İran’da gösteriler yayılıyor: Kim bu ahlak polisi?
22 Eylül 2022İran'ın başkenti Tahran’da başörtüsü ve kıyafet kurallarına uymadığı gerekçesiyle gözaltına alınan Mahsa Amini’nin hayatını kaybetmesininardından başlayan protestolar beşinci gününe girdi. İran'ın Kürdistan eyaletinin Sakkız ve Senendeç şehirlerinde başlayan gösteriler Tahran, İsfahan, Şiraz gibi büyük kentlerin yanında, muhafazakâr iktidarın güçlü olduğu Meşhed ve Kum şehirlerine de yayılmış durumda.
İrşad devriyeleri kimdir?
İran’ın birçok kentine yayılan protestolar Mahsa Amini’nin ölümünden sorumlu tutulan ahlak polislerini de yeniden ülke gündemine getirdi. Gösterilerde zorunlu başörtüsü uygulamasının kaldırılması talebi kadar ahlak polislerinin yaşam tarzına yaptığı müdahaleler de protesto ediliyor. Farsça “Geşti İrşad”, yani İrşad Devriyesi olarak bilinen ahlak polisliği, 2005 yılında Mahmud Ahmedinejad’ın cumhurbaşkanlığı döneminde kuruldu. Özel olarak kurulan ekip, halkın yoğun olduğu park, alışveriş merkezleri ve meydanlarda kılık kıyafet kurallarına aykırı giyinenleri alıkoyuyor ve karakola götürüyor.
Sayıları bilinmiyor
İrşad devriyelerinin sayısı tam olarak bilinmiyor. Görev yaptıkları kentin polis birimine bağlı çalışan bu özel güç, kılık-kıyafet kurallarına uygunsuz giyinen kişileri gözaltına almak için kuruldu. Genellikle halkın yoğun olduğu yerlerde görev yapan ahlak polisi, gözaltına aldığı kadınları karakola götürüyor. Karakola götürülen kadınlara ise ailelerinden bir erkek gelip onları teslim alıncaya kadar nasıl giyinmeleri ve örtünmeleri gerektiği konusunda uyarılarda bulunuluyor. Serbest bırakılan kadınlara da bundan sonra kurallara uygun giyineceğine dair bir evrak imzalatılıyor.
“Yetkilerini aşıyorlar”
Kendisi de İran doğumlu olan İran ve Ortadoğu uzmanı Arif Keskin’e göre, ahlak polisliği kurumunun kendi içinde ciddi bir yasal sorunu var. Bu kurumun ve yetkilerinin İran’da ciddi şekilde tartışıldığını belirten Keskin, şu andaki uygulamanın yasaya uymadığı görüşünde.
Keskin, “Yasada bunların görevi iyiliğe davet ve kötülükten uzak tutmak olarak tanımlanıyor. Yani onlara göre giyim-kuşamla ilgili yasayı ihlal eden varsa onları uyarıyor, anlatıyorlar. Yasada olan şey bu kadardır. Ancak pratikte bu grup daha ileri gidiyor, gözaltına alıyor, dövüyor ve bir sürü şey yapıyor. Bu nedenle hem kurumun kendisi, hem yetkileri ciddi şekilde tartışılıyor. Ciddi bir keyfilik var ve bu keyfilik yeni değil. Buna benzer kurumlar 1979’dan sonraki süreçte hep oldu ve bu keyfilik bu tür kurumlara hâkim oldu. O tür kurumların yetki sınırları hep belirsiz oldu. Hatta bu kurumun eski yöneticileri bu tür eylemleri yanlış buluyorlar. Yasada onlara tanımlanan o yetkiyi aşmış durumdalar” diye konuşuyor.
Kadınların protestosu ilk kez ülke geneline yayıldı
İran’da özellikle kadınlar ahlak polisinin uygulamalarına, özgürlükleri kısıtladıkları gerekçesiyle karşı çıkıyor. Sürekli tartışma konusu olan bu kuvvetin uygulamaları İran’da sık sık protestolara da konu oluyor. Uzmanlara göre, önceki yıllarda yapılan sosyo-ekonomik hareketlere eklemlenen kadın protestoları ilk kez bir kadının ölümüne odaklı şekilde ülkenin her yerine sıçradı.
TOBB ETÜ Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümünden Dr. Gülriz Şen, kadın hareketlerinin geçmişte hep sosyo-ekonomik protestoların bir parçası olduğunu belirtiyor. Amini’nin ölümü ile birlikte kadın hareketinin başını çektiği protestolara şahit olunduğuna dikkat çeken Şen, ”Bu sefer ülke genelinde hem orta sınıf kentli kadınlar, yani örtünme pratiğini seçme özgürlüğünü önemseyen, İran’da daha reformcu ve ılımlı cenaha oy veren orta sınıf kadınların protestolara dahil olduğunu görüyoruz. Öte yandan aslında bu ahlak zabıtasının, ahlak polisinin daha çok baskı uyguladığı, toplumun daha yoksul kesimlerinden kadınların da buna itirazlarını yüksellttiğini görüyoruz”
Protestolar dış destekli mi?
