Gezi: Gaz fişeği yaralamasına tazminat çıkmadı
6 Aralık 2023Türkiye'ye 2013 yılında damgasını vuran Gezi eylemleri sırasında polisin attığı gaz bombası fişeği yüzüne isabet ederek yaralanan Mustafa Başnamlı'nın İçişleri Bakanlığı aleyhine açtığı tazminat davasından olumsuz karar çıktı. İdare mahkemesinin ardından Danıştay da başvuruyu reddetti.
Danıştay 10. Daire, tazminat davasından çıkar karara yapılan itirazı reddederken karara muhalefet eden üye İbrahim Topuz ise Başnamlı'nın uğradığı maddi ve manevi zararların davalı idarece karşılanması gerektiğini kaydetti.
Danıştay'ın kararına herhangi bir gerekçe yazılmadı.
Başnamlı'nın avukatı Saliha Şahin ise karara tepki gösterdi. Adalete olan inancı sarstığını söyleyen Şahin, "Gezi eylemleri sırasında yaralanmalara neden olan polisler nedense tespit edilmiyor. Bu nedenle soruşturma dosyaları faili meçhul kalıyor. Zamanaşımı savcılığında bekliyor. Benim müvekkilin bir sürü sıkıntısı oldu. Platinle geziyor. Üstüne böyle bir karar geliyor. Devletin bu tarz tehlikeli madde kullanımından kaynaklı sorumluluğu var. Ama bunlara yanaşmadan ret yedik. Kararı Anayasa Mahkemesi'ne taşıyacağız" dedi.
Mustafa Başnamlı nasıl yaralandı?
Mustafa Başnamlı, 1 Haziran 2013 tarihinde Taksim Gezi Parkı'nda yapılan müdahaleyi protesto etmek için sendikaların Ankara Güvenpark'ta yapacağı eyleme katılmak istemiş, Kızılay'a gelen Başnamlı daha önce toplanan kalabalığa yönelik polis müdahalesiyle karşılaşmıştı. Dağılan kalabalığı takip eden polisin bu sırada attığı gaz bombası fişeği, Başnamlı'nın sol göz kenarına isabet etti. Başkent Üniversitesi Hastanesi'ne kaldırılan Başnamlı'nın yüzündeki kırıklar tespit edildi. Bu nedenle ameliyat olan Başnamlı'nın yüzüne üç adet platin takıldı ve 27 günlük rapor verildi.
Mustafa Başnamlı'nın avukatı Saliha Şahin, müvekkilinin yaralanmasına sebebiyet veren polisler ve amirleri hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulundu. Savcılığın talebi üzerine Başnamlı, Adli Tıp Kurumu'na sevk edildi. 2013 yılında rapor hazırlayan Adli Tıp Kurumu, Başnamlı'nın yaralanmasının basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olmadığını bildirdi. Başnamlı'nın yaralanmasının kemik kırıklarına neden olduğuna işaret edilen raporda, bu kırıkların müştereken yaşam fonksiyonlarını 5 ağır derecede etkilediğini kaydetti ve yüzünde sabit iz niteliğinde olduğunu belirledi.
Bu arada savcılık, Başnamlı'nın gaz fişeğiyle yaralanarak yüzüne platin takılmasına neden olan polisin tespiti için 2028'e kadar daimi arama kararı verdi.
Tazminat davası reddedildi
Başnamlı, avukatı Saliha Şahin aracılığıyla İçişleri Bakanlığı aleyhine 500 TL maddi ve 80 bin TL manevi tazminat dava açtı. Ancak Ankara 10. İdare Mahkemesi, davayı reddetti. Kararın gerekçesinde, idarenin sorumlu tutulabilmesi için meydana gelen zarar ile idari davranış arasında açık, net ve şüpheden uzak bir bağlantının olması gerektiği savunuldu.
Zararın ya idarenin direkt bir fiilinden kaynaklanması veya idarenin bu zararın meydana gelmesinde denetim görevini yerine getirmemek suretiyle dolaylı bir şekilde zarara sebebiyet vermesi gerektiği görüşüne yer verilen kararda, "Somut olayda ise idareyi sorumlu tutabilmek için davacıda meydana gelen söz konusu zararın kaynağının idari bir eylem olduğuna yönelik dosyada somut, açık, şüpheden uzak ve net bir delil olmadığından mağduriyetinin giderilmesi için maddi ve manevi tazminat ödenmesi istemiyle yaptığı başvurunun reddine ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığından davacının maddi ve manevi tazminat isteminin reddi gerektiği, öte yandan, davacının suç duyurusu üzerine başlatılan Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 2013/82944 sayılı soruşturma dosyasında, faili meçhul şüphelilerin tespit edilemediği ve 02/06/2028 yılına kadar aranmasına karar verildiğinin görüldüğü gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir" ifadeleri yer aldı.
Avukat Saliha Şahin ise bu karara itiraz etti. İtiraz dilekçesinde, Gezi olayları sürecinde sekiz vatandaşın polisin kurşun, gaz bombası ile müdahalesi, işkence ile darp etmesi sonucu yaşamını kaybettiği, yine müdahaleleri sonucu onlarca göz kaybı, binlerce yaralanma olayı gerçekleştiğine işaret edildi. Dilekçede, "Yargının bu şekilde bir ‘illiyet' kuramaması, doğal olarak polis şiddetini artırmakta, otoriter ve baskıcı devletin varlığını hukuksal temellere oturtmasına neden olmaktadır. Olaylarda yaşanan bu tür olayların tamamında orantısız şiddetin uygulanması sonucunda ölümler ve yaralanmalar olmakta, şiddeti uygulayan kolluk da cezasızlıkla ödüllendirilmektedir" denildi.