OHAL'in son KHK'sı ile birlikte ihraç edilen kamu çalışanı sayısı 125 bin 800'ü geçti. Bu sayının içinde ihraç edilip sonra görevi ve hakları iade edilen yaklaşık 3 bin 800 kişi yok. Son KHK listesi de oku oku bitmiyor. "Bu kadar KHK'nın ardından hala ihraç edilecek bu kadar asker ve polis kaldı mı" diye düşünüyor insan.
Cemaati ayıklamak bahanesiyle Kürt meselesine dair farklı yaklaşımı olanlar da potaya girdi yine. Barış imzacısı akademisyenler ayıklanmaya devam edildi. Son KHK ile üç basın kuruluşu daha kapatıldı. Daha önce fiilen kapatılan Özgürlükçü Demokrasi, Kürtçe yayınlanan Azadiya Welat ve İstanbul'da yerel bir gazete olan Halkın Nabzı.
Kürt meselesinde KHK'larda kullanılan kriterler malum. Cemaatçi olmakla suçlananlar nasıl tespit ediliyor pekiyi? Bir meslektaşımın gözüne takılmasa koca listede atlayacağım bir sayfa bu konuda ipucu veriyor. Türkiye İş Kurumu Genel Müdürlüğü'nden 5 kişinin ihraç edilme gerekçeleri nasıl olduysa listeye girmiş. Bu gerekçeler arasında "Bylock, Emniyet, Okul ve Sosyal Medya"nın yanında "Kurum Kanaati" ifadesi dikkat çekiyor. Son derece sübjektif ve keyfi olabilecek bir kriter değil mi bu?
OHAL döneminde hayatını bu endişeyle geçirdi kamu görevlileri. Okumak için köylerinden çıkıp şehre giden, burada da cemaatin yurtlarından başka yerde kalma şansı olmayan her birey olağan şüpheliydi. Bir de çalıştığın kurumda sana takan olduysa, yandın.
İşte bu yüzden onbinlerce kamu görevlisi Cuma gecesinden başlayarak Resmi Gazete'nin web sitesinde KHK bekledi. Onbinlerce kişi aynı anda bilgisayar karşısında, ya da elinde telefonuyla, OHAL'in son Kanun Hükmünde Kararnamesi'yle işinden olup olmadığını öğrenmek için uğraşıyordu. Resmi Gazete tarihinde belki ilk kez bu kadar çok tıklandı. Saat saat artan ziyaretçi sayısı geceyarısından sonra 100 bini aştı.
Bu durum bazıları tarafından tatlı bir heyecanmış gibi haberleştirildi. CNN Türk'ün "Resmi Gazete'ye KHK ilgisi" Tweet'i hakikati yamultmak konusunda övgüye değerdi. Haberin içinde sadece şu iki cümle vardı: "Gecenin ilerleyen saatlerinde sitede anlık ziyaretçi sayısı yüz binin üzerine çıktı. Başbakan Binali Yıldırım tarafından bu gece açıklanacağı ifade edilen KHK, Resmi Gazete'nin sitesini ilgi odağı haline getirdi."
Tweet'in altındaki yorumlar ise şöyleydi: "Bu nasıl haber dili, insanlara endişe hakim. Turizm haberi ya da Tarkan konseri mi bu?" "40'ların başında Almanya'da yayın yapıyor olsaydınız "Toplama kampları vatandaştan büyük ilgi gördü" manşeti de atardınız." "Kafa buluyorlar binlerce insan binlerce çocuk eş işsiz, mağdur olmak üzere! KHK ilgisi diyor!"
O gece başka bir KHK geldi. Karşılarına çıkan, Cumhurbaşkanının meclis genel kurulunda yemin etmesi ve sonrasında kabinesini kurmasına ilişkin bir kararnameydi. Ertesi gün öğlen saatlerinde 25 bin kişi Resmi Gazete'nin web sitesine çökmüş 700 nolu KHK'yı bekliyordu. Ama akşam yayınlanan bu KHK'dan da sadece Erdoğan çıktı.
Yalova Kaplıcaları da Cumhurbaşkanı'nda
700 nolu KHK ile herşey Erdoğan'a bağlandı desek yanlış olmaz. Yalova Termal Kaplıcaları'nın idaresi bile. Mesela kaplıca bölgesinde inşaat için tahsis edilecek ya da yabancılara verilecek arsaların dağıtımı İcra Vekilleri Heyeti kararıyla değil, artık Cumhurbaşkanı kararıyla olacak.
