Kadın haklarında ne kadar yol alındı?
8 Mart 2024Türkiye'de 8 Mart kutlamalarının kitleselleşmesi 2003'te feminist örgütlerin kadınlara İstanbul’un Taksim Meydanı'nda gece yürüyüşü çağrısı yapmasına dayanıyor. Günümüzde "Feminist Gece Yürüyüşü" adıyla anılan yürüyüş 21 senedir devam ediyor. Türkiye'nin pek çok kentinde de 8 Mart vesilesiyle kutlamalar ve eylemler yapılsa da gözler, yasaklamalar ve polis müdahalesiyle özdeşleşen Taksim'deki gece yürüyüşüne çevriliyor.
Taksim'de son beş senedir yürüyüş yapmak isteyen kadınlar, kolluk güçlerinin müdahalesiyle karşılaşıyor. İstanbul Valiliği, Taksim Meydanı ve İstiklal Caddesi'ni yürüyüş ve miting yapılabilecek yerler listesinden 2014 yılında çıkardıysa da 2019'a kadar Feminist Gece yürüyüşü İstiklal Caddesi'nde yapılmaya devam etti. Ancak son beş senedir 8 Mart'ı kutlamak için toplanan kadınlar polis müdahalesi ile dağıtılıyor. Buna rağmen her 8 Mart'ta farklı yaş gruplarından kadınlar bu eylemlere katılmak için toplanıyor.
Farklı kuşaklardan feministler 8 Mart eylemlerine nasıl yaklaşıyor? 8 Mart'ta yapılan gösteriler kadın hakları talepleri noktasında ilerleme kaydedilmesine yardımcı oluyor mu?
Kadın hareketi taleplerini alabiliyor mu?
Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü, kadın hareketinin mücadelesi sayesinde pek çok yasal düzenlemenin kazanıldığını vurguluyor. Güllü, "Kazandırdığı çok şey var. Bu mücadelenin en güzel sonucu İstanbul Sözleşmesi ve iç hukuku organize eden 6284 kanunudur. Kadının yaşam hakkını koruma altına almasının bir ulusal bir de uluslararası iki çıktısı oldu" diye ekliyor. 2010 anayasa referandumunda pozitif ayrımcılığın 10. Maddeye eklenmesinin kürtaj hakkı ile ilgili yapılan mücadelenin ve kadına yönelik şiddet sorununun varlığının herkes tarafından kabul edilmesinin de başarı olarak kabul edilmesi gerektiğini savunan Güllü,"Bunları alt alta koyduğumuz zaman korkmadan, çekinmeden, dirayetle, Anayasanın eşitlik ilkesinin gerekliliklerini söyleyebilen bir hareketiz. Artık medya, istihdamdaki eşitlikten bahsettiğimiz zaman bunu haber değeri olan konu olarak görüyor. Erken yaşta evlilikleri, cinsel istismarı, ensesti kamuoyu gündemine taşıyan da aslında 8 Mart'ta toplanan ve gücünü fark eden kadınlardır" ifadelerini kullanıyor.
Kadın hareketinin gündemlerinin artık Türkiye'nin gündemi olduğunu vurgulayan Güllü, siyasetin gündeminde olan ancak eyleme dökülmeyen tek şeyin karar mekanizmalarındaki kadın varlığı olduğunu kaydediyor.
"Sadece 8 Mart yeterli değil"
Altı yıldır Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu içerisindeki Kadın Meclisleri'nde yer alan 22 yaşındaki üniversite öğrencisi Güneş Fadime Akşahin ise bir günün yeterli olmadığını her gün mücadele etmenin gerektiğini hatırlatarak konuşmasına başlıyor. Akşahin, "8 Mart ile 25 Kasım (Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü) gibi tarihler benim için çok önemli, ancak mücadele sadece o günlerle sınırlı kalmamalı. Bu günler hep birlikte kutlama yaptığımız protestolar gerçekleştirdiğimiz hep birlikte mücadelemizi daha çok yükselttiğimiz günler, ama yılın 365 günü örgütlü, kararlı, politik bir şekilde çalışırsak yasalar ve toplum üzerinde değiştirme ve dönüştürme iradesini görebiliriz" diye konuşuyor.
