"Düzeni eleştirme fırsatı bulduğum için mutluyum"
25 Kasım 2021Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a sosyal medya üzerinden hakaret ettiği iddiasıyla yargılanan ve hakkında 4 yıl 8 aya kadar hapis cezası talep edilen 83 yaşındaki tiyatro sanatçısı Genco Erkal, üzgün olmadığını hatta "düzeni eleştirme fırsatı bulduğu için çok mutlu olduğunu" belirtti.
"Cumhurbaşkanına hakaret" suçundan yargılandığı davanın İstanbul 16'ncı Asliye Ceza Mahkemesi'ndeki ilk duruşmasının ardından gazetecilere konuşan Erkal, "12 Mart ve 12 Eylül'ü de görmüş 83 yaşında bir sanatçı olarak" şu an içinde bulunduğu durum nedeniyle üzgün olup olmadığının sorulması üzerine, "Hiç üzgün değilim. Bana böyle bir fırsat verildiği için çok mutluyum aslında. Çünkü burada ben kendimi savunabiliyorum. Sadece suçlamaların cevabını değil, aslında dünya görüşümü, tüm bu içinde yaşadığımız düzenin eleştirisini de dile getirebiliyorum" yanıtı verdi. Erkal, "Bundan sonraki duruşmada daha da çok konuşacağım" diye ekledi.
Erkal hakkında Ayder Yaylası'nın yapılaşmaya açılması, Erdoğan'ın diploması ve başkanlık sistemiyle ilgili 2016 ve 2020 yıllarında paylaştığı üç tweet nedeniyle "cumhurbaşkanına hakaret" suçlamasıyla iddianame düzenlenmişti. Erkal, bu tweet'lerde, "Erdoğan, 'Ayder Yaylası'nda 2022'ye kadar çalışmanın bitirilmesini hedefliyoruz'. Eyvaaah, güzelim doğa harikası Ayder Yaylası'nı bitirmeye karar vermiş. Parmağının değdiği yeri beton edip kurutuyor", "Alemin çocuk doğurup doğurmayacağına karışacağına diplomayı ortaya koy bir bakalım. Arkadaşın rektörden de olsa, sahte de olsa görelim şunu" ve "Başkanlık sistemi yetmez, Türk usulü Çobanlık Sistemi olsun" ifadelerini kullanmıştı.
"Sadece bir durum beyanı, bir eleştiri"
Erkal, duruşmadaki savunmasında Ayder Yaylası hakkındaki paylaşımıyla ilgili şöyle dedi:
"Öncelikle Twitter paylaşımlarımda hiçbir hakaret unsuru olmadığına yürekten inandığımdan böyle bir dava açılacağını hiç beklemediğimi ifade edeyim. Dava açıldığına göre şimdi burada söz konusu tweetleri teker teker ele alıp savunacağım. Ayder Yaylası'ndan başlayalım. Bu iktidarın doğayla arası pek parlak olmamıştır. İnşaat ve beton aşkı her zaman doğa aleyhine çalışmıştır. Onlar için önemli olan, pazarlanacak yeni rant alanları yaratmaktır. Toprağı, alınıp satılacak arsa olarak görürler. Doğaya verilen zararlar konusunda tipik örnekler arasında, Kaz Dağı'nda maden aramaya izin verilmesi, halkın karşı koymasına rağmen İkizdere'de taş ocaklarına ruhsat vererek doğanın tahrip edilmesi, özel koruma altındaki kıyıların imara açılması sayılabilir. Cumhurbaşkanı da zaman zaman bizzat özeleştiri yaparak, örneğin İstanbul için şunları söylemiştir: 'Biz bu şehre ihanet ettik. İstanbul'un kıymetini bilemedik. Bundan ben de sorumluyum.' Aynı şekilde Ayder Yaylası için de 'Biz burayı kirlettik, rezil ettik' dediği hâlde yaylayı turizm merkezi ilan ederek kentsel dönüşüm çalışmalarını başlatmış, imara açıp buranın doğal yayla olma vasfını kaybetmesine olanak sağlamıştır. İşte benim tweetim bu durumu eleştiriyor. 'Parmağının değdiği yeri beton edip kurutuyor' demek, bir durum beyanı, bir eleştiridir. Kesinlikle hakaret değil."
