Kadına şiddetle mücadelede Diyanet tavsiyeleri
25 Şubat 2020Diyanet İşleri Başkanlığı son dönemde kadına şiddetle mücadele konusunda da faaliyetlerde bulunuyor. 2011'de kadına yönelik şiddetle mücadelede toplumun bilinçlendirilmesine yönelik Aile Bakanlığı ile imzalanan protokolden beri, benzer işbirlikleri yıllar içinde arttı. Diyanet, aile içi soruları çözme amacıyla kurduğu aile ve dinî rehberlik bürolarında şiddete uğrayan kadınlara tavsiyelerde bulunuyor. Ancak Diyanet'ten gelen yanıtlar, kadın hakları savunucularına göre kadın hakları için verilen mücadeleyi zorlaştırıyor. Biz de aile ve dinî rehberlik bürosundan verilen tavsiyelerin neler olduğunu araştırdık.
Öncelikle Konya Müftülüğü'ne bağlı aile ve dinî rehberlik bürosunu, eşinin şiddet eğilimi olan bir kadın olarak arıyoruz. Telefonun ucundaki ses bize 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun kapsamında kurulan Şiddet Önleme ve İzleme Merkezi'ne (ŞÖNİM) yönlendirme girişiminde bulunuyor, ancak merkezin isminden emin değil. Bize "ŞÖNİM herhalde, yanlış olmasın, kadını anında şeyapma merkezi… Tam açılımını bilmiyorum ama" yanıtını veriyor.
Vaizeye, şiddet nedeniyle boşanmayı düşündüğümüzü ileterek tavsiye istediğimizde de dinî bilgiler ışığında sabretmenin önemini dinliyoruz: "Dayanılmaz hale geldiyse büyüklerinizle istişare edin. Allahüteâlâ Nisa suresinde buyurur ki; kadın ve erkeğin birer büyükle sıkıntıyı gidermeye çalışsınlar. Gençler kestirip atabiliyor. Biz diyoruz ki aile büyükleriyle sıkıntıyı aşmaya çalışın."
"Vurursa suçlayıcı konuşmayın, oradan uzaklaşın"
Bir sonraki telefon, Çorum Müftülüğü'ne. Bu kez kocasının sözlü hakaretlerine maruz kalan bir kadın gibi arayarak "Elini kaldırdı, daha vurmadı ama endişe ediyorum” diyoruz. Müftülükteki vaizeye göre şiddetin nedenlerini sorgulamalıyız. Vaize bize şu yanıtı veriyor: "Uygun dille sebebini sorun. Çok büyük bir sorun değil bu, konuşarak çözebilirsiniz. Akşam mesela sevdiği şeyleri yaptınız, çayın yanında sakince konuşun."
Şiddet gördüğümüzde ne yapmamız gerektiğini sorduğumuzda da "Vurursa tepki vermeyin, oradan uzaklaşın. Odanıza çekilin. ‘Nasıl istiyorsan öyle yapayım' diye olayı örtmeye çalışın, ama uygun zamanda açın. Suçlayıcı dille konuşmayın. ‘Nasıl istiyorsun, bilemedim. Bilsem öyle yapardım' gibi konuşun" deniliyor.
Peki, polisi aramak gerekir mi? Telefondaki kişi "Yok, bu tür şeyleri çözersiniz inşallah. Allah'a emanet olun…" yanıtını veriyor.
407 dinî büro aktif: "Vaizler bilgi veriyor"
Diyanet İşleri Başkanlığı da kurumun kadına şiddetle mücadele konusundaki rolü hakkında bilgi edinme çerçevesinde yapılan başvurumuza, Diyanet'in kadına yönelik şiddetin çözümüne katkı sağlanmasında aktif rol üstlendiğini belirterek "Ailenin kurulması, korunması ve güçlendirilmesine yönelik 81 il müftülüğü ve 326 ilçe müftülüğü bünyesinde aile ve dinî rehberlik bürosu hizmet vermektedir" yanıtını verdi.
Yani Türkiye genelinde kadınların sorunlarını çözmeye yönelik Diyanet'e bağlı 407 birim bulunuyor. Bu bürolarda görev alan kişilerin kim olduğu sorusuna ise "Dini yüksekokul mezunu Vaiz, Din Hizmetleri Uzmanı, Kur'an Kursu Öğreticisi ve İmam-Hatip unvanlarında görev yapan personel çalışmaktadır. Kadına yönelik şiddetin önlenmesi projelerinde gerekli alan eğtimlerinin uzman personel tarafından verildiği vaiz gibi unvanlarda görev yapan personel tercih edilmektedir" yanıtı verildi.
Sığınma evlerinde de Diyanet görevlileri var
Diyanet kadrosunda çalışan vaizelerin görevlendirildiği tek yer aile ve dinî rehberlik büroları değil. Diyanet görevlileri kadın sığınmaevlerinde de çalışıyor. Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı gönüllüsü Gülsun Kanat Dinç, dinî değerleri benimseyen çok sayıda insanın yaşadığı Türkiye'de Diyanet İşleri Başkanlığı’nın da kadına şiddetle mücadelede rol alması gerektiğini, ancak izlenen yöntemlerin eşitlikçi olmadığını düşünüyor.
