İstanbul'daki seçim düğümünü YSK çözecek
9 Nisan 2019AKP, 31 Mart’ta yapılan yerel seçimlerle ilgili olarak İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminin iptal edilmesi ve yenilenmesi için Yüksek Seçim Kurulu’na (YSK) “olağanüstü itirazda” bulunmaya hazırlanırken, gözler YSK’nın nasıl bir tutum izleyeceğine çevrilmiş durumda. Hukukçular YSK’nın tarihe geçecek bir karar vereceğinde birleşiyor.
YSK AKP’nin İstanbul'da 38 ilçede oyların yeniden sayılması için yaptığı başvuruyla ilgili olarak 31 ilçede oyların yeniden sayılması talebini reddetmiş, 21 ilçede ise 51 sandıkta oyların yeniden sayımına karar vermişti.
AKP Genel Başkan Yardımcısı Ali İhsan Yavuz da Salı günü yaptığı açıklamada “olağanüstü itiraz” yolunu kullanarak İstanbul'da seçimin yenilenmesini isteyeceklerini bildirmişti.
Şimdi gözler AKP’nin seçimin yenilenmesini istemesi durumunda YSK’nın nasıl bir karar alacağına çevrilmiş durumda.
Olağanüstü itiraz nedir?
Seçim sonuçlarına karşı olağan ve olağanüstü itiraz yolları bulunuyor. Olağan itiraz ilçe ve il seçim kurullarına karşı aşama aşama giden bir yöntem ve Pazartesi gecesi açıklanan YSK kararı ile bu safha bitmiş durumda.
Olağanüstü itiraz ise olağan itiraz yöntemlerinin sonlanmasının ardından başvurulacak bir yöntem. Seçim sonuçlarına karşı olağanüstü itirazda bulunulabilmesi ise süreye tabi değil, yani seçim sonuçlarını değiştirebilecek bir kanunsuzluk hali varsa ve bu delilleri ile ortaya konulmuş ise mazbata verildikten sonra da bu yola başvurulabiliyor.
Tanrıkulu: AKP’nin yaptığı çamura yatmak
CHP'nin hukukçu milletvekillerinden Sezgin Tanrıkulu DW Türkçe’ye yaptığı değerlendirmede, 51 sandıktaki yeniden sayım süreci sonrasına dair beklentilerini şöyle açıklıyor:
“AKP’nin yaptığı aslında tabiri caizse çamura yatmak oluyor. Biz bizzat CHP olarak seçim öncesi Büyükçekmece’de 2 bin kişi için itiraz ettik ve bundan 700’ünün seçmen kaydı iptal edildi. Bu 51 sandık ve devam eden 4 ilçedeki sayımın bitmesinin ardından Ekrem İmamoğlu’nun mazbatasının verilmesi zorunlu. Olağanüstü itiraz yolunu kimse bekleyemez çünkü olup olmayacağı belli değil.”
Kuzu: Seçmenlerimizin gönlü kırık
AKP’nin hukukçu kurmaylarından TBMM Anayasa Komisyonu eski başkanı Burhan Kuzu DW Türkçe’ye yaptığı değerlendirmede AKP olarak isteklerinin “adaletin yerini bulması” olduğunu söyleyerek, “Adaletin olmadığı yerde huzur olmaz. Hak arama özgürlüğü de adaletin bir parçasıdır. Kapkaç gibi bir durum yok ortada” diyor.
Kuzu, şimdiye kadar İstanbul’daki sandıkların yüzde 5’inin sayıldığını, farkın 14 binlere kadar indiğini ancak bütün sandıkların yüzde 95’inin sayılmadığını belirterek, İstanbul’da bütün oyların tekrar sayılmasının daha yerinde olacağını söylüyor ve “Çünkü bu kez bizim seçmenlerin gönlü kırık. Bu hep ukde kalır insanların içinde” şeklinde konuşuyor.
Büyükçekmece ve Maltepe gibi bölgelerde yolsuzluk ve usulsüzlükler bulunduğunu savunan Kuzu, her sandıkta 9 AKP’li yetkilinin görevlendirilmesine rağmen bunun nasıl mümkün olabildiği sorusunu ise şöyle yanıtlıyor:
“Bana kalırsa bu 9 kişi kağıt üstündeydi. Uygulamada ben 9 kişi falan görmedim, belki bir çalışma olarak vardı ama ben gittiğim sandıklarda 9 kişi falan yoktu.”
