Kılıçdaroğlu’na saldırı siyasette gerilimi artıracak mı?
22 Nisan 2019CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Pazar günü katıldığı asker cenazesinde uğradığı saldırı siyasi kulislerde 31 Mart seçim sonuçlarının bir çeşit sonucu ve yansıması olarak değerlendirilirken, bundan sonraki süreçte siyasette gerilimin tırmanıp tırmanmayacağı da yakından takip ediliyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan saldırının üstünden 24 saat geçmesinin ardından Twitter hesabından yaptığı açıklamada, “Şiddeti asla tasvip edemeyiz. Şiddetin ve terörün her türüne karşıyız” derken, ittifak ortağı MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “O adama yumruk attıracak kadar ne yaptın sen Kemal Kılıçdaroğlu? Kılıçdaroğlu’nun bir tatile çıkması lazım” ifadelerini kullanmıştı.
"Seçim sürecinin artçı şoku"
DW Türkçe’ye konuşan CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, Kılıçdaroğlu’na yapılan saldırıyı “geçirilmiş bir seçim sürecinin artçı şoku ve seçim öncesi kullanılan kutuplaştırıcı dilin bir sonucu” olarak değerlendirdiklerini belirtiyor.
Özel, saldırıyla ilgili organize bir durumun bulunduğunu, dışarıdan üç otobüs insan getirildiğini ve bu kişilerin olayın başını çektiğini söyleyerek, Bahçeli’nin de açıklamaları paralelinde bundan sonra siyasette gerilimin tırmanıp tırmanmayacağına ilişkin öngörüsünü şöyle açıklıyor:
“Eğer kendi aralarında iyi polis-kötü polis gibi bir iş bölümü yapmadılarsa şu anda seçim sonrasında kullandıkları dil açısından Erdoğan ile Bahçeli arasında bir makas oluştu. Bahçeli seçim öncesindeki kutuplaştırıcı siyasi iklimi sürdürme hevesinde ve kendi ortağı ile çelişen ifadeleri var.”
Bahçeli, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın "Ülkemizin bekasını ilgilendiren meselelerde, siyasi görüş ayrılıklarımızı bir tarafa koyarak, 82 milyon hep birlikte Türkiye ittifakı olarak hareket etmeliyiz" sözlerine tepki göstererek, “Türkiye ittifakından bahsetmek kafamızdaki soru işaretlerini çoğaltmıştır. Ülke bazlı siyasi bir ittifak olamaz” demişti.
Özgür Özel, Erdoğan’ın “Türkiye ittifakı” açıklamasını önemsemekle birlikte geçmişteki örnekler ışığında ihtiyatla yaklaştıklarını ve Bahçeli’nin açıklamalarını da yakından takip ettiklerini belirterek, “31 Mart seçim sonuçları üzerinden bundan sonra Türkiye’de çok farklı gelişmeler yaşanabilir” diyor.
Kürkçü: AKP ile MHP arasında tutum farkı var
HDP Onursal Başkanı Ertuğrul Kürkçü de AKP ile MHP arasında seçim sonrasındaki süreci değerlendirme konusunda bir tutum farkı doğduğu ve Çubuk saldırısının bunun bir yansıması olduğu görüşünde.
DW Türkçe’ye konuşan Kürkçü, AKP için "hayat kaynağı" olan İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ni kaybetmenin çok büyük etkileri olacağını söyleyerek, “Bu bir baş aşağı gidiş. Yenilgiyi kabul etmeme eğilimi baki ama bununla nasıl başa çıkılacağı konusunda iki parti arasında farklar var” diyor.
Kürkçü’ye göre AKP bütün dirençlere rağmen seçim sonuçlarını kabule daha yatkın görünüyor.
31 Mart seçim sonuçlarıyla “yerel yönetimler düzeyinde devam edecek gerilimli ve sancılı bir sürecin açıldığını” belirten Kürkçü, YSK’nın İstanbul seçimlerini iptal etmesi durumunda CHP’nin Kürt ve sol seçmenlerden aldığı oyların hedef alınacağını düşünüyor.
Kürkçü, Cumhur İttifakı’nın böyle bir durumda CHP’yi “daha sağa doğru” çekerek, HDP’yi de daha kriminalize etme yönünde bir kıskaç uygulamak isteyeceğini ifade ediyor.
Yıldırım: İktidar için İstanbul seçimini iptal ettirmek yeterli değil
Siyaset Bilimci Doç. Dr. Deniz Yıldırım ise DW Türkçe’ye yaptığı değerlendirmede seçimden sonra Cumhur İttifakı içinde başlayan İstanbul seçim sonuçlarını tanımama durumunun, Yüksek Seçim Kurulu’na yapılan iptal başvuruları ile birlikte bir kampanyaya dönüştüğünü belirterek, siyasette gerilimin tırmanıp tırmanmayacağının biraz da YSK’nın alacağı karar ile netleşeceğini belirtiyor.
YSK'nın AKP ve MHP’nin İstanbul seçimleri için yaptığı iptal başvurularını bu hafta karara bağlaması bekleniyor.
İstanbul seçimlerinin olası bir iptali durumunda mevcut koşulların AKP’ye bu büyük metropolü yeniden kazanmak için artık yetmeyeceğini belirten Yıldırım, şöyle konuşuyor:
"Çünkü hâlâ ana gündem ekonomi ve AKP için seçimin ardından yaşanan mağduriyetin İmamoğlu tarafından iyi kullanılması riski var. Dolayısıyla iktidar için sadece seçimi iptal ettirmek yeterli değil, iptalden sonrasını da planlamaları gerekiyor. Yani artık iktidarın her hamlesinin sadece iptal kararı ile ilişkili değil, iptal çıkarsa sonrasında güvenlik ve beka sorununu öne çıkarmak üzere kurgulanacağını akla getiriyor.”
Hükümete yakın MAK Araştırma’nın seçim sonrasında yaptığı ankete göre, İstanbul’da seçmenlerin yüzde 61'i usulsüzlük olduğuna inanmıyor ve seçimin yenilenmesi durumunda İmamoğlu’nun şimdikinden daha fazla oy alması öngörülüyor.
7 Haziran hatırlatması
Yıldırım, 7 Haziran-1 Kasım 2015 arasındaki dönemde artan saldırı ve şiddet olaylarına dikkat çekerek, “AKP 1 Kasım seçiminde 7 Haziran sonrasında ana sorunların tartışılamadığı bir ortamda ve seçmenleri gerçekten güvenlik ve beka meselesinin daha önde olduğuna ikna ederek oyunu artırmıştı” hatırlatmasında bulunuyor.
Türkiye'de 7 Haziran 2015 genel seçimi sonucunda AKP’nin oyları yüzde 40,8’e gerileyerek, AKP, tek başına hükümet kurma yetisini kaybetmişti. Koalisyon görüşmelerinin sonuçsuz kalmasının ardından 1 Kasım’da yapılan seçimde ise AKP, ülkede artan saldırılar ve operasyonların da etkisiyle güvenlik politikalarını öne çıkararak oylarını yüzde 49’a çıkarmıştı ve tek başına yeniden iktidar olmuştu.
Gülsen Solaker / Ankara
© Deutsche Welle Türkçe