Askerlikte ihtiyaç fazlası yükümlülerin nasıl değerlendirileceğine de o karar verecek, özel güvenlik bölgelerinin ilanına da. Köy korucularına ilişkin şartlar onun hazırlayacağı bir yönetmelikle değişecek, soyadı kanununu uygulayan yönetmeliği de o düzenleyecek. İthal veya ihraç edilen ölçü ve ölçü aletlerinin muayenelerine ilişkin usul ve esaslar da ondan sorulacak, çeltik ekimine dair kanunun uygulanması da.
Bütün bunlar önümüzde teker teker yazsa da, tümünü kavramak zor. İçinde sonuçları itibariyle kritik öneme sahip yetkiler de var, neden ona verildiğini çözemeyecekleriniz de. Tek bir adam bütün bu işleri nasıl kontrol edebilir, tabii orası bir bilmece.
Bu uzun KHK'da göz gezdiren kamu personelinin Resmi Gazete mesaisi ancak ertesi sabah sona erdi. Web sitesini çökerten 100 binden fazla ziyaretçiden yaklaşık 19 bini kötü haberi Pazar günü aldı.
"Hadi bakalım, hadi ikileyin"
İnsanın "Benim de ismim var mı" korkusuyla bilgisayar başında KHK beklemesi ne garip şeydi. Acaba Son Başbakan bu konuyla ilgili de bir "espri" de yapabilir miydi? Mesela "Resmi Gazete'nin tirajını artırdık. Yeni amiral gemisi Resmi Gazete" deyip üzerine gevrek gevrek gülebilir miydi? Şürekâsı da aynı şekilde gülerek onu alkışlar mıydı? Aynı Türkiye İhracatçılar Meclisi'ndeki konuşmasında bir dönemin sonuyla dalga geçercesine sarfettiği "Biz dükkânı kapattık. Koltuk elimizde kaldı" sözlerinin ardından yaptıkları gibi.
Binali Bey'in kafası rahat tabii. Ailesinin gemileri, off shore şirketleri ve ömür boyu alacağı maaşı sayesinde işsiz kalmak onun için ancak bir şaka olabilir. Bu nedenle kendini o buz gibi esprilerden alamıyor.
Habertürk Gazetesi'nin cuma günü son kez basılı olarak yayınlanması üzerine hiç çekinmeden "Birini kapattık, biri kaldı" diyebildi mesela. Soruyu yönelten muhabirler, "Ama 400 arkadaşımız işsiz kaldı" deyince de "Onlar da bizim gibi işsiz kaldı" cevabını yapıştırdı.
Binali Yıldırım kendisini izleyen muhabirlere veda ederken başka inciler de saçtı. Önce "Aklımızda bir şey kalmasın diye Başbakanlığı da götürüyoruz. Dolayısıyla sizler de benim gibi işsiz güçsüz vaziyete düştünüz" dedi. Sonra da Çankaya'nın kapısında fotoğrafını çeken gazetecileri "Hadi bakalım, hadi ikileyin" diyerek gönderdi.
Bütün bunlar istisnasız bütün haber sitelerinde "Binali Yıldırım kendine has esprili üslubuyla" nitelemesiyle yayınlandı. AA'nın Editör Masası'nda "Sizi çok zorlayan, girmeseydik bu işe dediğiniz proje oldu mu?" sorusuna gevrek gevrek gülerek verdiği "Hangisini söyleyeyim yani, hoşuma gitmeyen proje 15 Temmuz" cevabı da es geçilmemeli. İçinde "15 Temmuz" lafı geçen herhangi bir cümlenin ardından nasıl gülünebilirdi? Benim içim dışım buz keserken, o masanın etrafında oturanların da Yıldırım'a kahkahalarla eşlik ettiğini duydum.
Bu iktidar 16 yılını işte böyle geride bıraktı. Bu hafta resmen yürürlüğe girecek olan Yeni Türkiye düzeni de bu hoyratlık, izansızlık ve keyfilik üzerine kurulacak.
Banu Güven
© Deutsche Welle Türkçe