Koronavirüs cezaevlerini de tehdit ediyor
18 Mart 2020Dünyaya hızla yayılan koronavirüs salgını cezaevlerini de tehdit ediyor. Türkiye genelindeki 355 cezaevinde 300 bin tutuklu ve hükümlü, 150 bin ise cezaevi çalışanı bulunuyor. Cezaevlerinde koronavirüse karşı alınan önlemler toplam 450 bin kişiyi ilgilendiriyor.
Salgının tehdit ettiği en riskli grupların başında hasta tutuklular geliyor. İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) 2019 raporuna göre cezaevlerinde 458’i ağır olmak üzere 1334 hasta tutuklu var. Hak İnisiyatifi’ne göre cezaevinde anneleriyle kalan çocukların sayısı ise Kasım 2019 itibarıyla 780’e ulaştı.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyon üyesi Ömer Faruk Gergerlioğlu, cezaevlerinde olanların karantinada gibi düşünülmemesi gerektiğini, tutuklu ve hükümlülerin infaz koruma memurları ve çocuklar vasıtasıyla dışarıyla temaslarının olduğunu vurguluyor.
‘Gayri insani bir ortam'
DW Türkçe’ye konuşan Gergerlioğlu, cezaevlerindeki mevcut koşulları şöyle anlatıyor: “Cezaevlerinin durumu iyi değil. Kalabalık bir ortam. Kapasitenin üç dört katı koğuşlar. Birçok yerde sıcak suyun iki-üç günde bir, kısıtlı bir şekilde verildiğini, soğuk suyun birçok yerde kesintili olarak aktığını, iaşe malzemelerinin kısıtlı olarak verildiğini çok iyi biliyoruz. Hijyen maddelerinin temini konusunda çok önemli sıkıntılar var. Mahpusların immün direncinin, bağışıklık sistemlerinin zayıflamış olduğunu da çok iyi biliyoruz. Çünkü gayri insani bir ortam var.”
Hasta, yaşlı, çocuklu anne ve hamilelerin bir an evvel tahliye edilmesi gerektiğini vurgulayan Gergerlioğlu, “Belki aylarca sürecek bir salgınla karşı karşıyayız. Tutuksuz yargılama esas olmalı” diyor.
Adalet Bakanlığı, virüse karşı cezaevlerinde alınan önlemleri 13 Mart’ta açıkladı.
Görüşler ertelendi
Buna göre cezaevlerinde açık ve kapalı görüşler iki hafta süreyle ertelendi. Açık cezaevinde kalanların özel izin hakları da iki hafta süreyle ertelenirken avukatlarla kapalı görüşün sadece acil hallerde yapılabileceği açıklandı.
Cezaevine ilk kabul işlemleri yapılıp hastalık belirtisi göstermeyen tutuklu ve hükümlülerin 14 gün ayrı bir bölümde tutulacağı ifade edildi.
Önlemler kapsamında ayrıca cezaevleri ve denetimli serbestlik müdürlüklerinin kullanımındaki 6 milyon 771 bin metrekarelik alan ile 1457 ring ve 359 servis aracında günlük dezenfeksiyon yapıldığı belirtildi.
Şu ana dek cezaevlerinde koronavirüs vakası açıklanmadı. Ancak tedbirlerin yetersiz olduğunu düşünen kamuoyunun endişeleri sürüyor.
DW Türkçe’ye konuşan İHD Cezaevi Komisyonu’ndan Hatice Onaran, açık ve kapalı görüş yasağının salgından korunmak için tek başına yeterli olmayacağı görüşünde. İnfaz memurlarının dışarıyla teması olduğunu söyleyen Onaran, sağlık gerekçesiyle alınacak önlemlerin mahpusların temel haklarını ihlal etmeyecek şekilde uygulanması gerektiğine dikkat çekiyor.
