Hablemitoğlu iddianamesinde Akın Birdal suikastı da yer aldı
22 Kasım 2022AKP döneminin ilk faili meçhul cinayeti olarak kabul edilen Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu'nun öldürülmesine ilişkin Ankara Cumhuriyet Savcısı Zafer Ergün tarafından hazırlanan 11 Kasım tarihli "Necip Hablemitoğlu iddianamesi" Ankara 36. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi.
İddianamede, 18 Aralık 2002'de Ankara'daki evinin önünde öldürülen Hablemitoğlu'nun Gülen yapılanmasının azmettirmesi sonucunda, "Levent Göktaş suç örgütü" tarafından öldürüldüğü iddia edildi.
Öte yandan iddianamede emekli Binbaşı İhsan Güven ve eşinin öldürülmesi ile eski İnsan Hakları Derneği (İHD) Başkanı Akın Birdal'a suikast olaylarının da arkasında "Levent Göktaş suç örgütü" olabileceğine işaret edildi. İhsan Güven ve eşinin öldürülmesine ilişkin ayrı soruşturma yürütülürken, Akın Birdal suikastı konusunda ise zamanaşımı süresi dolması nedeniyle soruşturma yapılamadığı ifade edildi.
Necip Hablemitoğlu'nu kim öldürdü?
364 sayfalık iddianamede, "Necip Hablemitoğlu kim tarafından neden öldürüldü" sorusunun yanıtı ayrıntılarıyla anlatıldı. 10 sanıklı iddianamenin bir numaralı sanığı Fethullah Gülen oldu. Gülen yapılanması yöneticisi Mustafa Özcan, eski MİT mensubu Enver Altay ve emekli Albay Levent Göktaş ve eski Özel Kuvvetler Subayı Nuri Gökhan Bozkır isimleri dikkat çekti. Fethullah Gülen, Mustafa Özcan ve Enver Altaylı cinayeti azmettirmekle suçlandı.
Dönemin Özel Kuvvetler Komutanlığı Muharebe Arama Kurtarma (MAK) Alay Komutanı Emekli Albay Levent Göktaş'ın çıkar amaçlı bir suç örgütü kurduğu ve cinayeti işlediği anlatıldı. "Levent Göktaş suç örgütünün üyeleri"nin ise kendisine bağlı olduğu belirlenebilen eski askerler Nuri Gökhan Bozkır, Tarkan Mumcuoğlu, Mehmet Narin ve Fikret Emek olduğu iddia edildi.
Cinayet nedeni "Köstebek" kitabı
İddianamede, Hablemitoğlu'nun öldürülmesinin nedeni olarak "Devlet içindeki Gülen yapılanmasını anlattığı Köstebek kitabı" gösterilerek, buna ilişkin şöyle denildi:
"18/12/2002 öncesinde maktul Necip Hablemitoğlu'nun, FETÖ/PDY terör örgütünün ülkemizdeki legal görünümlü aslında illegal amaca hizmet eden faaliyetlerini deşifre etmeye çalışması, buna ilişkin kamuoyu önünde söylemlerde bulunması, bu konuda örgütü 'Köstebek' diye isim verdiği kitap çalışması ile halka anlatmak istemesi, aynı dönemde örgütün lideri hakkında Devlet Güvenlik Mahkemeleri nezdinde görülmekte olan terör soruşturmasının başlatılması, FETÖ/PDY terör örgütü içerisinde büyük rahatsızlık uyandırmış ve Necip Hablemitoğlu'nun ölümüne giden süreci yaratmıştır."
İddianamede, bu süreçte Hablemitoğlu'nu bir an evvel durdurmaya çalışmak isteyen Gülen yapılanmasının Türkiye imamı olan Mustafa Özcan'ın, 2002 yılı ikinci yarısından itibaren Hablemitoğlu'nu durdurmaya çalıştığı anlatıldı. Aynı dönemde Mustafa Özcan'ın İstanbul'dan Ankara'ya gelerek kendilerine yardımcı olabileceğini bildikleri Enver Altaylı ile görüşmeler gerçekleştirdiği belirtilen iddianamede, ancak Enver Altaylı'nın Hablemitoğlu'nu ikna edemediği anlatıldı.
