Hasankeyfliler evlerinden olacak
12 Nisan 2018Murat Tekin geleneksel olarak esnaflık yapan bir ailenin mensubu. Ailesi, kuşaklar boyunca Dicle Nehri'nin kıyısındaki antik İpek Yolu'nda bir ticaret merkezi olan Hasankeyf'te dükkanlar işletmiş.
Cilalı taş devrinden kalma mağaralarla örülü kentte Romalılardan kalma bir kale Osmanlı minarelerinin üzerinde yükseliyor. Tekin, dükkanından dışarıya baktığında insanlık tarihinin önemli bir bölümünü izleyebiliyor. Ancak görünen o ki Tekin, ailesinin bu ayrıcalığa sahip olan son üyelerinden olacak.
Birkaç kilometre ötede Ilısu Barajı'nın inşası sona yaklaşıyor ve Dicle Nehri vadisinin bu kısmı yakında bir baraj gölü olacak. Gölün nehir suyuyla dolmasıyla birlikte Hasankeyf de sular altında kalacak.
Proje, yerel ve uluslararası onca protestoya rağmen onlarca yıldır devam ediyor. Süreç içerisinde Avrupalı bankalar finansmanlarını geri çekti. Son gelişmeler, su seviyesinin bu yaz yükselişe geçeceğini ortaya koyuyor. Kesin bir tarih ise henüz açıklanmış değil.
DW'ye konuşan 38 yaşındaki Tekin, "Doğduğumdan beri bu barajdan ötürü stres altında yaşadım. Her zaman projenin o yıl ya da gelecek yıl biteceği söylentisi oldu" diyor.
Sözlerine devam eden dükkan sahibi, hislerini "Ben şu benzetmeyi yapıyorum: Bu, idam cezasına çarptırılmak gibi bir şey. Sandalye üzerinde boynunuzda ip ile bekliyorsunuz ancak ne sandalye ayağınızın altından çekiliyor ne de ip boynunuzdan. Orada öylece bekliyorsunuz ve bu korkunç bir şey" şeklinde ifade ediyor.
Yakında bekleme sona erecek gibi duruyor. Son türbin, bin 200 megawatt'lık baraja bu bahar monte edilecek. Hazırlıklarına başlayan Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü (DSİ), Şubat ayında Hasankeyf esnafına tahliye emrini tebliğ etti. Tebligata göre esnafın dükkanlarını kapayıp nehrin karşısında bulunan daha yüksek bir alanda inşa edilen "yeni" Hasankeyf'e taşınmaları gerekiyor.
Karar tepkiyle karşılandı. Dükkan sahipleri yeni kentin henüz bitmemiş olmasından ve tarihi kent merkezinden uzakta bulunan ve dolayısıyla turistlerin gelmeyeceği bu bölgede ticaret yapamayacak olmaktan şikayetçi.
Bir yandan tarihin ve küçük işletmesinin yitip gideceği gerçeğine kafa yoran Tekin'in aklının bir diğer köşesinde ise başka bir sorun var: O da ülkedeki yeniden iskan ve tazminat yasalarından ötürü Tekin'in hemşehrileriyle birlikte yeni Hasankeyf'e taşınmasına izin verilmeyecek olması.
Bekara ev yok
Devletin Hasankeyf'in yeni kent merkezinde inşa ettiği 710 yeni konuta, yalnızca nüfusu Hasankeyf'te kayıtlı olan aileler yerleştirilecek.
Murat Tekin doğma büyüme Hasankeyfli olsa da, bekar olduğundan ötürü ne yeni kent merkezindeki konutlara ne de ticari mülkiyete erişimi var. Hasankeyf'te dükkan kiralayan fakat komşu yerleşim bölgelerinde ikamet eden esnafın mülkiyet ve devlet yardımına erişimi söz konusu değil.
Bu duruma mizahi bir şekilde yaklaşan Tekin, bekar olmasıyla ilgili olarak Ilısu Barajı'nı suçluyor: Proje yüzünden Hasankeyfliler son 20-30 yıldır kentten taşınmak zorunda kalmış ve bu da kent nüfusunun 10 binden 2 binlere düşmesine neden olmuş.