Kanat Dinç, "İmamların da şiddet karşıtı bilgileri paylaşması gerekir çünkü insanlar destek almaya gidiyor. Ancak maalesef Diyanet kadroları kadınları, idare etmeleri gereken, şiddet konusunda sorumlululuğu kadına atfeden bir yaklaşımla yönlendiriyor" diyor.
Türkiye'de resmi verilere göre 145 kadın sığınmaevi bulunuyor. Kanat Dinç'e göre aile ve dinî rehberlik bürolarına ayrılan bütçe, sığınaklara ve sosyal hizmetlere ayrılabilir. Kanat Dinç sözlerini "Sığınağa vaize alınıyor. Vaize ya da psikoloğa ihtiyaç varsa karşılanmalı ama dışarıdan karşılanabilir. Sığınağın içinde psikolog olması gerekmediği gibi vaizeye de yok. Sosyal çalışmacılara ihtiyaç var" şeklinde sürdürüyor.
"İslami hayatımızı yoluna koyarsak düzelir"
Bu sefer de Niğde Müftülüğü'ne bağlanıyoruz. Aile ve dinî rehberlik bürosunda o esnada vaize olmadığı için telefon vaize aktarılıyor. Erkek kişi, şiddet görme nedenimizi sorguluyor: "Şiddet göstermesinin sebebi ne? Bir erkeğin eşinden beklediği nedir? Akşam geldiğinde güleryüz, yemeğinin hazırlanması… Elinden geleni yapmana rağmen yaranamıyorsan farklı şeyler olabilir. Başka ilişkisi olabilir mi?"
Telefondaki vaize, "Bazen saçımdan çekiyor. Korkuyorum. Polis çağırsam mı" dememiz üzerine de polise başvurmadan önce iyi düşünmemiz gerektiğini söylüyor ve şöyle devam ediyor: "Dayanamayacak duruma geldiyse müracaat edebilirsiniz ama genellikle erkeğe üç beş ay evden uzaklaştırma veriyorlar. Onun için önce polise müracaat etmeden çözmenin yoluna başvuracağız. Siz acaba ters mi davranıyorsunuz?"
Vaize, bu sözlerin ardından kocanın inanç açısından nasıl biri olduğunu anlamaya çalışıyor. "Siz namaz kılıyor musunuz? Ya eşiniz" diye sorduktan sonra, "Beş vakit namaz kılmaya gayret edelim. Kur'an-ı Kerim okuyalım. İslami hayatımızı yoluna koymaya gayret etsek inşallah düzelir" diye sözlerini sonlandırıyor.
Diyanet İşleri Başkanlığı Aile ve Dinî Rehberlik Daire Başkanı Sedide Akbulut, şiddetle mücadelede dinî referanslarla eğitim planladıklarını belirterek "Şiddetle Kur'an'ın ilkeleriyle baş edebiliriz” demişti. Diyanet'in 2018 faaliyet raporunda da aile ve dinî rehberlik bürolarının sayısı artırılması gerektiği önerisi yer alıyor. Aynı raporda Diyanet İşleri Başkanlığı’nın geçen sene "Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesi" konulu 3 bin kitap bastığı görülüyor. Öte yandan, kadına yönelik şiddetin önlenmesi ve din görevlilerinin katkısının sağlanması amacıyla 476 personele hizmet içi eğitim semineri düzenlendiği de yer alıyor.
"Diyanet'ten üç terim: Emanet, itaat ve fıtrat"
Türkiye'nin taraf olduğu, toplumsal cinsiyet temelli şiddeti ortadan kaldırmayı amaçlayan İstanbul Sözleşmesi ise kadına şiddetin önlenmesinde açısından hayati önem taşıyor. Ancak sözleşmenin feshedilmesi gerektiğini savunan bazı muhafazakâr çevreler nedeniyle kamuoyunda tartışmalar yaşanıyor. Kadın hakları alanında çalışan avukat Funda Ekin'e göre, kadına şiddetle mücadele karnesi zayıf olan Türkiye'de Diyanet'in verdiği mesajlar mücadeleyi zorlaştırmaktan öteye gitmiyor.
Ekin, "Diyanet'in verdiği mesajlarda kadın için kullanılan terimler, ‘emanet', ‘itaat' ve ‘fıtrat'. Hutbe veriliyor, eşitlik denilmiyor. Eşitlik anlayışı olmadığında iş, tokatı, hakareti önemsiz görmeye dönüyor. Bütünlüklü mücadele şart" diyor.
Şiddet mağduru kadınların kolluk kuvvetlerine başvurdukları zaman ya koruma tedbiri alınmadığını ya da kararların uygulanmadığına dikkat çeken Ekin, "2014'te imzalanan İstanbul Sözleşmesi'ne göre hiçbir şey yapılmadı, en basitinden halen bir tane tecavüz kriz merkezi yok. 2014'ten beri sığınaklar açılıyor mu? Hayır" diye sözlerini sürdürüyor.
Burcu Karakaş
©Deutsche Welle Türkçe