Enver Altaylı ile Levent Göktaş irtibata geçti
Bunun üzerine Altaylı'nın eskiden beri tanıdığı olan Aydın Köstem üzerinden dönemin Özel Kuvvetler Komutanlığı MAK Alay Komutanı olan Mustafa Levent Göktaş ile irtibatlandırıldığı kaydedildi. Bunun sonucunda şüpheliler Fetullah Gülen, Mustafa Özcan, Enver Altaylı ve Aydın Köstem'in azmettirmesi sonucunda Hablemitoğlu'nun şüpheli Mustafa Levent Göktaş'ın kurduğu suç örgütü tarafından öldürüldüğü belirtildi.
Levent Göktaş neden cinayeti işledi?
İddianamede, Göktaş'ın cinayeti organize etmesinin nedeni olarak ise Hablemitoğlu'nun adının MİT Müsteşarlığı için geçmesi gösterildi. Levent Göktaş'ın da bu dönemde MİT Müsteşarı olmak talebinin olduğuna işaret edildi. İddianamede, bu durum şöyle anlatıldı:
"Maktul Necip Hablemitoğlu'nun ölümüne yakın dönemde bazı çevrelerce ismi Milli İstihbarat Teşkilatı müsteşarlığı görevine geçirildiği, aynı dönemde Mustafa Levent Göktaş'ın da kim tarafından bu teklifin yapıldığı bilinmese de ilk defa çevresindekilere kendisinin Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarı olacağını ifade etmeye başladığı anlaşılmıştır. Maktulün bu göreve getirilip getirilmeyeceği bilinmez bir konu olsa da kendi çevresine bu duruma ilişkin düşüncelerini anlatmaya başlamış, keza Mustafa Levent Göktaş da bu göreve hiç bir zaman getirilmemiş, ancak onun için bu husus sürekli talep edilen bir durum haline dönüşmüştür."
İddianameye göre, cinayet öncesinde Hablemitoğlu'nu eski Özel Kuvvetler Subayı Nuri Gökhan Bozkır takibe aldı ve olay yerinde keşif yaptı. Cinayetin tetikçiliğini ise iddianameye göre Tarkan Mumcuoğlu yaptı.
"TSK'daki görevini kötüye kullanarak örgüt kurdu"
İddianamede, Levent Göktaş ve kendisine bağlı askerlerin, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) bünyesinde özel bir birlikte görev yapıyor olma durumunu kötüye kullanarak, elde ettikleri kamu gücü ile hukuksuz, konusu suç teşkil eden eylemler içerisinde yer alan "silahlı bir suç örgütü" halini aldıkları vurgulandı.
"Söz konusu bu suç örgütü, sivil ya da TSK ile iş yaptığını iddia eden şüpheli Aydın Köstem gibi sözde paramiliter kişiler ile gerektiğinde irtibat halinde olan bir yapıdadır" denildi.
Akın Birdal suikastı
Öte yandan iddianamede İnsan Hakları Derneği'nin eski başkanı Akın Birdal'ın 1998 yılında silahlı saldırıya uğramasının arkasında da Levent Göktaş suç örgütünün olduğuna ilişkin tanık ifadesi olduğuna işaret edildi. İddianamede, İrfan Birkan adlı bir kişinin savcılıkta alınan ifadesinde Nuri Gökhan Bozkır hakkında şu ifadeyi verdiği anlatıldı:
"Köşk isimli restoranda çalıştığım dönemde Adnan Kayğusuz'un arkadaşı olan kısa boylu bir şahıs gelirdi. İsmini hatırlamıyorum. Bu kişiyle beni Adnan Kayğusuz tanıştırmıştı. Bu kişiyi Subaşı Restoranından bu yana tanıdığını söylemişti. Bana bu kişinin MİT personeli olduğunu da belirtmişti. Hatta Adnan bu kısa boylu kişiyi kastederek Subaşı Restoranda çalıştığımız dönemde İnsan Hakları Derneği Başkanı olan Akın Birdal ve İnsan Hakları Derneği üyelerinin restoranda düzenledikleri organizasyonlara bu kişinin ve arkadaşlarının geldiğini söylemişti. İnsan Hakları Derneğinin organizasyonu olduğunda bu ve arkadaşlarının yan masaya oturduğunu söylemişti. Yani bu ve arkadaşlarını onları takip ettiğini kastetmek istemişti."