Beştaş: YSK'nın AKP’ye dur demesi gerekiyor
HDP’nin hukukçu milletvekillerinden Meral Danış Beştaş ise DW Türkçe’ye yaptığı açıklamada YSK’nın bağımsız ve tarafsız olduğuna inanmadığını söyleyerek, bunun bir inançtan öte, kurumun geçmişte verdiği kararlarla somut bir olgu olduğunu savunuyor.
YSK’nın seçim hukuku ile bağlı olduğunu ve subjektif davranmak gibi bir lüksü bulunmadığını belirten Beştaş, “Ancak partilere gelince aslında kör olması gereken YSK subjektif davranıyor. Mesela Muş’ta 3 oy fark olmasına rağmen yeniden sayım itirazımızı reddetti. Bu aslında tarafsız olmadığının bir ilanı” değerlendirmesinde bulunuyor.
Beştaş, seçmen taşımaları ve sahte seçmenlerle ilgili sadece İstanbul değil kendi bölgesi olan Siirt’te de çok sayıda örneğe şahit olduklarını ve bunları YSK’ya bildirdiklerini söyleyerek, ancak YSK’nın bu itirazları reddettiğini hatırlatıyor.
“Siirt’te tek bir adreste 760 kişi ikamet ediyor olarak gösterilmişti, buna itiraz ettiğimizde YSK dinlemedi bile” diyen Beştaş, bundan sonra YSK’nın hukukun gereği olarak yapması gerekeni ise şu sözlerle özetliyor:
“YSK’nın AKP’nin ‘ben kaybetmiş olamam’ duygusuna ve ‘kazanana kadar seçim yaparım’ hırsına dur demesi gerekiyor.”
"YSK üyelerinin görev sürelerinin teamüllere aykırı bir şekilde ve bu seçimin yapılacağı bilindiği halde iktidar tarafından bir yıl uzatıldığını" belirten Beştaş, "Bu da iktidarın YSK’dan beklentisi olduğunu ilan etmekti aslında” değerlendirmesinde bulunuyor.
Burhan Kuzu ise bu görev sürelerinin neden uzatıldığını sorusunu şöyle yanıtlıyor:
“O şöyle oldu; zaman çok kısaydı, seçim çok yakındı. Seçim tecrübe isteyen bir şey. Seçim hukuku çok teknik, özel bir alandır. Buraya gelen üyeler de ilk başta seçim hukukunu bilen kişiler değildi. Yani bu tecrübeli ekip varken bunlarla yapılsın istendi, yoksa başka bir neden yok.”
Kazan: YSK'nın kararı tarihe miras kalacak
İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi Adem Sözüer YSK’nın seçim sürecini iyi yönetemediğini belirtirken, deneyimli hukukçu Turgut Kazan ise siyasetçilerin yaptığı açıklamalarla YSK üstünde baskı oluşturulduğu görüşünde.
Sözüer, Anadolu Ajansı’nın seçim gecesi verilerinin kesildiği ilk andan itibaren YSK’nın devreye girerek kamuoyunu bilgilendirmesi gerektiğinin altını çiziyor.
Seçim sonrası gelinen noktada her partinin durumu kendi açısından yansıtmaya çalıştığını söyleyen Sözüer, “Bilgilendirmede hata olduğunda şüphe doğar. YSK’da içerde alınan kararın ne olduğunu parti temsilcileri farklı farklı açıklıyor ve bir karmaşa doğuyor. Oysa seçim güven demektir. Eğer bu güveni sarsarsanız ne doğru ne yanlış kimse kabul etmemeye başlar” diyor.
Turgut Kazan da, son yıllarda hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığı ilkelerinin çok zedelendiğini belirterek, “Biz bir umut olarak YSK’ya eski kararlarını ve kanunları hatırlatmaya devam ediyoruz. Sonuçta tarihe miras bırakacak bir karar alacaklar” diyor.
Gülsen Solaker
© Deutsche Welle Türkçe