İnsan hakları savunucuları hakim karşısına çıkıyor
25 Ekim 2017İstanbul Çağlayan Adliyesi'nde görülen duruşmada, tutuklu bulunan Uluslararası Af Örgütü Türkiye Direktörü İdil Eser, Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Taner Kılıç, Yurttaşlık Derneği üyeleri Özlem Dalkıran ve Nalan Erkem, Kadın Koalisyonu'ndan İlknur Üstün, İnsan Hakları Gündemi Derneği üyeleri Veli Acu ve Günal Kurşun, yabancı eğitmenler Alman Peter Steudtner ve İsveçli Ali Gharavi ile tutuksuz yargılanan Eşit Haklar İçin İzleme Derneği Genel Koordinatörü Nejat Taştan ve Hak İnisiyatifi Temsilcisi Şeyhmuz Özbekli hâkim karşısına çıkacak. İnsan hakları savunucuları için "Silahlı terör örgütüne yardım etme" ve "Silahlı terör örgütüne üye olma" suçlarından 15'er yıla kadar hapis cezası talep ediliyor.
"Bu bir kabus”
Tutuklu bulunan kadın hakları aktivisti İlknur Üstün'ün kız kardeşi İlkay Ertem, her görüş günü soluğu Sincan Cezaevi'nde alıyor. "Bu bir kabus. Günlerimiz kabus gibi geçiyor" diyen Ertem, cezaevi ziyaretleri sırasında 15 günde bir camın arkasında telefonla görüşebildiklerini söylüyor. "Yaşadığımızın çok büyük bir haksızlık olduğunu düşünüyoruz" diyen Ertem, kız kardeşinin bugüne kadar şiddetsizlik ve toplumsal cinsiyet eşitliği için mücadele verdiğini ve kadınlarla çocuklara karşı her türlü hak ihlaline karşı onların haklarını savunan bir aktivist olduğunu dile getiriyor. "Şu an çok büyük sıkıntıdayız. Ailece gözaltına alındığından beri bir kabusun içerisinde yaşıyoruz. Herkes birbirini teselli ediyor” diye konuşan İlkay Ertem, iddianamede İlknur Üstün ile ilgili bölümün yaptığı toplumsal cinsiyet araştırmaları hakkında ibaret olduğunu ifade ediyor. "İlknur sağlam duruyor. Ufak tefek sağlık sorunları vardı. Serbest bırakıldıktan sonra üç günü doktor kontrolünde geçirdi. Aklımız hep onda. İyi olmaya çalışıyoruz" diyor.
"İddianame hakkında yorum yapamıyorum"
İnsan Hakları Gündemi Derneği üyeleri Veli Acu'nun eşi Gönül Acu, 8,5 aylık hamile. 32 yaşındaki Acu'nun hamileliğinin riskli olması nedeniyle kendine dikkat etmesi gerekiyor. Dolayısıyla uzun araba yolculukları ona göre değil. Bu da kocası Veli Acu'yu Silivri Cezaevi'nde ziyaret edemediği anlamına geliyor: "Veli'yle telefonda iki haftada bir 10 dakika konuşuyoruz. Hamileliğim riskli olduğu için görüşemiyoruz. Moral vermeye bakıyoruz ama çok zor geçiyor."
Eşinin çok kilo verdiğini onu ziyaret eden aile bireylerinden ve avukatlardan haber aldığını söyleyen Acu, yargı sürecinin "hukuki" ilerlemediğini, "siyasi" olduğunu düşündüğü için ilk duruşma konusunda kafasının karışık olduğunu söylüyor.
"Umut ediyorum ki bir gün sonra yanımda olur" dedikten sonra kendisini her türlü sonuca hazırladığını da ekliyor. Eşinin terör örgütü üyeliği ile suçlandığını her düşündüğünde, "Nasıl bu noktaya geldik biz" diye düşündüğünü dile getiren Gönül Acu, sözlerini iddianameye de değinerek şu şekilde devam ettiriyor: "Ne konuşsak ne söylesek boş gibi geliyor. Aklı çalışan her insanın saçma bulacağı bir iddianame… Yorum bile yapamıyorum. Bazen bir rüyanın içinde hissediyorum kendimi."
"Olup biten savunuculuğun ne kadar elzem olduğunu gösteriyor"
Tutuklu insan hakları savunucularından Özlem Dalkıran'ın yakın arkadaşı Emel Kurma, "Özlem ve onunla birlikte tutuklu diğer arkadaşlarımın nerdeyse dört aydır tutuklu olmasını öncelikle hiçbir şekilde hazmedemiyorum" diye konuşmaya başlıyor. Dalkıran'dan avukat arkadaşları ve ailesi vasıtasıyla haber alabildiğini dile getiren Kurma, "Bütün olup biten hak savunuculuğunun ne kadar elzem, hayati ve insan haysiyeti için vazgeçilmez olduğunu gösteriyor" diyor. Tutukluluk halini "soğukkanlı işlenmiş bir hak ihlâli" olarak nitelendiren Emel Kurma, "Öfkeliyim. Ben sadece o toplantıya katılmaya vakit bulamadığım için dışardayım; dostlarım sırf şu basit, rutin toplantıya katılmış oldukları için hapiste" diye konuşuyor. Yaşananların tesadüf olmadığını savunan Kurma, mevcut durumu bir yıldırma stratejisinin parçası olarak gördüğünü dile getiriyor.
"Haksız ve mesnetsiz bir dosya”
Sanık avukatlarından Hülya Gülbahar, dosyaya neden kısıtlama kararı verildiğini anlayamadıklarını dile getirerek, "Kısıtlama kararı kalktıktan sonra gördük ki dosyada hak savunucularının birbirleriyle yaptığı telefon görüşmeleri, arkadaşlarıyla yaptıkları borç alışverişleri dışında ciddi hiçbir şey yok" diyor.
Avukat Gülbahar, dosyada kişisel ilişkilerin örgüt üyeliği gibi ciddi bir suça dönüştürülmeye çalışıldığını ifade ediyor. Gülbahar, zorlama bir iddianameyle karşılaştıklarını savunarak, "Bu iddianameye iddianame demek bile mümkün değil. Son derece haksız ve mesnetsiz olan bu dosyadaki saçmalığı mahkeme heyetinin şu ana kadar görmüş olmasını ve tüm hak savunucularının ilk duruşmada serbest bırakılmasına karar vereceğini umuyoruz" diye konuşuyor.
Burcu Karakaş / İstanbul
© Deutsche Welle Türkçe