Kriz gölgesinde geçen bir yıl
18 Aralık 20082008, ekonomik bakımdan fırtınalı bir yıl oldu. 2007 ortalarında ABD’de patlak veren gayrı menkul ve ipotek krizinin dünya ekonomisini böylesine etkileyebileceğine çok azı ihtimal verebilmişti. Bütün gücünü kriz yönetimine veren hükümetler farklı yöntemlerle mali piyasalardan reel ekonomiye sıçrayan durgunluğu önlemeye çalışıyor. Krizin milli ekonomiler ve istihdam piyasalarında yaratacağı tahribatın boyutlarını kimse kestiremiyor. DW Ekonomi Servisi'nden Rolf Wenkel'in kaleminden 2008 ekonomisi.
2008’de ekonomi adeta çıldırdı. ‘Kredi darboğazı’, ‘yardım paraşütü’ ya da ‘mali piyasalar istikrar fonu’ gibi kavramlarla yatıp kalkacağımızı yılın başlarında kim tahmin edebilirdi? Oysa 2008 de daha önceki yıllar gibi başlamıştı:
“Ne falcıyım, ne müneccim”
“Ne falcıyım, ne müneccim, cebimde ot da yetiştirmiyorum. Eskiden bilmediğimiz sorulara böyle cevap verirdik. Geleceği kimse kestiremez. Olumsuz tahminler yarışması başlatmanın hiçbir anlamı olmaz.”
Almanya Ekonomi Bakanı Michael Glos, federal hükümetin yıllık ekonomik tahmin raporunu açıklarken böyle diyordu ve tek istediği brütle net gelirler arasındaki farkın azaltılmasıydı. Ondan daha fazlası da beklenemezdi, çünkü küresel mali kriz henüz ufukta görünmüyordu.
Ocak ayında ham petrolün varil fiyatı ilk kez 100 Doları aştı. Cep telefonlarının büyük markalarından Nokia daha fazla kâr edebilmek için 2 300 kişiye yol verip Almanya’daki tesislerini Romanya’ya taşıdı. Taşınma sırasında da son mali yılda 7,2 milyar Euro ile kâr rekoru kırdığını açıkladı. Fransa’nın büyük bankalarından Societe Generale tek bir çalışanı tarafından 5 milyar Euro’luk zarara uğratıldı. Ya konjonktür ne alemdeydi?
“Konjonktür istim kaybediyor”
“Konjonktür istim kaybediyor. Ekonomik riskler artıyor, konjonktürel dinamizm geçen yıla kıyasla yavaşlıyor. Ama Alman ekonomisi, şartların zorlaşmakta olduğu ortama dayanacak kadar güçlü görünüyor.”
Bu sözler Berlin'deki Alman Ekonomik Araştırmalar Enstitüsü Direktörü Klaus Zimmermann’a ait. Şefi gibi yardımcısı Christian Dreger de hükümetten daha iyimser:
“Aramızdaki tek fark dünya ekonomisindeki risklerden kaynaklanıyor. Almanya hükümeti risklere bizden daha fazla ağırlık tanıyor. Çeşitli risk faktörleri var. Petrol fiyatı ve Dolar kuru, gibi. Amerikan ekonomisindeki yavaşlamanın sonbahardaki tahminlerimizden hızlı çıktığı malim. Ama yine de soğukkanlı olmak lazım.”
Spekülatörler devrede
İlkbaharda tüketici fiyatları başını alıp gitmeye başladı. Benzin ve motorin, fiyat rekorları kırıyordu. Süper benzinin litresi 1,60 Euro’ya, motorinin litresi ise 1,58 Euro’ya fırlamıştı. Ham petrolün varili 150 Dolardan satılıyordu. Spekülatör, batan gayrı menkul piyasasından kaçıp parasını petrole yatırdıkça, varil fiyatı da balon gibi şişiyordu.
Spekülatör diğer yandan da, gıda maddesi fiyatlarının artacağı beklentisiyle bu piyasada da kumar oynamaya başladı. Fiyatlar durmadan tırmanıyordu. Küreselleşme insanlığa bu sorunu da bahşetmişti. Ekonomik dünyanın küçülmesi sayesinde daha fazla para kazanan kalkınma halindeki ülkelerin orta direği daha kaliteli beslenmeye özen göstertiyordu. Washington’daki uluslararası gıda araştırmaları ve politikaları enstitüsünün genel direktörü Joachim von Braun, nüfusla birlikte satın alma gücünün de artmasının gıda maddeleri üzerindeki etkisini şöyle özetliyordu:
“Dünya tarımcılığındaki yıllık verim artışı yüzde bir ila yüzde bir buçuk. Dünyayı makul fiyatlarla doyurabilmek için verimlilik artışının en az %4 olması lazım. Makas açılıyor. Dünya ürettiğinden fazlasını tüketiyor.”
