1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Kadına karşı şiddet teklifi ne getiriyor, uzmanlar ne diyor?

22 Mart 2022

AKP'nin hazırladığı kanun teklifi, kadına karşı şiddette ceza artırımını öngörüyor. Ancak DW Türkçe'ye konuşan kadın örgütleri ve uzmanlar, cezaları arttırmanın çözüm olmayacağı görüşünde.

https://p.dw.com/p/48qrD
Kadına yönelik şiddete karşı düzenlenen protesto gösterisi (Arşiv)
Kadına yönelik şiddete karşı düzenlenen protesto gösterisi (Arşiv)Fotoğraf: Serkan Ocak/DW

AKP tarafından hazırlanan kadına yönelik şiddete ceza artırımı öngören kanun teklifi, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu'nda görüşülmeye başlandı. İstanbul Sözleşmesi'nden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın kararıyla çıkan, ancak kadına şiddet vakalarının önüne geçemeyen hükümet, bu teklifle kadına şiddetle etkin mücadele edileceği görüşünde. Kanun teklifi, kadına yönelik şiddeti "ceza artırımı ve tutuklama" yoluyla önlemeyi amaçlıyor.

Kravat takmak indirim nedeni olmayacak

Kanun teklifine göre "iyi hal" indirimi kaldırılmıyor. Ancak hakimin takdiri indirim nedenleri yeniden düzenleniyor. Bu kapsamda failin pişmanlık içermeyen davranışları veya takım elbise giymesi, kravat takması indirim nedeni olarak kabul edilmeyecek. Ancak yine failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki pişmanlığını gösteren davranışları ile cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri indirim nedeni olabilecek.

Öldürmede müebbet yerine ağırlaştırılmış müebbet

Teklifle, kadına karşı şiddetin cezalarında da artırıma gidiliyor. Kasten öldürme suçunun cezası müebbetten ağırlaştırılmış müebbede çıkarılacak. Kasten yaralama, tehdit, eziyet ve işkence suçunun alt sınırı da arttırılıyor. 

Kasten yaralama tutuklama kapsamına alınıyor

Kadına yönelik kasten yaralama suçu da katalog suçlar arasına alınarak, bu suçlardan hakimin tutuklama kararı vermesinin önü açılacak.

Israrlı takip TCK'ya giriyor

Israrlı takip suçu da ilk defa Türk Ceza Yasasına girecek. Israrlı şekilde; fiziksel olarak takip etmek, haberleşme ve iletişim araçlarını, bilişim sistemlerini veya üçüncü kişileri kullanarak temas kurmaya çalışmak suç olacak.

Ancak bu suç için "mağdurda ciddi bir huzursuzluk oluşmasına ya da mağdurun kendisinin veya yakınlarından birinin güvenliğinden endişe duymasına neden olması hali" aranacak.

Suçun temel cezası, 6 aydan 2 yıla kadar hapis olarak belirlenirken, çocuğa ya da ayrılık kararı verilen veya boşanılan eşe karşı işlenmesi, mağdurun okulunu, işyerini, konutunu değiştirmesine ya da okulunu veya işini bırakmasına neden olması halinde ceza 3 yıla kadar çıkabilecek. Hakkında uzaklaştırma kararı verilen failin bu suçu işlemesi halinde de ceza 3 yıl olacak.

Ayrıca şiddet mağduru kadınlara istemleri halinde baro tarafından ücretsiz olarak avukat atanabilecek.

Haksız tahrik indirimi kaldırılmıyor

Kanun teklifinde kadın cinayetlerine sıkça uygulanan "haksız tahrik" indiriminin kapsamını daraltan bir düzenleme yer almadı. Özellikle eşinin kendisini aldattığını öne süren kişilere uygulanan "haksız tahrik" indirimi uygulamaya devam edilecek.

Teklif, ilgili komisyonlarda görüşülmesinin ardından TBMM Genel Kurulu'nda kabul edildikten sonra yasalaşacak, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın onayı ve Resmi Gazete'de yayımlanmasının ardından yürürlüğe girecek.

"İstanbul Sözleşmesi'nin feshi failleri cesaretlendirecek"

Uzmanlar ne düşünüyor?

Peki, kadın örgütleri ve uzmanlar teklife nasıl bakıyor? Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı Gönüllüsü Avukat Özlem Özkan, teklifin kadın örgütlerine danışılmadan tepeden inme bir şekilde hazırlanmasını eleştirdi.

