Koronavirüs günlerinde çalışmak zorunda olanlar
29 Mart 2020Türkiye'de koronavirüs ile mücadelede öne çıkan slogan "Evde kal". İlk vakanın 11 Mart'ta Sağlık Bakanı Fahrettin Koca tarafından açıklanmasının ardından birbiri ardına yayınlanan genelgeler ile bazı iş kollarında çalışmalar durduruldu, bazı zincir mağazaları koronavirüs nedeniyle bir süre hizmet vermeyeceklerini duyurdu. Son olarak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, halka "gönüllü karantina" çağrısı yaptı. Peki, ya kendini karantinaya alamayanlar, yayınlanan genelgeler kapsamına girmeyen iş kollarında çalışanlar? Bu insanlar neler düşünüyor?
"Bizi düşünen yok"
Bu sorulara cevap bulabilmek için sokağa çıktım. Bir sokakta çöpün yanında bir kağıt toplayıcısı ile karşılaştım. İlk olarak dikkatimi kağıt toplayan kişinin 65 yaş üstünde olması çekti. Çünkü 65 yaş üstü kişilerin sokağa çıkması genelge ile sınırlandırılmıştı. Yanına gidip kararı hatırlattım. Aslında gelecek cevap çok belliydi: "Ekmek parası için mecbur çalışıyorum." Benim daha ikinci bir cümle kurmama gerek kalmadan içini dökmeye başlıyor. İki çocuğunun olduğundan bahsediyor önce, onlar için çalışmak zorunda olduğundan. Sonra belli ki bu durum onu da çok üzüyor, derin bir iç çekip "Bizi düşünen de yok zaten" diyor. Bu sırada çöpten bulabildiği kağıt ve plastikleri arabasına yüklüyor. Ellerinde eldiven var ama maske takmadığını görüp nedenini soruyorum. Sürekli maske takmaktan bunaldığını ve arada maskeyi çıkardığını söylüyor. "Allah'tan kronik hastalığım yok" diyerek kendini teselli ediyor. Acelesi var belli, çok tutmuyorum. Sadece arkamdan teşekkür ettiğini duyuyorum.
Kağıt toplayıcısının yanından ayrılıp eczaneye doğru yürürken yanından geçtiğim bir inşaatın giriş katında çalışan iki işçinin konuşmasından sadece şu cümleyi duyuyorum ve yola devam ediyorum: "Bu nereye kadar böyle gidecek abi?"
"İnsanları mağdur etmek istemedim"
Eczaneye geliyorum, rafların boşluğu girer girmez fark ediliyor. Eczacıya sorularımı yöneltmeden önce, "İsmimi kullanma, söyleyeceklerimden halk faydalansın yeter" diyor ve sürecin şeffaf yürümesinin önemini vurguluyor. "Toplumun aklında soru işareti olmaması lazım. Devlete güvenebilmeliyiz" derken, kendisinin de soru işaretleri olduğunu mimikleri ile belli ediyor.
Eczacı Türkiye'deki ilk vaka sonrası maske, eldiven ve dezenfektanların karaborsaya bile düştüğünü fakat kendilerinin bu gibi yerlerden temin etmediğini söylüyor. "İnsanlara fahiş fiyattan satmaktansa elimdekini tüketmeyi tercih ettim. Biz maliyet fiyatını biliyoruz. Bu karaborsacılara aracı olup insanları mağdur etmek istemedim" diyor.
Bu süreçte çalışmak zorunda olan meslek gruplarından oldukları için eczane içinde kendi önlemlerini de almayı ihmal etmemişler. Konuştuğum eczacı ilk olarak şunları sayıyor: "Beraber çalıştıkları eczacılar ile aralarındaki mesafeyi koruma, müşteri ile mesafeyi koruma, para alışverişi sonrası el yıkama." 65 yaş üstü kişilere getirilen sokağa çıkma sınırlamasına da dikkat çeken eczacı, 65 yaş üstü müşterilerine talep etmeleri halinde ilaç götürdüklerini söylüyor.
