Gergerlioğlu’ndan radikal adım çağrısı
7 Temmuz 2021Anayasa Mahkemesi'nin (AYM) verdiği "hak ihlali” kararıyla 96 gündür tutuklu kaldığı Sincan Cezaevi'nden tahliye olan HDP'li Ömer Faruk Gergerlioğlu, kendi öyküsünün aslında tam bir Türkiye öyküsü olduğunu düşünüyor. Türkiye’de yargı bağımsızlığı olmadığı için işinden atıldığına, vekillikten edildiğine, hak savunuculuğu yapmaktan alıkonulduğuna inanan Gergerlioğlu, cezaevinden çıktığı ilk gün DW Türkçe'nin sorularını yanıtladı. Hükümete ve kamuoyuna "Gelin, yargının bağımsızlığını radikal olarak sağlayalım" çağrısı yapan Gergerlioğlu, işe Adalet Bakanlığı'nın özerk bir yapıya kavuşturularak başlanabileceğini öngörüyor.
DW Türkçe: Özgürlük nasıl bir duygu?
Gergerlioğlu: 96 gün dört duvar arasındaydım. Ağır bir tecrit altındasınız ve dünyadan haberiniz olmuyor. Şimdi dışarıya alışmakta zorlanıyorum. 5 yıldır yaşadığım mağduriyetin, hukuksuzluğun bittiğini görüyorum. Filmlerde olacak şeyleri yaşadım. Doktordum, işimden attılar. Sırf, barış çağrısı yaptığım, sosyal medyada bu yönde bir paylaşım yaptığım için ihraç edildim. Halk beni vekil seçti, vekilliğimi elimden almaya kalktılar. Ben halkı temsil ediyordum cezaevinde. Mesele ben değildim elbet. Halkı içeri tıktılar. Yargı tamamen siyasetin sopası olarak kullanıldı. Benimle birlikte, halkı mağdur ettiler. Ama ben insan hakları savunucusuyum. Mecliste de olsam, sokakta da olsam, zindanda da olsam insan hakları savunuculuğu yaparım. Bundan böyle de aynısı olacak. Benim işim bu. Şimdi adaletin AYM eliyle tecelli etmesinin mutluluğunu yaşıyorum. AYM, hem siyaset hem de ifade özgürlüğümün gasp edildiğini gördü. AYM'den çıkan adil karar yaşadığım beş yıllık yargı faciasının boş yere yaşandığını, büyük bir hukuksuzluk olduğunu belgeliyor. Özgürlüğe merhaba diyorum.
"Vekilliğim hemen iade edilmeli”
Hukuki olarak meclise geri dönmenizin önünde bir engel var mı?
Olması gereken, CHP'li Enis Berberoğlu gibi benim de meclise dönmem. Hukuki hiçbir engel yok. Hatta benim durumum Berberoğlu’ndan daha iyi. Çünkü mahkeme herhangi bir direniş sergilemedi. Tahliyemi verdi. AYM, siyaset yapma ve ifade özgürlüğü hakkımın gasp edildiğini söyledi ve meclise yazı yazdı. Yerel mahkeme de bunu teyit etti. Gecikmeli de olsa bir tahliye kararı verdi. Şu durumda mecliste, benimle ilgili kararın bir an önce okunması ve benim vekilliğe başlamam gerekiyor. Vekilliğim hemen iade edilmeli. Normal işlem budur. Ama ülkenin halini biliyorsunuz. Engel çıkartılıp çıkartılmayacağını göreceksiniz. Bakalım, neler olacak?
Cezaevinde insan hakları ihlallerine dair ne tür tespitleriniz oldu? Nasıl gündeme getireceksiniz?
Cezaevinde bir mahpus olarak mahpusların yaşadığı hak ihlallerini kamuoyuna duyurmaya çalıştım. Cezaevlerinde ağır tecritler, ağır hak ihlalleri var. İnsanlar seslerini duyuramıyor. Ben bile bir sürü hak ihlaline uğradım. Hakkımda çıkan haberlerin çıktısını telif yasasına aykırı diye vermediler bana. Allah aşkına bu nasıl mantık? Kitap, giysi dışında hiçbir şey kabul edemiyorsunuz. Birtakım kitaplar giremiyor cezaevine. Mektupların üstü çiziliyor. Telefon görüşmeleri dinleniyor. Mahpuslar, bu tür haksızlıklara karşı mahkemelere yazı yazmakla meşgul orada. Sürekli infaz hakimliğine itiraz ediyorsunuz, o size bir karar veriyor. Oradan ağır cezaya gidiyorsunuz. Birilerinin elindesiniz yani. Adil olmayan yargılamaların Türkiye'de yoğun bir şekilde devam ettiğini gördüm. İnsanların suçsuz yere içerde yattığını çok gördüm, duydum. Çok ağır tecritlerde yatıyor insanlar. Kapalı görüşler azaltılmıştı pandemi dolayısıyla. Açık görüş zaten yok. Ağır bir baskı var üzerinizde. İnsani olarak zor bir yer cezaevi. Birçok tespit ettiğimiz hak ihlali oldu. Ben onları tekrar dışarıda da gündeme getireceğim. Ben cezaevinden çıktım ama birçok hak ihlali yönetmeliklere konulmuş. Bunların bitirilmesi için mücadele vereceğim. Mesele sadece benim değil, halkın meselesi.