İran rejimi, protestoların dış destekli olduğunu ve bazı politik gruplar tarafından yönetildiğine dair açıklamalar yapıyor. Uzmanlara göre ise geçmişte ekonomik, siyasi veya milliyetçi motifler nedeniyle yapılan gösteriler bugün toplumsal yaşama müdahaleye karşı yapılıyor. Araştırmacı Arif Keskin, sırf bu nedenle de gösterilerin İran’ın her yerine yayılabilecek ve farklı kesimlerin desteğini alabilecek potansiyele sahip olduğu görüşünde.
Keskin, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Gösterilerin şu an bir lideri yok. Gösterileri politik ve ideolojik olarak sınıflandırmamız bile mümkün değil. O nedenle asildir, kendine özgüdür ve herhangi bir grubun kışkırtmasının sonucu değildir. İran devleti öyle sunmak istese de durum öyle değil. İran devleti ile toplumu arasında toplumsal yaşam, özel yaşam, giyinme, yaşam tarzı konusunda ciddi ihtilaflar 1979’dan beri kendini gösteriyor. İran İslam Cumhuriyeti kurulduktan sonra ideal bir insan modeli arzuluyordu. İnsanların nasıl giyineceği, yaşayacağı, sokakta neler satılacağına kadar ayrıntılı bir program yaptı ve bunu sokakta denetlemeye başladı. Erkekler de dâhil olmak üzere yaşam tarzı, giyim tarzı sundu. Bu günümüze kadar sürekli bir kriz nedenidir.”
"Devlet-toplum ilişkilerindeki gerilimde yeni bir halka”
Dr. Gülriz Şen’e göre, son protestolar aslında devlet-toplum ilişkilerindeki gerilime yeni bir halka ekliyor. Yaptırımlarla boğuşan İran’da Reisi yönetiminin muhafazakâr politikalarının özellikle kadınlar nezdinde tepki çektiğini ifade eden Şen, “Önceki protestolarda halkın haklı talepleri gözardı edilerek bütün bunların dış güçlerin bir oyunu olduğu vurgusu hâkimdi. Burada Reisi yönetiminden gelen bazı açıklamalarda bu durumun halkta yarattığı infialin en azından anlaşıldığını, bu konunun araştırılacağını ve halkı teskin etmek için bu gibi adımlar atılacağını görüyoruz. Ancak çok şiddetli protesto eylemleri de var. O nedenle odağın yeniden dış güçlere kayabileceği, kadınların haklı taleplerinin, örtünme özgürlüğü ile ilgili taleplerinin yine aslında hani gündemden düşürüleceği bir sonuçla da karşılaşabiliriz” diyor.
"Protestolar devlet yönetimini ikiye böldü”
Araştırmacı Arif Keskin ise özü itibarıyla politik olmayan protestoların devletin müdahalesi ile politik alana taşındığına işaret ediyor. İran’da insanların kıyafet seçerken politik bir motivasyonla hareket etmediğine dikkat çeken Keskin, sokakta devletin yaptığı müdahalenin ise bu durumu politik bir zemine kaydırdığını belirtiyor. Gösterilerin öncülerinin kadınlar ve gençler olduğunu vurgulayan Keskin, “Bu kuşağın hayatına öyle müdahale yapılıyor ki, bu kuşak ölümüne caddede devletle çatışmak zorunda kalıyor. Bu protesto 1979'dan günümüze kadar toplumun tüm alanlarında birikmiş devlet müdahalesine karşı ve toplumun birçok kesiminden de destek alabilen bir harekettir. İlk defa bir protesto gösterisi devlet yönetimini bölüyor. Devletin şu anda içindeki insanların önemli bir bölümü de yanlış yapıldığını söylüyor. Mahsa Âmini olayı neredeyse İran devlet yönetimini ikiye ve çok sert bir biçimde ayırmış durumda” diyor.
“Gösterilerin tüm amacı rejim değişikliği”
Uzmanlara göre, toplumsal yaşama yapılan müdahalelere karşı kendiliğinden gelişen protestolar, İran rejimini bazı reformlar yapmaya zorlayacak. Peki, protestoların sonucunda ne olur? Keskin, gösterilerin önemli bir sonucu olarak devletin kendini her yönüyle gözden geçirebileceğini belirtiyor. Devam eden protestoların 1979’dan sonraki en asil, en nitelikli ve büyüme potansiyeli olabilen gösteri olduğunu ifade eden Keskin’e göre, gösterilerin tüm amacı rejim değişikliği:
"Eğer demokratik bir süreç, bir referandum olursa toplumun yüzde 90’ı büyük ihtimalle İran İslam Cumhuriyeti istemediğini belirtir. Yani şu anda İranlılar bütünüyle İran İslam Cumhuriyetini bir rejim olarak istemiyorlar ve bunun dönüşmesinden yanalar. Bu talep de bugün sokağa yansımış durumda. İran İslam Cumhuriyeti dönüşmediği takdirde, değişmediği takdirde, toplumsal alanda var olan çeşitli sorunları çözmediği takdirde uzun süre ayakta kalma şansı yoktur. Ben İran İslam Cumhuriyeti'nin öyle veya böyle dönüşeceğine, değişeceğine, farklı bir yönetim modeli, rejim kurulacağına inanıyorum.”