İklim umudu salgın sonrasına kaldı
21 Nisan 2020Patrick Graichen, Almanya'da sürdürülebilir enerjiye geçilmesi için faaliyet gösteren düşünce kuruluşu Agora Energiewende'de çalışan bir iklim uzmanı. Graichen'e göre, Mart sonunda Almanya’da “Koronavirüs salgını ve sıcak kış koşullarının etkisi, sera gazı emisyonunu 2019’e oranla en az 50 milyon ton CO2 azaltacak.” Almanya Çevre Bakanı Svenja Schulze’ye göre ülkesinin 2020'de iklim hedeflerini tutturacak olması iyi bir haber olsa da, iklim hedefleri için bu yeterli değil.
2020 yılı sonunda, Almanya’nın yüzde 40’lık CO2 tasarrufu hedefini tutturması bekleniyor, hatta bu oranın yüzde 45’e ulaşması da mümkün. Bakan Schulze ise bu durumun bir defaya mahsus olabileceğini ifade ederek, iklim krizinin aciliyetinin azalmadığını vurguluyor. Schulze, DW’ye yaptığı açıklamada, “İklimi koruyacak şey ekonomik durgunluk değil. Bu durumun sürdürülebilir olması için yaşam biçimimizi değiştirmemiz gerekiyor” diyor.
"Yeni ekonomik modeller için fırsat var”
Yaklaşık 200 siyasetçi, şirket yöneticisi, sendika ve çevre örgütü temsilcisinin Salı günü çeşitli Avrupa gazetelerinde yayınlanan çağrısını imzalayanlar arasında Alman Bakan Schulze de yer alıyor. Söz konusu kampanyanın hedefinde, Avrupa Birliği'nin (AB) salgından sonra şekillenecek ekonomi politikalarında küresel ısınmanın merkezde olmasını sağlamak yer alıyor.
DW’ye konuşan Schulze, “Avrupa’da hala salgına karşı mücadele ediyoruz. Ancak çok uzak olmayan bir tarihte eski halimize dönebileceğimizi umuyorum. Dolayısıyla şimdiden hazırlanmak gerekiyor. Yeni ekonomik modeller geliştirmek için fırsatımız var” diyor.
Salgın uçuş sayısını azaltır mı?
Bu dönemde içinde bulunduğumuz durumu şu şekilde özetleyebiliriz: Hava trafiği tüm dünyada ciddi oranda kısıtlandı ve sanayi üretimi azaldı. Bisiklet kullanımı da birçok ülkede arttı. Ancak eskiye oranla artık otomobiller daha fazla tercih ediliyor ve toplu taşıma araçlarına ilgi azaldı.
Almanya merkezli çevre örgütü Germanwatch'un politika direktörü Christopher Bals, bu durumun uzun sürmeyeceğinin altını çiziyor. Bals’a göre “İklimi koruyan politikalar şu anda yanlış sebeplerle ve zor kullanılarak alınıyor. Yapısal olarak iklim krizini engellememize yardımcı olacak bir durum değil bu.“
Ancak Bals, aynı zamanda, salgından sonraki süreçte insanların uçak kullanımının düşebileceğini de belirtiyor. “Hareketlilik her alanda azaldı. Üstelik hava trafiğinin salgından sonra da azalmaya devam edeceğini umuyorum. Çünkü insanlar artık video konferans aracılığıyla iletişim kurmanın mümkün olduğunu gördü.”
Uluslararası işbirliğinin önemi artıyor
Korona krizi, dünyanın her yerinde ulusal hükümetlerin ön plana çıkmasına neden oldu. Ancak her hükümetin salgınla mücadele kapsamında aldığı karar farklı. Bu durum, iklim krizi için uluslararası işbirliğinin önemine dikkat çekenler için büyük bir sorun teşkil ediyor. Bals’a göre, küresel dayanışma sonra tekrar gündeme getirilmek zorunda.
Buna rağmen Bals, olumlu işaretlerin olduğunu da belirtiyor: “Şu anda bir dönüm noktasındayız. Bir yandan ulusal yapılar güçlendiriliyor, diğer yandan da Dünya Sağlık Örgütü’nün uyarıları gittikçe daha fazla dikkate alınıyor. Aslında birçok ülke salgın süresince benzer tedbirler alarak hayatı kısıtlama çağrılarına kulak veriyor.” Dolayısıyla küresel işbirliği ve ortak hareket, salgını yavaşlatmayı sağlıyor.
Bilim insanlarının tavsiyeleri uygulanıyor
Bilim insanlarının tavsiyeleri dünyanın çoğu bölgesinde yapılan tartışmaların odak noktası haline geldi. İklim korumasında her zaman araştırmacılara kulak veriliyor. Ancak konu tartışılırken, siyasetçiler ve uzmanlar arasında fikir ayrılığı oluşuyor. Bals “Umuyorum ki hükümetlerin bilim karşıtı hareketlerinin geleceğimizde artık yeri yoktur. Ve uzmanların iklim ve biyolojik çeşitlilik konusundaki uyarıları ciddiye alınır” diyor.
Kasımda Glasgow’da düzenlenmesi planlanan Birleşmiş Milletler İklim Zirvesi de salgının beraberinde getirdiği belirsizlikten etkilenmiş durumda. Bals, "Donald Trump Kasım'da yeniden ABD Başkanı seçilmediği takdirde” yeni bir şansın doğabileceğini belirtiyor. Buna göre, uluslararası toplum yeniden iklim koruma için çalışmaya başlayabilir ve "hatta belki ABD bile bu sürece dahil olabilir.”
Avrupalı Yeşil Anlaşması’na devam
Almanya Ulusal Bilim Akademisi Leopoldina da, koronavirüs salgınından sonra sürdürülebilir bir gelecek için araştırma yapmayı sürdüren kurumlardan. Akademi’nin yayınladığı 19 sayfalık araştırma, Almanya’nın hareket kısıtlamalarını nasıl gevşetmesi gerektiğini anlatıyor. Araştırmanın son kısımlarında yer alan bir bölümde ise, salgından sonra iklim dostu yönetimin gerekliliğine özel bir vurgu yapılıyor: “Alınacak tedbirler CO2 içeren fosillerin fiyatlarının yönetimi, ulusal hidrojen stratejisinin hızlı adaptasyonu ve uygulaması ile birlikte elektrik tüketiminin dengelenmesini de içermeli. Hedef Avrupa Yeşil Anlaşması’nın devamı olmalı.”
Birçok Avrupalı siyasetçi, AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in Avrupalı Yeşil Anlaşması önerisinin korona krizi ile geçerliliğini yitirdiğini söyleyen Çekya Başbakanı Andrej Babis ile farklı görüşte. Von der Leyen, önümüzdeki 10 yılda sürdürülebilir bir altyapı için 1 milyar dolarlık yatırım yapılmasını istiyor. Korona krizinin bu plana nasıl etki edeceği ise belirsizliğini koruyor.
Jens Thurau
© Deutsche Welle Türkçe