"Bir yurttaş olarak diplomayı görmek hakkım"
Erkal, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın diplomasıyla ilgili tweet'i içinse şu ifadeleri kullandı:
"İkinci tweet'in konusu Cumhurbaşkanı'nın diploması. Yıllardan beri tartışılıyor. 'Vardı, yoktu, geçerliydi, değildi, sahteydi' deniyor. Davalar açılıyor, reddediliyor, olay Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne kadar gidiyor. Bütün bunlar, yıllardır kamuoyunun gözleri önünde oluyor. Konuyla ilgili kitaplar yazılıyor. İnternete girin, 'Erdoğan'ın diploması' diye arayın, bakın neler çıkıyor karşınıza. En son bir kurul, meseleyi 'özel hayatın gizliliği' kapsamında değerlendirdi. Neden özel olsun? Madem yasal olarak belli bir göreve seçilebilmek için o diploma gerekli, o zaman açıkça ortaya konmalı. Özel hayat kapsamına girmez ve gizlenemez. Bu tweetle ifade ettiğim gibi, ben de bir yurttaş olarak bu diplomayı görmek istiyorum. Bu benim hakkım. Bugüne kadar hiçbir cumhurbaşkanımızın diploması tartışma konusu olmamıştı. Hepsi devlet arşivlerinde yerini aldı. Hepsi kesin, açık ve nettir. 'Bu diplomayı da görelim' diyorum. Mizahi bir ifade vardır bu tweet'te. İroniktir. Ama hakaret? Neresi hakaret sayılabilir anlamıyorum doğrusu. Aynı tweet'in baş tarafında, 'Ailemin çocuk doğurup doğurmayacağına karışacağına' diye bir ibare var, onu da açıklamak isterim. Cumhurbaşkanı ara sıra 'Biz kimin özel hayatına, yaşama biçimine karıştık' der. Ama açıkça bilindiği gibi üç çocuk, beş çocuk, yurttaşların kaç çocuk yapacağına bile o karar vermek ister. Bu da beni rahatsız ediyor ve bu tweet'le o konuyu eleştiriyorum."
"O çobanlığı tercih edebilir"
Erkal, başkanlık sistemi hakkındaki paylaşımı konusunda da şunları söyledi:
"Son tweet'im ile ilgili de şunu söylemeliyim. O gün Cumhurbaşkanı şöyle dedi: 'Çobanlık felsefesini anlamayan, insan yönetemez. Ben de bir çobanım'. İşte bu konuşma son tweet'ime ilham kaynağı oldu. Kendisi çobanlığı gururla kabul edip savunduğuna göre burada hakaret söz konusu olamaz. O çobanlığı tercih edebilir ama ben sürüden biri olmayı kabul etmiyorum. Çağdaş bir toplum özgür bireylerden oluşur, halk koyun sürüsü olamaz. Türk usulü başkanlık sistemi ülkemiz için felaket oldu bence. Benim asıl eleştirdiğim budur. Başkanlık sistemine başından beri kesinlikle karşıyım. Tüm yetkilerin tek kişide toplandığı bir sistemde halk huzur bulamaz. Nitekim bu sistemin yürürlüğe girmesinden bu yana, kısa zamanda siyasi, sosyal, tüm alanlarda zararlarını gördük, sürdürülebilir olmadığını anladık. En önemlisi, ülkemizin ekonomisi çöktü. Enflasyon, işsizlik, hayat pahalılığı, paramızın büyük bir hızla değer kaybetmesi, yoksulun daha yoksul, zenginin daha zengin olması, bu sistemin çıkmazını açıkça ortaya koydu. Dilerim ilk seçimde bu ucube sistemden kurtulup yeniden parlamenter sisteme geçer, demokrasiyi yeni baştan inşa eder, huzur buluruz. Teker teker tweet'lerimin savunması böyle."
Sanatçı Erkal, "Genel duruma bakarsak ülkemizde, son altı yıl içinde cumhurbaşkanına hakaretten 38 bin dava açılmış. Bu herhalde bir dünya rekoru. Durumun nedenlerini araştırmak gerekiyor kanımca. Neden bu kadar çok dava? Daha önceki dönemlerde bu tür davalar yüzlerle sayılırken bu dönem birdenbire on binleri konuşmaya başlıyoruz. Demek ki ifade özgürlüğüne ciddi bir saldırı var, baskı var. Suskun, 'evet efendimci' bir toplum isteniyor. Soru sorulmasın, eleştiri yapılmasın, iktidara koşulsuz biat edilsin. İnsanlar hapse atılmaktan korkup sussunlar, bu mudur amaçlanan?" diye ekledi.
Erkal'ın yargılandığı duruşmayı CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, TİP İstanbul Milletvekili Ahmet Şık ve sanatçı Fazıl Say da takip etti.
Erdoğan'ın davaya katılması yönündeki talebe kabul
Diken'in haberine göre, Erkal'ın avukatı Turgut Kazan duruşmada, "Bunlardan zarar gören bir cumhurbaşkanının diyeceklerini merak ediyoruz. Davaya katılmasını istiyoruz" dedi. Mahkeme de ara kararında Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın davaya katılmasına hükmetti.
Mahkeme ayrıca dosyanın, esas hakkındaki mütalaasını sunması için Cumhuriyet Savcısı'na gönderilmesine ve daha büyük bir salon sağlanabilmesi için Başsavcılığa yazı yazılmasına karar vererek davayı 11 Mart 2022'ye erteledi.
DW,ANKA / CÖ,ET
© Deutsche Welle Türkçe