HDP'li belediyeler 'terör' kıskacında
7 Ocak 2016Hendek krizi ve sonrasındaki 'özyönetim' çıkışı ile hükümetin sert tepkisini çeken HDP'li belediyelerin cezalandırılması gündemde. Geçen hafta hükümet içinde Yerel Yönetimler Yasası'nda yapılacak bir değişiklikle şiddet eylemlerine destek verdiği öne sürülen belediyelere kayyum atanması gündeme gelirken, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Davutoğlu'ndan da konuya ilişkin sert açıklamalar birbirini izliyor.
Önceki gün Ankara Büyükşehir Belediyesi Proje Lansman Toplantısı'nda konuşan Başbakan Ahmet Davutoğlu, HDP’li yerel yönetimlere verilen paraların vatandaşların hizmetine kullanılmadığını öne sürdü. Bu duruma HDP’li Mardin Büyükşehir Belediyesi’ni örnek gösteren Davutoğlu, “Mardin Büyükşehir Belediyesi’nin toplam giderinin yüzde 62.6’sı personele harcanıyor. Oysa Türkiye ortalamasında bu, yüzde 11.7. Bu personel ne yapıyor ki giderleri yüzde 60’ın üzerinde? Bu personel giderlerinin nereye gittiğini tek tek araştıracak ve hesaplarını soracağız” dedi. Milletin paralarının karanlık mecralara harcandığını söyleyen Davutoğlu, "Teröristin kazması, iş makinesi bunlardan. Bu ihanetlerin hesaplarını verecekler" diye konuştu.
Erdoğan yargıyı göreve çağırdı
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ise 18'inci Muhtarlar Buluşması’nda yaptığı konuşmada, hem HDP’li vekillere hem de belediyelere sert sözlerle yüklendi. “Milletvekili sıfatı, belediye başkanı unvanı, parti yöneticisi pozisyonu hiç kimseyi, şayet terör örgütü yanında saf tutmuşsa hukuk önünde hesap vermekten kurtaramaz” diye Erdoğan, ‘terör örgütü mensubu’ gibi hareket edenler için yargıyı göreve çağırdı.
Mart 2014 yerel seçimlerine Türkiye'nin doğusunda BDP, batısında HDP olarak giren Kürt siyasi hareketinin şu an 3'ü büyükşehir olmak üzere toplam 102 belediyesi bulunuyor. HDP’li belediyelere en sık yöneltilen eleştiri, belediye imkanlarının örgüt üyelerinin kullanımına açılması. Zira Başbakan Davutoğlu da devlet bütçesinden pay alan söz konusu belediyelerin bütçelerinde kamu yararına aykırı işlemler yaptığını ve kamuyu zarara uğrattığını ileri sürüyor.
Belediyelerin borç karnesi nasıl?
Öte yandan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından hazırlanan değerlendirme notuna göre, 30 Nisan 2015 itibariyle ülke genelindeki bin 396 belediyeden bin 59'unun prim borcu bulunuyor. Ülke genelinde 23 büyükşehir, 43 il, 420 büyükşehir ilçe, 307 ilçe, 266 belde belediyesinin toplam borç tutarının 4 milyar 880 milyon 921 bin lira olduğu kaydediliyor. En borçlu 20 belediye içerisindeki HDP’li belediye sayısı ise üç. En fazla borca sahip belediyeler sırasıyla Kocaeli ve Adana olurken, 2011’de büyük bir deprem trajedisi yaşayan HDP’li Van Büyükşehir Belediyesi ise 114 milyon TL borcu ile listenin 3. sırasında yer alıyor. Davutoğlu’nun örnek gösterdiği Mardin Büyükşehir Belediyesi 29 milyon TL borç ile 6'ncı sırada yer alırken, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi ise 470 bin TL borç ile 12'nci sırada bulunuyor.
Peki, HDP’li belediyelerin yetkilerinde ne gibi kısıtlamalar gündemde? Bu kısıtlamalar ya da belediye başkanlıklarının düşürülmesi ne gibi sonuçlara yol açabilir?