Dünkkan sahibi kendisini "Evlenmek istediğimizde evlenemiyoruz çünkü nüfus azalıyor. Sonra da diyorlar ki 'Evli değilsin, o yüzden sana başka bir ev vermeyiz'" sözleriyle ifade ediyor.
Ilısu Barajı'yla ilgili ilk fikirler 1950'li yıllarda atılmış. Yaklaşık altı yıl boyunca Hasankeyf'te yaşayan ve bölgeyle ilgili farkındalığı artırmayı amaçlayan Hasankeyf Matters (Hasankeyf Önemlidir) isimli sivil girişimin kurucusu olan ABD'li John Crofoot, o zamandan beri bölgede su baskınına neden olacak bir baraj gölü öngörüsünün, yatırımların Hasankeyf'ten kaçmasına neden olduğunu söylüyor.
DW'ye konuşan Crofoot, "Hasankeyf halkı, bu yaşayan kültürel miras alanını ayakta tutarak bence dünyaya çok büyük bir hizmette bulundu. bunu yaparken de çok büyük bir bedel ödediler. Hasankeyf'te kalarak büyük ekonomik fırsatları kaçırdılar" ifadesinde bulunuyor.
Sürekli yıkım, sürekli inşaat
Son yıllarda Hasankeyf'te yaşanan gelişmeleri belgeleyen Crofoot, son ayların yerel halk için özellikle zor olduğunu belirtiyor.
İşçiler son aylarda 10 bin yıllık mağaralarla örülü, kireçtaşından falezleri havaya uçurdu ve elde edilen maddeyle eskiden turistik alan olan vadileri doldurdu. Bunlar su seviyesi yükseldiğinde çökebilecek, tehlikeli kayalar.
Devlet bu süreçte dinamit kullanılmadığını iddia ediyor olsa da DW'ye konuşan Hasankeyfliler inşaat alanından sık sık patlama sesi duyduklarını söylüyor.
Diğer yandan Hasankeyf'te geniş çaplı kazı ve doldurma çalışmaları da yapılıyor. Bunlardan birinde, Romalılardan kalma Hasankeyf Kalesi'nin bulunduğu falezin kuvvetlendirilmesi amaçlanıyor. Bu kale baraj gölünün planlanan su çizgisinin üzerinde kalacak.
DW'ye konuşan Hasankeyfliler, yıkım planlarının hiçbir şekilde kamuoyuyla paylaşılmadığını ve bağımsız çevresel etki değerlendirme çalışmalarının yapılmadığını söylüyor.
Ilısu Barajı'nın inşasını üstlenen Viyana merkezli şirket Andritz Hydro'nun Başkan Yardımcısı Alexander Schwab bu iddiaları reddediyor. DW'ye konuşan Schwab, bölgedeki her evin havadan gözetime tâbi tutulduğunu ve sonradan danışmanların bölgeyi ziyaret ederek bölge sakinlerini inşa planlarıyla ilgili bilgilendirdiğini söylüyor.
Schwab ayrıca "Olumlu ve olumsuz tüm etkileri kontrol altına alabilmek amacıyla istişare ve kendi tarafımızdan yapacağımız katkı sürecinde çok çaba sarfettik. Eğer bu projenin iyi bir proje olduğuna inanmıyor olsaydık, bu işi almazdık."
Viyana merkezli, akarsuların korunması için faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşu Riverwatch'tan (Nehir Gözlemevi) Ulrich Eichelmann ise aynı fikirde değil.
Eichelmann, bu görüşünü "Eğer buradaki her şeyi yok ederseniz, birkaç yıl önce Bamiyan'da Buda heykellerini yok eden Taliban'dan hiçbir farkınız kalmaz. Bu bir nevi aptallık. Delilik" sözleri ile ifade ediyor.
Diego Cupolo
© Deutsche Welle Türkçe