Berlin'de alkışlandılar
18 Eylül 2012Yaşları 16 ila 23 arasında değişen müzisyen gençler Bonn'da da bu sene Orkestra Kampüsü’nün konuğu olacak ve Beethoven Festivali çerçevesinde büyük bir konser verecek. Türkiye Gençlik Filarmoni Orkestrası’nın üyeleri her yıl başvuruda bulunan yüzlerce müzisyen arasından seçiliyor. Orkestrada korno sanatçısı olarak görev alan Barış Korkmaz, bir istisna niteliğindeki bu orkestranın kendileri için büyük bir fırsat olduğunu vurguluyor. Ancak altı yıldır klasik müzik eğitimi alan ve eğitimini Mersin Üniversitesi Devlet Konservatuarı’nda sürdüren Barış’a göre, Türkiye'de çok sesli müziğe ilişkin bazı önyargılar söz konusu.
Barış ailesinin dahi en başta tepkili yaklaştığını şu sözlerle ifade ediyor: “İlk başta tabii ki tedirginlik, bir tepki aldım ailemden. ‘Yapabilir misin?” Çünkü Türkiye’de bilinmiyor, bizim yaptığımız müzik, işimiz bilinmiyor, özellikle korno deyince kimse bilmiyor, ailemden de oldu. Ben de anlattım, ilk başta biraz karamsar baktılar. Başka bir iş yapsan gibi cümleler oldu, ama ondan sonra okulumuza gelince, biraz dinledikten sonra, imkânları görünce, yapanları görünce, ondan sonra fikirleri değişti.”
Cem Mansur'un girişimi
Türkiye'de çok sesli Batı müziğinin tarihi aslında oldukça eskiye dayanıyor. İlk konservatuarların cumhuriyetin kurulmasının ardından 1930’lu yıllarda açıldığı Türkiye’de bir gençlik orkestrası oluşturulması ise beş yıl önce, dünyaca ünlü Şef Cem Mansur’un girişimiyle mümkün oldu. Mansur, Gençlik Filarmoni Orkestrası’nın Türkiye'deki farklı etnik kökene mensup gençleri bir araya getirdiğini söylerken, “Bir diğerini dinlemeyi, ona kulak vermeyi öğreniyorlar” diyor. Türkiye’de sosyal, kültürel ve etnik uçurumlar olduğunu ifade eden Mansur, “Bu uçurumların olduğu yerlerde bu müzik insana kendisine saygıyı, çevresini dinlemeyi ve sorumluluk almayı öğretmek için en kestirme yol” şeklinde konuşuyor.
"Burs bulmak zor"
Peki, genç müzisyenlerin önünde nasıl bir gelecek var, klasik müzikle geçimlerini sağlamaları mümkün mü? Orkestra Kampüsü için “The Traffic” adlı bir eser besteleyen 23 yaşındaki genç bestekar Mehmet Erhan Tanman müzisyenlerin karşı karşıya olduğu zorlukları şöyle özetliyor: “Burs almak, teşvik edilmek, konserler yapmak, müzisyen olduğuna dair motive edilmek, bunlar yok. Devlet orkestralarındaki kadrolar, ömür boyu gidiyor, ne zaman vefat ederseye geliyor artık. Böyle bir sistem olduğu için bu insanlar tabii ki başka işlere yöneliyorlar, ekstra dediğimiz işlere yöneliyorlar.”
Genç arp sanatçısı Emel Çelik için de arp eğitimi ancak aldığı burs sayesinde mümkün olabilmiş. Bu tür bursların Türkiye’de oldukça az sayıda olduğunu belirten Eskişehirli genç arp sanatçısı, kendi enstrümanının diğerlerinden biraz daha farklı olduğunu söylüyor. Çelik, “Arp fazla pahalı bir enstrüman. Hatta diğerleriyle kıyaslanamaz bile. O yüzden şu anda bile hala benim kendime ait bir arpım yok. 12 yıldan beri okulda çalışıyorum" diyor.
Gençlerin yurtdışı hayali
Emel Çelik, eğitimini tamamladıktan sonra Eskişehir Anadolu Üniversitesi Devlet Konservatuarı'nda yeni öğrencilerin yetişmesine katkı sağlamak ve arpı genç kuşaklara sevdirmek istiyor. Fakat Türkiye Gençlik Filarmoni Orkestrası’nın diğer üyeleri yurt dışında bir kariyere de sıcak bakıyor. “Şayet herkes giderse Türkiye'de hiçbir şey değişmez” diyen Emel ise Beethoven ve Händel’ın müziğini anlamanın zaman istediğini ve iyi bir aracı gerektirdiğini belirterek, bu konuda kendilerine de görev düştüğünün altını çiziyor.
@ Deutsche Welle Türkçe
Aygül Çizmecioğlu / Başak Özay
Editör: Beklan Kulaksızoğlu