Özellikle kadına yönelik şiddetle mücadele perspektif koymayan ve önleyici tedbirler içermeyen teklif hakkında olumlu düşünmediklerini söyleyen Özkan, şu ifadeleri kullandı:

"Biliyoruz ki bu şekilde yapılmış yasa metinlerinin hiçbir işe yaramadığını, uygulamada pek çok sorunların ortaya çıktığını, aslında yasal olarak var olan pek çok düzenlemenin uygulama aşamasında her zaman tıkandığını görebiliyoruz. Kaldı ki kadına yönelik mücadelede önleyici tedbirlerin çok çok daha önemli olduğunu ve toplumsal cinsiyet eşitliğini hedefleyen bakış açının çok daha işe yarayacağını yıllardır söylüyoruz ve söylemeye devam ediyoruz."

'Önleyici tedbirler artırılmalı'

Var olan yasaların dahi uygulanmadığı bir yerde cezaların arttırılmasının çözüm olmadığını vurgulayan Özkan, "Önleyici tedbirlerin aktif olarak uygulanması gerekiyor" dedi. Bu yükümlülüğün, İstanbul Sözleşmesi ile taraf devletlere verildiğini kaydeden Özkan, "Ancak Türkiye Cumhuriyeti, İstanbul Sözleşmesi'nden bir gece aldığı kararla çıkabilme inisiyatifini gösterdi. Bu kararı tanımıyoruz, hukuk dışı olduğunu düşünüyoruz. Önleyici tedbirlerin mutlaka İstanbul Sözleşmesi'yle birlikte hayata geçirilmesi gerektiğini, ceza hukukuna havale edilen bu şekilde bir mücadele perspektifinin çok yetersiz olduğunu düşünüyoruz" değerlendirmesini yaptı.

'Sorunlar yasada değil, zihniyette'

Eski Ankara Aile Mahkemesi Hakimi Eray Karınca da sorunun kanunla çözülemeyeceğini belirterek, sorunun zihniyette olduğunu vurguladı. DW Türkçe'ye konuşan Karınca, kanun teklifini şu sözlerle değerlendirdi:

"Ortada sorun varsa 'kanun yaparım ve sorunu çözerim.' Böyle bir şey yok. Kanunla sorunlar çözülmüyor. Eğer temelde başka sebepler varsa bunlara bakabilirsiniz. Kanunla ancak caydırıcılığı sağlayabilirsiniz. Bizim sorunumuz yasalarda değil, bizim sorunumuz zihniyette. Bizim sorunumuz ataerkil düşüncenin tüm hücrelerimizde, toplumdaki tüm hücrelere, bireylere sinmiş olmasında. Yargının da bunda sıkça nasibini almış olmasında. Yani eril cezasızlık diye bir şey var bizim yargımızda."

'Hakimler eğitim almalı'

Karınca, kanun teklifindeki düzenlemeleri genel olarak olumlu bulurken, cezaların artırılmasının öngörülmesini ise şöyle eleştirdi:

"Buna çok sıcak bakamıyorum. Cezayı ne kadar arttırırsanız, yargılamayı yapan ceza hakiminde, onun zihninde, eylem ile ceza arasında dengesizlik söz konusuyla beraat ihtimalini arttırırsınız. Uygulamada yaşayan birisi olarak söylüyorum. Buna dikkat etmek gerekir. Cezaları çok ağırlaştırmak değil eylem ile yaptırım arasında ölçülülüğü koruyacak şekilde bir düzenleme yapmak yerinde olur."

Bu teklifin sorunları ancak yüzde 10-15 oranında çözeceğini belirten Karınca, bu konuda hakimlerin eğitim alması gerektiğini vurguladı.

Karınca, ceza mahkemelerine yansıyan davaların yarısının aile hukukundan kaynaklanan ilişkilerin çözülememesinden dolayı olduğunu savunurken, "Öyleyse bizim yatırımımızı aile hukukuna ve kadın erkek ilişkilerine yapmamız lazım. Aile mahkemelerine yapılmayan yatırım kendisini zorunlu olarak ceza mahkemesi sayısını arttırmakla yapılır" dedi. 

Eray Karınca, kadına karşı şiddetle mücadele konusunda Yargıtay'ın da artık verdiği kararları gözden geçirmesi gerektiğini söyledi.

Alican Uludağ

© Deutsche Welle Türkçe

Türkei DW Mitarbeiter Alican Uludağ
Alican Uludağ 2008'den bu yana gazetecilik yapan Alican Uludağ, yargı ve insan hakları gibi konulara odaklanıyor.alicanuludag