Konuşmamız sırasında eczaneye gelen müşterilerin çoğu maske alıyor. Girdiğim bu eczane, maskenin tanesini 5 TL'den satıyor ve ellerinde sınırlı sayıda maske olduğunu da müşterilerine söylüyor. Konuşmamızın sonunda ben eşyalarımı toplarken gelen bir müşteri kronik bir hastaları için aradıkları dört tane ilaç ismi sayıyor fakat hiçbiri yok. Bu eczanenin geldiği kaçıncı eczane olduğunu hatırlamadığını söylüyor.
Temizlik ürünü reyonlarında azalma
Eczaneden çıkıp bir market çalışanı ile konuşmak için bir markete doğru yola koyuluyorum. Geçtiğimiz günlerde ciddigazete'de yayınlanan "Migros'ta maske ve eldiven yasağı!" haberi aklıma geliyor ve hemen en yakındaki Migros'a gidiyorum. Öncelikle benim girdiğim Migros'ta raflar diğer marketlere göre daha dolu. Ve çalışanların raflara sürekli olarak ek yaptığını görüyorum. Market oldukça kalabalık ve insanların çoğunun market arabasında temizlik ürünleri olması dikkatimi çekiyor. Marketin en boş diyebileceğim rafı ise temizlik ürünleri reyonu. Reyon kontrolü sonrası kasaya yöneldiğimde kasiyerlerin maske ve eldiven ile çalıştığını görüyorum. Marketin çok kalabalık olması nedeniyle başka bir markete gidip orada bir çalışan ile konuşmaya karar veriyorum.
"100 müşteriden 90’ı stok yapıyor"
Başka bir markette kasiyer Melisa Çetin ile konuşuyorum. Çetin, işverenin kendilerine maske ve eldiven verdiğini fakat kullanmadıklarını söylüyor. Buna gerekçe olarak ise "Paranın sahte olup olmadığı anlamam lazım" diyor. Yarım saatte bir ellerini yıkadığını söyleyen Çetin, endişeli olduğunu ise şöyle anlatıyor: "Evde kayınvalidem ve çocuklar var. Taşıyıcı olacağım diye korkuyorum." Tam bu sırada bir müşteri haber yaptığımı duyup geliyor, konuşmak istiyor. Aldığı ürün miktarı dikkatimi çekiyor ve stok yapıp yapmadığını soruyorum. "Yapmıyorum" diyor. Kasiyer Çetin ise bu konu hakkında "100 müşterimiz varsa 90’ı hâlâ stok yapıyor" diyor. Çetin, gözlemlerini şöyle anlatıyor: "Sosyal mesafeye uymayanlar var. Aşırı korkanlar da var."
"Fiyatları söylerken yüzlerine bakamıyorum"
Kasanın hemen karşısında bir stantta maske ve eldiven fiyatları dikkatimi çekiyor. 100'lü eldiven 35 TL'den, 50'li yüz maskesi 165 TL'den satılıyor. Kasiyer Çetin'e fiyatları soruyorum. "Toptancılar fiyatları artırdı. Maskelerin fiyatlarını söylerken müşterilerin yüzüne bakamıyorum" diyor.
"Süreç sokağa çıkma yasağı ile sonlandırılmalı"
Marketten sonraki durağım banka oluyor. Bankada çalışan çay ve temizlik personeli Türkiye'de koronavirüs vakalarının açıklanmasından sonra müşteri sayısında herhangi bir azalma olmadığını söylüyor. Koronavirüse karşı önlem olarak müşterilerin bankaya tek tek alındığını belirten personel, her yeri sık sık çamaşır suyu ile temizlediğini de ekliyor. Fakat ellerinin tahriş olması nedeniyle eldiven kullanamadığını sadece maske kullandığını ifade ediyor. Devletin hiçbir önlem almadığını öne sürüyor ve "Süreç sokağa çıkma yasağıyla sonlandırılmalı çünkü insanları başka türlü zaptetmek imkansız" diyor.
Bankadan çıktığımda bir başka kağıt toplayıcısı daha görüp yanına gidiyorum ve sadece şunu söyleyip yanımdan uzaklaşıyor: "Param olmadığı için maske bile alamadım."
Eda Narin / İstanbul
© Deutsche Welle Türkçe