Hollanda: Aşırı sağcı Wilders seçimi nasıl kazandı?
23 Kasım 2023Hollanda'da yabancı ve İslam düşmanı Geert Wilders'in lideri olduğu aşırı sağcı Özgürlük Partisi'nin (PVV) seçimlerden birinci çıkması, Hollanda, Avrupa ve dünya kamuoyunu sarstı. Hollanda medyasında, Wilders'in başarısıyla ilgili olarak, "eşi benzeri görülmemiş," "deprem" ve "büyük seçim zaferi" ifadeleri kullanıldı.
Wilders'in anketlerdeki oy oranları son dönemde artışa geçmiş olsa da, PVV'nin Çarşamba günü seçimlerde ikinci sıradaki partiye tam 12 koltuk fark atacağını hiç kimse tahmin etmemişti. Hollanda'da resmi olmayan sonuçlara göre, erken genel seçimleri Wilders'in partisi PVV 35 milletvekili çıkararak açık ara önde tamamladı. Avrupa Birliği (AB) Komisyonu'nun eski başkan yardımcılarından Frans Timmermans'ın liderliğindeki İşçi Partisi (PvdA) ve Yeşil Sol (Groenlinks) ittifakı 25 milletvekili ile ikinci sırayı aldı. Türkiye kökenli Dilan Yeşilgöz-Zegerius'un lideri olduğu Özgürlük ve Demokrasi için Halk Partisi (VVD) 24 milletvekili çıkararak üçüncü oldu.
Peki Wilders bu başarısına nasıl ulaştı? Çalışmalarını Amsterdam Üniversitesi'nde siyasi çoğulculuk alanında sürdüren Sarah de Lange, "Buna yol açan birden fazla neden var" değerlendirmesinde bulunuyor.
"Rakipleri ekmeğine yağ sürdü"
Clingendael Enstitüsü'nden Diederick van Wijk, Wilders'in rakiplerinin en büyük hatasının, seçim kampanyası döneminde toplumsal tartışmayı göç yönüne çevirmek olduğu görüşünde. Van Wijk ile hemfikir olan de Lange, "Bu hamle, Wilders'in ekmeğine yağ sürdü" diyor.
Gözlemciler, göç konusunun Hollanda siyasetinde her daim önemli bir konu olageldiğini söylüyor. Ancak bu sefer siyasi partilerin, seçmenlerin endişe duyduğu barınma sorunu gibi konuları göç politikasıyla ilişkilendirmesinin Wilders'in işine yaradığı belirtiliyor.
De Lange, "Bu, onun için mükemmel bir durum oldu, çünkü onun önem atfettiği temel konular, bu seçim kampanya sürecinin merkezi hâline geldi" değerlendirmesini yapıyor.
Uzmanlar, merkez sağ çizgideki Özgürlük ve Demokrasi için Halk Partisi'nin, Wilders'e oy vermeyi anlamsız kılmak için göç politikasını kopya etmeye çalıştığı ve bunda başarısız olduğu görüşünde. De Lange, "Neden orijinali varken kopyasına oy veresiniz ki zaten?" diye konuşuyor.
"Dilan Yeşilgöz'ün sözleri Wilders'e yaradı"
VVD'nin lideri Dilan Yeşilgöz, seçimlerden önce yaptığı bir açıklamada, kendisi başbakan olduğu sürece Wilders ile koalisyon kurabileceğini ancak Wilders başbakan olduğu takdirde onu desteklemeyeceğini söylemişti. Yeşilgöz'ün bu ifadeleri, Hollanda siyasetinde şaşkınlık yaratmıştı.
Uzmanlara göre, VVD'nin eski lideri ve görevdeki başbakan Mark Rutte Wilders ile iş birliğine gitmeyi reddederken, yeni lider Yeşilgöz'ün bu sözleri sarf etmesi, seçmenlerde, aşırı sağa verilen oyların artık ziyan olmadığı izlenimini uyandırdı. De Lange, "İlk kez, Wilders'in hükümette yer almak için gerçekçi bir şansı olduğu düşünüldü ve bu da seçmenler için çekici bir durumdu" tespitini yapıyor.
İslam karşıtlığını "buzdolabına" koyacak
Öte yandan Wilders'in, son dönemde İslam karşıtı söylemlerinin aşırıcı kısımlarını biraz törpülediği gözleniyor. Wilders, bu görüşlerini, Hollanda'nın karşı karşıya olduğu, daha fazla aciliyeti olan sorunlara odaklanmak için "buzdolabına" koyabileceğini dahi söyledi.
Gözlemcilere göre, Wilders'in başarısının arka planında yatan bir diğer neden de, hayat pahalılığına ilişkin sorunlara değinirken, diğer siyasetçilere göre halka daha yakın bir izlenim uyandırması oldu.
İşçi Partisi lideri Timmermans, kendisine Wilders'in aşırıcı manifestosuyla ilgili soru soran bir gazeteciye kızarak, "Bunu niye bana soruyorsun? Bunu neden hiç kendisine sormadın?" diye yanıt vermişti. Söz konusu manifestoda, camiler ve Kuran-ı Kerim'in yasaklanması çağrısında bulunuluyor.
Aşırı sağ giderek normalleşiyor mu?
Siyaset bilimci de Lange, Wilders'in ekmeğine yağ süren aktörlerden birinin de medya olduğu görüşünde. Medyanın Wilders'in "daha ılımlı ve kabul edilebilir bir siyasetçi" olduğunu teyit eden bir habercilik yaptığını savunan de Lange, "Gerçekten de Avrupa'nın dört bir yanında gördüğümüz şeyi gördük: Aşırı sağın normalleşmesini" diye konuşuyor.
Wilders'in başarısının arka planında yatan nedenlerden bir diğerinin de, seçmenin bıkkınlığı olduğu düşünülüyor. Gözlemciler, seçmenlerin, 13 yıldır iktidarda olan ve birçok skandalda adı geçen Mark Rutte'nin yerine başka birini getirmeyi istemiş olabileceğini söylüyor. Wilders de, seçim gecesi yaptığı açıklamada "Seçmenler artık bıktı usandı" dedi.
Rutte'nin üyesi olduğu VVD, Yeşilgöz liderliğinde girdiği seçimlerde, bir önceki seçime göre yüzde 10 oy kaybetti ve Timmermans'ın partisinin ardından üçüncü sırada geldi. Görünüşe göre Wilders, VVD'nin kaybettiği oyları almış bulunuyor.
Çarşamba günkü seçimlerde yaşanan bir diğer sürpriz de yolsuzlukla mücadele alanında çalışan siyasetçi Pieter Omtzigt'in kurduğu yeni parti Yeni Toplumsal Sözleşme'nin (NSC) 20 koltuk kazanması oldu. Omtzigt, Wilders ile koalisyon kurmayı görüşmeye hazır olduğunu dile getirdi.
Siyaset bilimci de Lange, Çarşamba günü sandıktan zaferle çıkan iki aktörden biri olan Omtzigt'in sözlerini olumlu karşılıyor. De Lange, "Bu yaklaşımı özel kılan şey, Rutte'nin ortaya koyduğu siyasi kültürden daha farklı, yeni bir siyasi kültürü desteklemesi" değerlendirmesini yapıyor.
Wilders, Avrupa ve Türkiye gündemine 2008 yılında yer aldığı "Fitne" adlı 17 dakikalık İslam karşıtı filmiyle girmişti. Terörün kaynağının İslam ve Kuran-ı Kerim'den kaynaklandığının öne sürüldüğü filmde, İslam'ın Batı uygarlığını yok etmek istediği de iddia ediliyordu.
AFP/BÜ, JD