Kadın hareketinde kuşaklar arasındaki farklar neler? Feminist kadınlar dünkü ve bugünkü kadın arkadaşlarını nasıl görüyor? Canan Güllü bu soruyu özeleştiri yaparak yanıtlıyor. Çok uzun yıllardır kadın mücadelesi içerisinde yer alan biri olarak Güllü, yeni neslin geçmişten ders alarak, teknolojiyi de yanına katarak farklılaşıp beslenen bir yapısı olduğunu düşünüyor.
Yeni nesil feminist kadınların daha güçlü, daha sözünü çekinmeden söyleyebildiklerine tanıklık ettiğini belirten Güllü, "Bizim toplumun hassasiyetlerini düşünerek belki bazı noktalarda çekingenlik yaptığımız dönemler oldu ama o kanun metinlerini o zamanın koşullarında çıkarabilmek adına dili kullanmakta ustalık yaratmıştık. Şimdi o dilde söylenen cinsiyetçi lafların aslında erkek tarafına iade edildiğini görüyorum" diyerek, yeni kuşak kadınların cesaretinden ve imkanlarından duyduğu memnuniyeti ifade ediyor.
"Tüm kuşaklar mücadelenin içerisinde"
Kadın hareketinde nesiller arası diyaloğun sürdüğünü de vurgulayan Güllü, "Biz 8 Mart yürüyüşlerine başlarken 40'lı yaşlarımızdaydık, bugün torunlarımızla yürüyoruz. Z, Y tüm kuşaklar bu mücadelenin içerisinde. Ben gelecekten çok umutluyum" diye umutlu konuşuyor.
Güneş Fadime Akşahin de kendi jenerasyonunda feminizmin giderek yükseldiğini belirtiyor. Modernleşen dünyada genç kadınların eşitlik ve özgürlük kavramını daha fazla sorguladığını ve özgürce yaşamak, eşit bir dünyaya kavuşmak için mücadele ettiğini söyleyen Akşahin kendi yaşıtlarının kadın hakları konusunda mücadeleye katılmakta istekli olduğunu da ifade ediyor. Bunda siyasi iktidarın çeşitli araçlarla kadınları baskılamaya çalışmasının da etkili olduğunu söyleyen Akşahin, "Örneğin aile kurumu genç kadınların, kadın hakları mücadelesine katılmasına engel olarak gösteriliyor. Ekonomik olarak genç kadınlar haklarını aradıkları noktada sorun yaşıyor" diyor ve kendi kuşağının sadece feminizmi benimsemekle kalmayıp daha eşit bir dünya için yeni fikirler üreteceğine inandığını da vurguluyor.
8 Mart ne zamandan beri kutlanıyor?
8 Mart Dünya Kadınlar Günü bir diğer adıyla Dünya Emekçi Kadınlar Günü, 100 yıllık bir geçmişe sahip ve Amerika Birleşik Devletleri'nde (ABD) ortaya çıkan işçi hareketindeki kadınların taleplerine dayanıyor.
1912 yılında New York'ta 15 bin kadın daha kısa mesai, daha yüksek maaş, oy hakkı, çocuk işçiliğe son, gibi taleplerle bir yürüyüş düzenledi. Bu yürüyüşteki ilk slogan ise "ekmek ve güller" oldu. Ekmek, ekonomik güvenliği, güller ise daha iyi bir yaşam standartını simgeliyordu.
Amerikan Sosyalist Partisi bu eylemin üzerine Şubat ayının son Pazar gününün Ulusal Kadın Günü olacağını ilan etti. İlk Ulusal Kadınlar günü 28 Şubat 1909 günü ABD'de kutlandı. Alman sosyalist Clara Zetkin 1910’da Danimarka'nın Kophenhag kentinde Uluslararası Emekçi Kadınlar Konferansı'nda ABD'deki işçilerin yaptığı yürüyüş gününün bir bayram günü olmasını önerdi. Teklif 17 ülkeden 100 kadının oy birliği ile onaylandı.
Feminist hareket tarafından benimsenen ancak ağırlıklı olarak sosyalist ülkeler tarafından kutlanan 8 Mart Dünya Kadınlar Günü, 1975 yılında Birleşmiş Milletler (BM) tarafından kabul edilmesiyle daha geniş bir coğrafyaya yayıldı.
BM'nin 8 Mart'ı kabul etmesinin ardından Türkiye'de dönemin kadın örgütlerinden İlerici Kadınlar Derneği'nin öncülüğünde 8 Mart kutlamaları yapılmaya başlandı. Ancak 12 Eylül askeri darbesinden sonra kutlama yapılmasına izin verilmedi.