İlhakın ikinci yılında Kırım
18 Mart 2016
Ukrayna’da 2013 yılının sonunda Batı yanlısı grupların Rusya’ya yakın olarak bilinen dönemin Cumhurbaşkanı Viktor Yanukoviç’e karşı başlattıkları gösteriler, 2014 yılının Şubat ayında ABD’nin açıktan destek verdiği bir ihtilalle sonuçlanmış ve Yanukoviç, ülkeden kaçmak zorunda kalmıştı. Ancak ihtilalin üzerinden birkaç gün bile geçmeden Kırım yarımadası, kaynamaya başladı. Nüfusunun çoğunluğunu Ruslar’ın oluşturduğu Kırım’da eskiden beri Rusya yanlısı akımlar güçlüydü. Kırım Özerk Cumhuriyeti Parlamentosu, Kiev’deki ihtilalle iktidara gelen yeni yönetimi tanımadığını açıkladı. Rusya yönetimi de, Kiev’deki ihtilalin bir “ABD darbesi” olduğunu söylüyor ve Kırım’daki “soydaşlarını” koruma altına alacağını açıklıyordu. Sonuçta, 16 Mart 2014’te, Kırım’da, uluslararası toplumun tanımadığı ve yarımadanın yerli halkı olan Kırım Tatarları’nın boykot ettiği bir referandum düzenlendi ve bu referandumdan çıkan Rusya’ya bağlanma kararına dayanarak Rusya, 18 Mart 2014’te, Kırım’ı ilhak ettiğini açıkladı.
Tatarlar nüfusun yüzde 14'ünü oluşturuyor
Kırım nüfusunun yüzde 14’ünü oluşturan Kırım Tatarları ise, eskiden beri Kırım’daki Rusya yanlısı eğilimlere karşı çıkmaktaydı. Kiev’de olaylar patlak verdiğinde de Kırım Tatarları’nın çoğunluğu, Batı yanlısı ihtilalcilere destek vermişti. Kırım Tatarları, 1944 yılında, dönemin Sovyetler Birliği lideri Stalin tarafından Orta Asya’ya sürgüne gönderilmiş ve yolculuk esnasında çok sayıda Tatar, hayatını kaybetmişti. Memleketlerine elli yıla yakın bir aradan sonra dönen Kırım Tatarları, Kırım’ın Rusya’nın eline geçmesi halinde, yeniden baskılara uğramaktan çekiniyordu.
Rusya’nın Kırım’ı ilhakından kısa bir süre sonra, Kırım Tatarları’nın temsili organı olan Kırım Tatar Milli Meclisi’ne yönelik yaptırımlar başladı. Kırım Tatar Milli Meclisi’nin önceki başkanı Kırımoğlu’nun ve şimdiki başkanı Çubarov’un Kırım’a girişleri yasaklandı. Kırım Tatarları’nın evlerine, işyerlerine yönelik sürekli olarak polis baskınları düzenlendi ve pek çok Tatar, gözaltına alındı.
Hizb-ut Tahrir iddiası
Son aylarda, Hizb-ut Tahrir örgütüne üye oldukları suçlamasıyla bazı Kırım Tatarları gözaltına alınmakta. Kiev merkezli Ukrayna Müslümanları İdaresi Müftüsü Said İsmagilov ise, bu suçlamaların asılsız olduğunu, çünkü Hizb-ut Tahrir üyesi olan Tatarlar’ın Kırım’ın Rusya’nın eline geçmesinden sonra bölgeden ayrıldığını söylüyor. Kırım Müslümanları Dini İdaresi’nin ise Rusya yönetiminin safına geçtiğini söyleyen İsmagilov, Rusya’nın, kendi çizgisi dışındaki dini grupları sindirmeye çalıştığını ve bu çerçevede,Türkiye’den Kırım’a giden imamların Kırım’dan ayrılmak zorunda bırakıldığını ifade etti.
Kırım’ın Rusya denetimine girmesinden sonra, bazı Tatarlar, Rusya yönetimiyle yakınlaşmayı tercih etti. Kırım Müftüsü Ablyayev’in yanısıra, eskiden Meclis üyesi olan bazı kişiler de, şimdi Rus yönetiminde görevler aldılar. Son aylarda, Rusya yanlısı Kırım Birliği gibi oluşumların ortaya çıktığını ve bu örgütlerin, Kırım Tatarları’nı Meclis’in değil kendilerinin temsil ettiklerini söylediklerini görüyoruz.
Sürekli arama ve gözaltılar
Yeni şartlarda Kırım’da yaşayanlardan görüş alabilmek, daha zor. Buna karşılık, görüştüğümüz bazı Tatarlar, son zamanlarda halkın asıl olarak günlük sorunlara yoğunlaştığını söylüyor. Kültürel hayatta baskı söz konusu olmamakla birlikte, sürekli arama ve gözaltılar, pek çok kişide, sıranın kendisine gelebileceği endişesine neden olmuş.
Kırım’da Rusya’ya bağlı savcılık son olarak, Kırım Tatar Milli Meclisi’nin “aşırı örgüt” olarak tanımlanarak kapatılması için dava açtı. Dava, Nisan ayında görülmeye devam edecek. Konuyla ilgili görüştüğümüz Kırım Tatar Milli Meclisi’nin önceki başkanı Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu, Meclis’in yasaklanmasının sadece liderleri değil, hemen hemen bütün Tatar toplumunu baskı altına alacak bir karar olacağını dile getiriyor. Zira, Kırım Tatar Milli Meclisi olan 33 kişinin yanısıra, bu meclise bağlı yerel mecliselerin üye sayısı, 2300 civarında. Bundan da ötede, bu meclisler halk oylarıyla belirlendiği için, bunları seçen binlerce Kırım Tatarı da, böyle bir kararın çıkması halinde, “aşırılık yanlısı” olarak yaftalanabileceğini ve bu gerekçeyle, gözaltına alınabileceğini söylüyor.
Tatarlara sürgün tartışması
Peki, Kırım Tatarları yeniden sürgüne gönderilebilir mi? Bu konuda Kırımoğlu, sorumuza, “Rusya’nın ne yapacağı bilinemez”, diye yanıt verdi ve şöyle devam etti: “Rusya yönetimi eğer kendi çıkarlarını akılcı bir şekilde düşünseydi, Kırım’ı da işgal etmezdi, Ukrayna’ya da girmezdi. O nedenle Rusya’nın ne yapacağını tahmin etmek zor.”
Kırım Tatar Milli Meclisi Dış İlişkiler Sorumlusu Ali Hamzin ise, bu yöndeki sorumuza “şu anda buna çok ihtimal vermiyorum” dedikten sonra, şöyle konuştu: “Ancak, Türkiye, Ukrayna’daki Ahıska Türkleri’ni hemen kendi ülkesine kabul etmekle, hata yaptı. Ukrayna’nın doğusunda yaşayan Ahıska Türkleri, orada silahlı çatışmalar bşaladıktan sonra, Ukrayna’nın güneyindeki Herson iline yerleşmek istediler. Fakat Ukrayna yönetimi buna razı olmadı. Bence Türkiye’nin o zaman Ukrayna’ya bu konuda ısrar etmesi gerekirdi. Bence Türkiye’nin Ahıska Türkleri’ni böyle hemen kabul etmesi, Rusya ve Ukrayna’yı, Kırım Tatarları’nı da benzer şekilde göndermeye teşvik edebilir.”
© Deutsche Welle Türkçe
Deniz Berktay