İddianamede, Adnan Kayğusuz'un ölmüş olması nedeniyle ifadesinin alınamadığı ve İrfan Birkan isimli kişiye bu konuda tam olarak neyi kastetmek istediği hususunun açıklığa kavuşturulamadığı belirtildi. Bu nedenle Nuri Gökhan Bozkır'ın Akın Birdal'ın öldürmeye teşebbüs olayında yer alıp almadığına dair somut, yeterli bir tespit yapılamadığı belirtildi.
İddianamede, "Ayrıca Akın Birdal'ın öldürülmeye çalışıldığı olayın 1998 yılında işlenmiş olması, suç tarihi itibari ile daha lehe olan 765 sayılı yasaya göre dava zaman aşımı süresinin adam öldürmeye teşebbüs eylemi açısından dolmuş olmasından ötürü de bu husus soruşturma işlemine konu edilememiştir" denildi.
Akın Birdal suikastının tetikçileri Bahri Eken ve Kerem Dertarla ile olayın azmettiricisi Semih Tufan Gülaltay hapis cezalarına çarptırılmıştı.
İhsan Güven cinayeti de Levent Göktaş ekibinin işi iddiası
İddianamede, örgütün Dost tarikatı lideri emekli Binbaşı İhsan Güven ve eşinin öldürülmesi olayında da rol aldıkları ve buna ilişkin ayrı soruşturma yürütüldüğü şöyle anlatıldı:
"Örgütün devamlılık niteliği bulunmaktadır. Maktul Necip Hablemitoğlu öldürüldükten sonra, maktul ile ölümünden önce yakın ilişki içerisinde olan emekli Binbaşı İhsan Güven ve eşi de benzer şekilde 2004 yılında İstanbul ili Tuzla ilçesinde öldürülmüşlerdir. Söz konusu bu cinayeti soruşturma dosyamız şüphelilerinin örgüt faaliyeti altında işlemiş oldukları hususunda şüphe bulunmakta olup bu husus Cumhuriyet Başsavcılığımızca resen soruşturma işlemlerine konu edilmiştir. İhsan Güven ve eşinin öldürülmesi eylemlerine ilişkin soruşturmanın henüz yapılmaya başlanması, maktul Necip Hablemitoğlu'nun öldürülmesi eylemi açısından kalan dava zaman aşımı süresi dikkate alınarak, tamamlanan soruşturma dosyası iddianameye konu edilmiştir."
Cinayetin arkasında Alman vakıfları olduğu iddiası
İddianamede, savcılık cinayetle ilgili Alman vakıfları iddialarına da değinildi. Cinayet sırasında Hablemitoğlu'na isabet eden iki kurşundan birinin Alman menşeli olarak seçildiğine işaret edilen iddianamede, bu durum için "dikkat çekici" ifadesi kullanıldı. Hablemitoğlu'nun "Alman Vakıfları ve Bergama Dosyası" adlı kitap yazdığına işaret edilen iddianamede, olayda Alman menşeli merminin kasıtlı olarak tercih edilmiş olabileceği öne sürüldü. İddianamede, böylece olayın arkasında yabancı bir orijin olduğu izlenimi yaratılmak istenmiş olabileceği belirtilerek, "Keza, maktulün ölüm tarihinin Alman Vakıflarına ilişkin görülecek olan dava tarihine çok yakın bir zaman olması ayrıca bu kanaati güçlendirmektedir" denildi.
Görevsizlik kararı çıktı
Öte yandan iddianameye kabul eden mahkeme, davada Fethullah Gülen ve Mustafa Özcan'ın sanık olması nedeniyle cinayette terör bağlanması olduğu, yargılamayı bu nedenle terör suçlarına bakan mahkemenin yetkisinde olduğunu belirterek görevsizlik kararı verdi. Savcılığın ise bu karara itiraz edeceği öğrenildi. İtirazı inceleyecek olan Ankara 37. Ağır Ceza Mahkemesi'nin vereceği karar, Necip Hablemitoğlu davasına hangi mahkemenin bakacağını belirleyecek.