"İslam adına hukuksuzluk cinayettir”
Hükümet, 4.yargı paketinde istismar ve taciz olayları için tutuklamada "somut delil” şartı istiyor. Kamuoyu tepkili. Sıkıntı nedir sizce?
İstanbul Sözleşmesi’nin hukuka aykırı bir şekilde iptal edildiği, kadın cinayetleri ile çocuk istismarlarının arttığı bir ortamda çok ağır mağduriyetler yaşanıyor ülkede. Mutlaka mağdur öncelikli bir anlayışla yaklaşmak gerekiyor olaylara, sağlam delillerle hareket edilmesi şart. Kimse iftiraya uğramasın, kimse kimseye suç atmasın, kimse yargısız infaza uğramasın ama tacize uğrayan bir çocuğun bunları söyleyemediği, tacize uğrayan kadının bunu rahatça ifade edemediği bir ülkede yaşıyoruz. Somut delil dediğiniz nedir? Elle tutulan, gözle görülen bir şey mi? Mağdur öncelikli bir anlayışla, sesini çıkaramayanların sesini çıkaracak bir yasal düzenleme olmalı. Mağduru güçlendirecek bir adım atılmalı.
Ama bakıyorsunuz İstanbul Sözleşmesi’ni kendisine birtakım çevrelerden oy gelsin diye rahatça kaldıran bir anlayışla karşı karşıyayız. Ben bunu çok eleştirdim. “Al camiyi, ver sözleşmeyi” gibi bir anlayış var. İslami çevrelerden kendisine oy gelecek diye İstanbul Sözleşmesi’ni iptal edebilen bir anlayışa dindar bir insan olarak ben itiraz ederim. Sen din adına, İslam, muhafazakarlık adına böyle bir şeyi nasıl yaparsın? Cinayettir bu. Böyle bir pazarlık olamaz. Ama maalesef oldu. Bir kere böyle bir bakış açısından çıkılması gerekiyor. Birilerinin oylarını alalım, onları incitmeyelim diye iş yapılmaz.
"İktidar yargıyı istediği gibi manipüle ediyor”
Nedir ülkedeki temel sorun? Ne yapılmalı, ne öngörüyorsunuz?
Temel sorun ülkede yargıya güvenin kalmamış olması, yargı bağımsızlığının bir türlü sağlanmamasıdır. Benim doktorluktan atıldığım, vekillikten edildiğim beş yıl sonunda AYM dedi ki; pardon. AYM, “Senin beş yıl önce yargılanmaman gerekirdi. Senin işinden bile atılmaman gerekirdi. Sen suç işlememişsin ki” dedi. Beni böyle bir yargısız infazla işimden atan bir iktidar yapısının elinde olan bir yargı var. O iktidar, yargıyı istediği gibi manipüle ediyor. Türkiye'de yargı bağımsızlığı için radikal bir anlayış ortaya konmalı. Mesela Adalet Bakanlığı'nın iktidarla ilgisinin olmaması, özerk bir yapıya kavuşturulması gerekiyor. Mevcut durumdaki gibi olmuyor işte. Mutlaka o iktidar, yargıyı etkiliyor. Yargının tamamen iktidar birimleriyle alakasının olmaması gerekiyor. Ben AYM'de nasıl oldu da sonunda çok büyük haksızlığa uğradığımı tescil ettirebildim? Diğer mahkemelere göre daha az iktidardan, siyasetten etkilenen bir yer olduğu için değil mi? Evet, AYM daha özgür bir yerde duruyor, ondan dolayı bu karar çıktı. Ama temel sıkıntımız; yargının baştan iktidarın etkisi altında olması. Gelin bunu radikal olarak bitirelim. Yazık değil mi? Benim gibi yüz binlerce, milyonlarca insan var. Hani AYM diyelim bir karar almadı, yıllarca gecikti. AYM'yi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ni yıllarca bekleyen insanlar var.
Radikal adımlar atılmadan "yargının şurasına pansuman yapalım, şöyle bir eylem planı yapalım” demekle olmuyor. Bakın ne oldu. Son eylem planında birtakım maddeler siyasi nedenlerle aradan çıkartıldı. İktidar kendi hazırladığı yargı paketlerine sonradan birilerinin siyasi istekleri doğrultusunda eklemeler, çıkartmalar yapıyor. Böyle hukuk olmaz. "Gelin; yargının bağımsızlığını radikal olarak sağlayalım. Gelin bunu başaralım” diyorum. Kamuoyuna bu çağrıyı yapıyorum. AYM'den dönmesem ne olacaktı? Hukuksuzlar sürüp gidecek miydi, göz mü yumacaktık? Olmaz, bunlar hukuk devletinde olmaz. Gelin, gerekeni yapalım.
Söyleşi: Hilal Köylü
© Deutsche Welle Türkçe