1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Hobisini mesleğe çevirenler

25 Ekim 2012

Bilgisayar oyunu tasarımı artık akademik bir alan haline de geldi. Bu bölümü bitirenleri, tabiri yerindeyse havada kapıyorlar.

https://p.dw.com/p/16Vvn
Fotoğraf: DW

Birkaç bilgisayar tutkununun, bodrum katlarında bilgisayar oyunu geliştirdiği dönemler çoktan geride kaldı. Kaba saba karakterler, çözünürlüğü zayıf görüntüler ve ucuz müzikle yapılmış oyunlar da. Artık bu alandaki prodüksiyonların boyutu ve bütçesi, Hollywood’un önemli ticari filmlerinden bile daha büyük. Ve kazancı da öyle.

Bir bilgisayar oyununu geliştirme aşamasında yüzlerce kişi çalışıyor. Programcılar, tasarımcılar, senaristler, seslendirme, çizim ve müzik yapanlar bunlardan sadece birkaçı. Konsol oyunları branşı giderek gelişiyor. Bu alana duyulan ilgi dünyanın her yerinde artıyor. Ve sürekli, bu branşı ileriye taşıyacak yeni yetenekler aranıyor. Düsseldorf Medya Tasarımı Yüksek Okulu işte her yıl bu branşa 26 oyun tasarımcısı yetiştiriyor...

Yıkılan klişeler

46 yaşındaki Linda Breitlauch, Almanya’nın bu branştaki ilk ve tek kadın profesörü. Sinema okulu mezunu Breitlauch, bilgisayar oyunlarında dramaturji dersleri veriyor. Küçük yaşlarda, dönemin basit bilgisayar oyunlarını severek oynayan Breitlauch, bu alana profesyonel olarak ayak basar basmaz aslında birçok klişenin geçersiz olduğunu fark etmiş. Breitlauch,“Burada işimiz antisosyal kıyım sahneleri oluşturmak ya da sırf teknoloji ile boğuşmak değil. Aksine oyun tasarımcılığı çok geniş bir yelpazeye sahip. Tüm bunlar bir yana, kadınların programlamaya ilgi göstermediği klişesi kesinlikle yanlış. Başta daha çok grafik tasarımı isteyen birçok kız öğrencimiz bir anda programlamayı daha çok sevdiğini fark ediyor” diye konuşuyor.

Düsseldorf Medya Tasarımı Yüksek Okulu işte her yıl 26 oyun tasarımcısı yetiştiriyor.
Düsseldorf Medya Tasarımı Yüksek Okulu işte her yıl 26 oyun tasarımcısı yetiştiriyor.Fotoğraf: DW

Hayalleri süsleyen bir iş

Sanat eğitimi alan Breitlauch bilgisayar oyunlarının önyargıların aksine sanatla iç içe bir alan olduğunu düşünüyor. Zira Düsseldorf Medya Tasarımı Yüksek Okulu’na gelen öğrencilerin çoğu, daha önce grafik veya sanat eğitimi almış.

Okulun koridorları öğrencilerin fantezi dünyasını ortaya koyuyor. Duvarlar çeşitli oyun karakterlerinin, canavarların, tuhaf yaratıkların resimleri ile dolu. Vitrinler yine tuhaf yaratıkların prototipleri ile.


Ders saati bitmiş olmasına rağmen okul hâlâ öğrencilerle dolu. Hobilerini mesleğe çevirme aşamasındaki bu öğrenciler, ekipler halinde 3 boyutlu animasyonlar geliştiriyor. Bea 3 boyutlu bir silah canlandırması yapmaya çalışıyor. Lukas yeni bir etap üzerinde çalışıyor. Lukas neden bu branşı tercih ettiğini şöyle anlatıyor: “Aslında ben mimarlık gibi bir alanda okumak istiyordum. Ama sürekli kafamda senaryolar oluşturmayı sevdiğim için bu ikisini birleştirmeye karar verdim.  Çünkü oyun tasarımcılığında  senaryo ortaya çıkarmanız gerekiyor, buna uygun sesler, videolar bulmak lazım. Karakterler geliştirmek, yeni bir dünya ortaya çıkarmak gerekiyor. O kadar geniş bir alan ki yeteneğiniz hangisindeyse onu burada kullanmanız mümkün.”

Modern çağın bağımlılıkları

"İş bulmak çok rahat"

Okul, mezunlarını öğrenim bittikten sonra da destekliyor. Eski öğrenciler, üzerinde çalıştıkları projeyi tamamlayabilmek için okulun tüm imkanlarından yararlanabiliyor.  Örneğin Julian Reinatz ve sekiz kişilik ekibi, öğrencilik yıllarında başladıkları “Minion” isimli 3 boyutlu bir oyunu geliştiriyor. Bir yıl içerisinde tamamlanması beklenen oyunun ana karakterini aşağılık kompleksi olan bir cin oluşturuyor. Cin, bu kompleksini gidermek için yaşlanan eski kahramanları rahatsız etmeye bayılıyor...

Profesör Linda Breitlauch, yaptığı işten keyif alan öğrencilerinin mezun olduktan sonra da iş bulmakta kesinlikle zorluk çekmediğini kaydediyor ve şu örneği veriyor: “Alman Bilgisayar Oyunları Ödülü'nü kazanan  öğrencilerimiz, bir oyun tasarladı ve bu oyunla ekip halinde iş başvurusunda bulundu. Neredeyse tüm ekip aynı firmada işe alındı. Gerçi kendi oyunlarını geliştirmediler ama kendilerine bir kartvizit hazırlamış oldular.”

©Deutsche Welle Türkçe

Silke Wünsch / Çeviren: Başak Demir

Editör: Beklan Kulaksızoğlu