‘Son kararı Danıştay verir'
DW Türkçe'ye konuşan idare hukuku uzmanı Prof. Dr. Sait Güran, bugüne kadar Türkiye’de birçok belediyenin hukuka aykırı işlem yapmasına rağmen ceza görmediğine dikkat çekiyor. İmar Yasası’na aykırı biçimde kaçak kat çıkan gökdelenlere yaptırım uygulamayan belediyeleri örnek veren Güran, “Dolayısıyla HDP’li belediyelere ilişkin verilecek karar daha çok siyasi bir karar olacak” diyor. Belediyeler Kanunu ve Danıştay Kanunu’nda yasalara aykırı işlem yapan belediye başkanları hakkında verilecek cezaların açık biçimde ortaya konduğuna işaret eden Prof. Güran, “Belediyelere kayyum atanması ya da İçişleri Bakanı’nın belediye başkanını görevden alması yasalara göre söz konusu olamaz. Hele bir belediyenin A partisinden alınıp B partisine verilmesi mümkün değil” değerlendirmesinde bulunuyor.
Kanunu ihlal eden HDP’li belediye başkanları hakkında İçişleri Bakanlığı tarafından soruşturma açılabileceğini ancak son kararın Danıştay’a ait olduğunu dile getiren Güran, “Türkiye'deki yasalara göre ahali ‘biz bu başkanı istemiyoruz’ dese bile belediye başkanı görevden keyfi olarak alınamaz. Ama Danıştay, soruşturma sonucunda başkanı görevden men edebilir. Onun yerine de başkan yardımcılarından biri vekaleten göreve getirilir. Sistem böyle işlemeye devam eder” diye konuşuyor.
‘AKP de adem-i merkeziyetçiliği savunuyordu’
‘Akil Adamlar Heyeti'nde de görev alan Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Doç Dr. Vahap Coşkun da HDP’li belediyelerin görevden alınmasının sosyal ve siyasal sakıncalar yaratacağı uyarısında bulunuyor. Yasalara göre görevini kötüye kullanan yöneticilerin ülkenin neresinde olursa olsun cezalandırılması gerektiğinin altını çizen Coşkun, “Ancak HDP’yi cezalandırmak için belediyelere yönelmek doğru bir yaklaşım olmaz. Seçilmişleri görevden alıp atanmışlarla belediye yönetmek demokrasi ve temsil adaletine yakışan bir durum olmaz” diyor. Hükümetin de yerel yönetimlerin güçlendirilmesi anlamına gelen adem-i merkeziyetçiliği geçmişte çokça savunduğunu hatırlatan Doç. Dr. Coşkun, “Bugün gelinen noktada, birkaç yerde sorun ve çatışma yaşanıyor diye bu fikirden tümden vazgeçilmemeli. Para kullanımı ya da belediye araçlarının kullanımı gibi noktalarda hatalar varsa cezalandırılır. Ama bunun ötesinde bir hak gaspı, bölgedeki sorunları derinleştirir” şeklinde konuşuyor.
“Batı kamuoyu olumlu karşılar”
Ancak, HDP’li belediyelere yönelik yaptırımların ülke genelinde olumlu karşılanacağını düşünenler de var. Metropoll Araştırma Şirketi sahibi Prof. Dr. Özer Sencar, iktidarın HDP’yi hem Meclis’ten hem de belediyelerden uzaklaştırmak istediğini belirtiyor. Bu şekilde HDP’nin siyaset sahnesinde pasifize edilmesinin amaçlandığını öne süren Sencar, “Son açıklamalar ve uygulamalar bize bunu gösteriyor. Bu durum, elbette Kürtler tarafından çok olumsuz karşılanacaktır. Ama yüzde 55-60’lık milliyetçi muhafazakar Türk seçmenler için bu gelişmeler memnuniyet verici karşılanacaktır” diyor. HDP’liler ve bir kısım CHP seçmeni dışında, HDP belediyelerine yönelik görevden alma uygulamalarının genel olarak toplumdan destek sağlayacağını vurgulayan Sencar, “HDP ve Demirtaş, 7 Haziran’dan sonra yeterince aktif siyaset yapmayı başaramadı. Sahneyi PKK’lı gençlere bıraktılar. Bu tablo, batı kamuoyunda HDP’ye karşı oluşan sempatiyi tam tersine çevirdi” değerlendirmesinde bulunuyor.
©Deutsche Welle Türkçe
Aram Ekin Duran