‘Kamuoyu bilgilendirilmeli'
Onaran’a göre, hapishanelerde salgına karşı alınacak önlemler ve sonuçları konusunda aileler ve kamuoyu düzenli olarak bilgilendirilmeli. Yaşam hakkının her şeyin üzerinde olduğunu vurgulayan Onaran, “İnfaz memurlarıyla mahpusların iletişimi nasıl sağlanıyor, hasta mahpuslar hangi şartlarda hastaneye götürülüyor? Mahpuslar sağlık kurumlarına ve hastanelere ring araçlarıyla değil, daha hijyenik ve sağlığa uygun araçlarla taşınmalı. Mahpusların yaşam hakkının nasıl korunduğunun açıklanması gerekiyor” diye konuşuyor.
Adalet Bakanlığı’nın aldığı tedbirlerin geçici nitelikte olduğunu söyleyen Ömer Faruk Gergerlioğlu da, “İki haftalık açık ve kapalı görüş yasağı yerine tahliyeler gündeme gelmeli. Ve öncelikle tutuklu olan insanlar ve risk grubunda olan insanlardan başlamak üzere hükümlü olan insanlara yönelik de tahliyeler ardından gelmeli” diyor.
Halk sağlığı uzmanları da cezaevi koşullarının tek başına bulaşıcı hastalık riskini artırdığı belirtiyor. DW Türkçe’ye konuşan halk sağlığı uzmanı Dr. Aslı Davas, 15 Temmuz sonrası hapishanelerdeki mahpus sayısının Türkiye tarihinin en yüksek seviyesine ulaştığını, bazı hapishanelerin nüfusunun bir ilçe nüfusundan fazla olduğunu söylüyor. Davas, “Koğuşların çok kalabalık olduğunu, havalandırma, barınma, beslenme hatta temiz suya erişim gibi en temel hizmetler açısından ciddi sorunlar olduğunu yayınlanan raporlardan biliyoruz. Kapalı tutulmanın kendisi bile önemli bir stres kaynağıdır. Bunların hepsi bağışıklık sistemini olumsuz etkiler ve bulaşıcı hastalıkların yayılması, büyük salgınların ortaya çıkması açısından önemli risk etmenleridir” diyor.
‘Kapasite yetmeyebilir'
Aslı Davas, cezaevlerinde sunulan sağlık hizmetlerinin çok sınırlı olduğunu belirterek böyle büyük bir salgınla baş etme kapasitesinin yeterli olmayabileceğine dikkat çekiyor. Davas, "En kısa zamanda başta ağır hasta, engelli tutuklu ve hükümlülerin, kronik hastaların, 60 yaş üstü kişilerin, gebelerin ve çocuklarıyla birlikte cezaevlerinde kalan tutuklu/hükümlülerin tahliye edilmesi gerektir” uyarısı yapıyor.
HDP’nin tutuklu eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’in eşi Başak Demirtaş da Twitter hesabı üzerinden cezaevlerinde kalanların virüse karşı neredeyse hiçbir imkana sahip olmadıklarına işaret etti.
Demirtaş, cezaevlerinde hijyen koşullarının yetersiz olduğunu belirterek, “Bildiğimiz kadarıyla henüz hiçbir hapishanede korona taraması yapılmış değil. Hastalığa yakalanacak birinin cezaevi revirinde iyileşmesi imkansızdır. Dolayısıyla personeliyle, tutuklusuyla, hükümlüsüyle cezaevlerindeki tüm insanlar adeta koronaya terk edilmiş durumdadırlar” dedi.
Bu arada Çağdaş Hukukçular Derneği, hasta ve engelli tutuklu ve hükümlülerin Covid-19 virüsü sebebiyle tahliye edilmeleri için Adalet Bakanlığı’na başvuru yapmaya hazırlanıyor.
Derneğin İstanbul şubesindeki hapishane komisyonu, yapılacak başvuru için bir liste hazırlandığını duyurarak, tüm hasta ve engelli tutuklu ve hükümlü aileleri ile yakınlarının kendilerine ulaşmaları çağrısında bulundu.
İran örnek olur mu?
Koronavirüsün en çok etkilediği üçüncü ülke olan İran’da dün 85 bin mahkumun virüsle mücadele kapsamında geçici olarak serbest bırakıldığı açıklandı. İnsan hakları savunucuları ve halk sağlığı uzmanlarına göre Türkiye’de de cezaevlerinde yaşanabilecek olumsuzluklara karşı bir an önce harekete geçilmeli.
Pelin Ünker
© Deutsche Welle Türkçe