İran'ın sabotaj korkusu
26 Eylül 2012
İran’ın nükleer programıyla ilgili esrar perdesinde yeni suçlamalar ortaya atıldı. Nükleer alanda çalışan İranlı bilim adamlarının öldürülmesi ve İran’ın nükleer tesislerine yönelik casus virüs saldırılarının ardından İranlı bir milletvekilinin ortaya attığı iddia Almanya’da soru işaretleri yarattı. Alaaddin Burucerdi haftasonunda yaptığı açıklamada Alman Siemens şirketinin İran’a gönderdiği ekipmanın içinde patlayıcı tespit edildiğini belirterek, “Patlayıcıların alet devreye girdikten sonra infilak etmesi ve sistemimizi çökertmesi hedefleniyordu” diye konuştu. Burucerdi, İranlı uzmanların patlayıcıları fark etmesiyle tehlikenin bertaraf edildiğini öne sürerken, Siemens firması, İran İslam Cumhuriyeti’nin kurulduğu 1979 yılından bu yana nükleer programla bağlantılı hiçbir iş ilişkisinde bulunmadıklarını belirterek suçlamaları geri çevirdi.
Siemens uzun yıllardır İran'da
Alman Siemens firması 1979 yılındaki İslamî devrime kadar İran’ın güneyindeki Buşehr nükleer santralının inşasında rol oynamıştı. Ardından siyasî durumdaki belirsizlikler ve Alman hükümetinin baskısı üzerine İran nükleer programı çerçevesindeki faaliyetlerine son verdi. İran ile Batılı ülkeler arasında yaşanan nükleer anlaşmazlık nedeniyle birkaç yıldır art arda gelen yaptırımlar İran ile iş yapmayı daha da zorlaştırdı.
Almanya’nın Hessen eyaletindeki Barış ve Çatışma Araştırmaları Vakfı’nda (HSFK) nükleer silahlar ve silahlanma kontrolü alanında çalışmalar yapan Giorgio Franceschini, Siemens’in yaptırımları ihlâl ettiğine ihtimal vermediğini belirtiyor: “Şirketler İran ile nükleer sanayi, roketler ve hassas olarak sınıflandırılan teknoloji alanlarında işbirliği yapamazlar. Elektronik ev eşyaları gibi ürünler alanında tabii ki İran’a ihracat devam ediyor.”
Hamburg Barış Araştırmaları ve Güvenlik Politikaları Enstitüsü’nden nükleer uzman Götz Neuneck de Siemens’e yönelik suçlamalarda doğruluk payı bulunabileceğini tahmin etmediğini şu sözlerle ifade ediyor: “İnsan canına mal olabilecek parçaların sevkiyatı Alman iş dünyasının çıkarına değil. Bu sadece işlere zarar verir. Ama şunu da unutmamak gerek. İran’ın nükleer programını yavaşlatmak için yaklaşık 2010 yılından beri sabotaj saldırıları düzenleniyor.”
İddiaları doğrulayan bilgiler
İki yıl kadar önce Stuxnet solucanı ile yapılan saldırı sonucunda Natanz nükleer tesisindeki gaz santrifüjleri ağır hasara uğramış, ardından İran bilgisayarlarında Flame ve Duqu casus virüsleri ortaya çıkarılmıştı. İran yönetimi siber saldırıların arkasında ABD ve İsrail’in bulunduğunu iddia ediyor. ABD’nin etkin gazetelerinden New York Times’ın Washington muhabiri David E. Sanger da kısa süre önce piyasaya çıkan kitabında bu iddiayı doğrular nitelikte bilgilere yer veriyor. Sanger, Stuxnet solucanının George W.Bush döneminde İsrail hükümetiyle işbirliği içinde geliştirildiğini iddia ediyor ve elindeki bilgileri, projeye dahil olan yetkililerle yaptığı görüşmelere dayandırıyor.
2010 yılından bu yana İran nükleer programında görev alan çok sayıda İranlı bilim adamının öldürülmesi de şüpheleri artırıyor. İran, İsrail istihbarat servisi Mossad’ı suçlarken İsrail suçlamalarla ilgili sessizliğini koruyor.
"İstihbarat servisleri sorumlu olabilir"
Nükleer uzman Giorgio Franceschini, Siemens şirketinin gönderdiği ekipmanlara patlayıcı entegre edilmesinin de bir sabotaj eylemi olabileceğini, ancak arkasında şirketten ziyade istihbarat servislerinin bulunabileceğini belirtiyor. 2010 yılındaki Stuxnet saldırısında da Siemens şirketinin ürettiği bir gözetleme sistemi hedef alınmıştı. Franceschini şunları söylüyor: “İran’ın uranyum zenginleştirme tesislerine yönelik büyük dijital saldırıda yazılım, ülke içinde bulunan Siemens donanım sistemine yüklenmişti. Yani İranlıların elinde Siemens’in sistem yazılımı vardı. Bu nasıl oldu, bilmiyorum. Ama ona sahiptiler.”
Nükleer uzman Götz Neuneck ise saldırıların İran'ın nükleer programını sadece yavaşlatabileceğini, ancak durduramayacağını belirtiyor. Siyasî sorunların sabotaj eylemleriyle çözülemeyeceğine işaret eden Neuneck tam tersine saldırıların İranlıları daha da sertleştireceğine ve atom bombası üretmeleri için gerekçe sunacağına dikkat çekiyor.
© Deutsche Welle Türkçe
Christina Ruta / Çeviren: Beklan Kulaksızoğlu
Editör: Başak Özay