Dolarla ödenen her şey ucuzladığından Almanya’nın ithalat faturası da inceliyor. Haziran sonda bir Euro, bir Dolar 65 Cent’ten alıcı buluyor. Tatilciler sevinirken ihracatçı Alman şirketleri asabileşmeye başlıyor. Almanya ihracatının üçte ikisini Euro bölgesine yaptığı için, kur makasının açılması ticaret bilançosunu önce pek etkilemiyor. Ancak Union Investment şirketinden David Milleker’e göre, Dolar krizinin İtalya ve Fransa gibi Euro bölgesi ülkelerini sarsması er veya geç Almanya’ya da yansıyacaktı:
“Üçüncü ülkelerden kaynaklanan olumsuz etkiler Alman ihraç mallarına olan talebi frenleyecek ve Almanya dışarıya daha az ürün satacak. Dolar kurundaki oynamanın Alman ekonomisinin büyüme hızı üzerindeki etkisi petrol kadar değil. Gelişmeyi hafife almamak ama diğer faktörlerin olumlu etkisini de göz ardı etmemek bence en iyisi.”
Mali kriz küresel resesyona dönüşüyor
Yıl sonlarına doğu Dolar kuru gerçekçi düzeye yaklaşmaya başlayınca Almanya 2008’i de Çin’in önünde dünya ihracat şampiyonu olarak tamamlamayı garantiledi. Ama bankaları sarsan krizin küresel resesyona dönüşmesi bütün ihracatçı ülkeleri son derece olumsuz etkileyeceğinden, kimin daha fazla ihracat yaptığı sorusunun önemi kalmamıştı.
Bear Stearns, Fannie Mae ve Freddie Mac ve ardından Kara Pazartesi: Dünyanın en büyük yatırım bankası Lehman Brothers’in iflası. Mali krizin Alman bankalarını da sırayla girdaba sürüklemesi, bir Alman kamu bankasının Lehman Brothers’a iflasından sonra 300 milyon Euro havale ettiğinin ortaya çıkmasıyla başladı.
ABD’de bankalardan sonra dev sigortacılık şirketlerinin de krize sürüklenmesi üzerine, Washington yönetimi mali kuruluşlar için 700 milyar Dolarlık kurtarma programı hazırladı. Almanya’da da bazı özel ve kamu bankaları, hükümetin 50 milyar Euro’luk kefalet senedi imzalaması sayesinde ve şimdilik kaydıyla batmaktan kurtuldu. Ekim ortalarında Almanya hükümetinin bankalara açtığı yardım şemsiyesi 500 milyar Euro’luk bir hacme ulaştı.
Kriz önlemleri
Çok önemli bir adım atmayı siyasi bakımdan başardıklarını ve sıranın bankaların bu yardımdan faydalanmalarına geldiğini söyleyen Başbakan Angela Merkel meclisteki hükümet açıklamasında da ekonomi çarklarının durmaması için hükümetin büyük fedakarlık yaptığını vurguluyordu:
“Bütün bu tedbirler, şirket kurtarma amacıyla alınmadı, bu nedenle de kimse açık çek beklemesin. Her şey, beceriksiz yöneticiler için değil, ekonominin ayakta kalması ve halkın esenliği için yapıldı. Kimsenin, bankadaki parasının yanacağından endişe etmesine mahal yok. Sözüme güvenebilirsiniz.”
Bankalar krizinin başta sanayi sektörü olmak üzere reel ekonomiye de sirayet etmesi uzun sürmedi. Önce otomotiv endüstrisi siparişlerin aniden düşmesi üzerine kısa mesai ve zorunlu izin uygulamasına geçti. Dünyanın en büyük kimyacılık tröstü BASF 80 fabrikasını kapatırken General Motors’a ait olan Alman OPEL şirketi hükümetin kefaletine sığındı.
Teşvik paketleri
Avrupa Birliği Komisyonu 200 milyar Euro’luk konjonktürü teşvik paketi hazırladı. Almanya hükümeti 50 milyar Euro’luk programla iktisadi teşebbüslerin imdadına koştu.
Ekonominin çıldırdığı 2008’i geride bırakıyoruz. Bankalar domino taşları gibi yıkılıyor. Uluslararası Para Fonu ekonomik tahminlerini düşürüyor. ABD ve İngiltere resesyona sürüklenirken Almanya da savaş sonrasının en kötü yılı olacağı söylenen 2009’u bekliyor. Batılı yatırımcının parasını çektiği Doğu Avrupa ve Latin Amerika ülkelerinde alarm zilleri çalıyor. Özel şirketler masrafları azaltmak için radikal tedbirlere başvuruyor.
Bu manzara karşısında 2008’in iyi haberleri devede kulak kalıyor. Düşen talep petrol fiyatını 50 Dolar’ın altına çekiyor. Euro’nun dış değeri makul düzeye iniyor. Gıda maddeleri ucuzluyor. Enflasyon Avrupa’daki rekor turlarına son veriyor. Ve, Almanya’nın işsiz sayısı Ekim ve Kasım aylarında üç milyonun altında tutunmayı başarıyor. Kriz ve resesyon endişesinin gölgesinde geçen bir yıl için hiç de küçümsenemeyecek birkaç olumlu gelişme….