Gazze'deki Filistinlileri nasıl bir gelecek bekliyor?
17 Ocak 2024Son üç ay, Gazze halkı için bitmeyen bir güvenlik arayışıyla geçti. Kendisiyle telefon üzerinden mesajlaştığımız Muhammed Ali ve ailesi, kaldıkları yeri birkaç kez değiştirmek zorunda kalmış: "Gazze'ndeki evimiz İsrail saldırıları sonucu yıkıldı. Önce yakındaki El Kuds hastanesine sığındık. Oradan ayrılmamız gerektiği söylenince Gazze Şeridi'nin merkezindeki Nuseyrat'a gittik. Şu anda da Refah'tayız."
35 yaşındaki inşaat mühendisi, İsrail'in Hamas'a savaş ilan etmesinden üç ay sonra, sadece hayatta kalma konusunda değil, aynı zamanda Gazze'deki geleceklerinin ne olacağına dair de hayli endişeli. Zira aralarında Başbakan Benyamin Netanyahu'nun aşırı sağcı hükümetinden bakanların da bulunduğu bazı İsrailli siyasetçiler, Gazze halkının memleketlerine geri dönüp dönmemesi gerektiğini sorguluyor.
"Umarız zorla yerinden edilme olmaz, savaş sona erer ve insanlar evlerine dönebilir. Bu kadar acı yeter. Artık son bulmalı," diyor Muhammed Ali.
Gerek İsrail savaş kabinesi gerekse genişletilmiş güvenlik kabinesi, savaştan sonra Gazze'ye ve yaklaşık 2,2 milyon nüfusa ne olacağı konusunda henüz resmî olarak anlaşmış değil. Siyasi söylem, 7 Ekim'de bin 200'den fazla kişinin öldüğü saldırıların sorumlusu Hamas'ın "ortadan kaldırılması" ve "Gazze Şeridi'nde tutulan 130'dan fazla rehinenin serbest bırakılması" etrafında dönüyor.
Filistinlilerin Gazze'den "gönüllü göçü"
Maliye Bakanı Bezalel Smotrich ve Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben Gvir gibi aşırı sağcı İsrailli politikacılar, Gazze'nin geleceğini Filistinlilerin çoğundan yoksun ve yeni İsrail yerleşimleriyle inşa edilmiş bir şekilde öngördüklerini gizlemiyorlar.
Smotrich, İsrail Ordu Radyosu'na verdiği son röportajda "Gazze'de yapılması gereken şey, göçü teşvik etmektir" dedi ve ekledi: "Eğer Gazze'de 2 milyon değil de 100 bin ya da 200 bin Arap kalırsa, ertesi gün yapılacak tüm tartışmalar çok daha farklı olacaktır." Ben Gvir ayrıca Filistinlilerin, Gazze Şeridi'nden "gönüllü göçünün" teşvik edilmesi çağrısında bulundu. Diğer parlamenterler ve kabine üyeleri de benzer görüşler dile getirdi.
İsrail medyası, aralarında Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Ruanda ve Çad'ın da bulunduğu Filistinlileri kabul etmeye istekli üçüncü ülkelerle görüşmeler yapıldığına dair haberler yayınladı. Her üç ülke de bu haberleri yalanladı.
Netanyahu: Gazze'yi uzun vadede işgal etme niyetimiz yok
İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant'ın Ocak ayı başında sunduğu, Gazze'nin geleceğine ilişkin plana göre, "Gazze'de sivil İsrail varlığı olmayacak." Plana göre Gazze, Filistinliler tarafından yönetilecek. İsrail ise güvenlik kontrolünü elinde tutacak. Başbakan Benyamin Netanyahu ayrıca İsrail'in "Gazze'yi uzun vadede işgal etme ya da sivil nüfusu sürme gibi bir niyetinin olmadığını" açıkça ifade etti. İsrail, 2005 yılında Gazze Şeridi'ndeki yerleşimlerini geri çekmişti. Ancak Hamas'ın 2007'de Gazze'de iktidarı ele geçirmesinin ardından kara ve deniz sınırlarının yanı sıra hava sahasının kontrolünü elinde tutmaya devam etti.
Aşırı sağcı küçük ortakları, Netanyahu'nun koalisyon hükümetini sürdürmesi açısından oldukça önemli. Ancak Tel Aviv Üniversitesi Siyaset Bilimi Profesörü ve New York Şehir Üniversitesi John Jay Koleji Araştırma Görevlisi Udi Sommer'e göre, bu partilerin stratejik kararlar üzerindeki etkileri tartışmalı. Burada asıl önemli olan ABD'nin tutumu: "İsrail, ABD'ye her zamankinden daha fazla bağımlı. Bu hem BM Güvenlik Konseyi'ndeki diplomatik destek hem de İsrail'in ulusal güvenliği için geçerli. Dolayısıyla Gazze'de savaş sonrası gerçekçi bir senaryo görmek istiyorsanız, Netanyahu hükümetindeki aşırılık yanlısı unsurların pervasız açıklamalarına değil, Amerikan Dışişleri Bakanı'nın söylediklerine kulak verin derim."
Filistinlilere yönelik kışkırtmalara eleştiri
Öte yandan bir grup İsrailli ise Gazze'deki Filistinli sivil nüfusun durumuna çok az yer verilen İsrail'deki kamuoyu tartışmalarını sorguluyor. Bazı eski milletvekilleri ve akademisyenler tarafından kaleme alınan açık mektupta, Gazze'deki Filistinlilere yönelik siyasetçilerin, gazetecilerin ve parlamenterlerin artan kışkırtmaları eleştirildi.
İsrailli siyasetçiler ve bakanlar tarafından yapılan tartışmalı açıklamalar, Güney Afrika'nın Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne yaptığı şikâyetin de bir parçası. Güney Afrika İsrail'i, Gazze savaşında soykırım yapmakla suçluyor.
ABD ve Almanya'nın aralarında da bulunduğu Batılı ülkeler de İsrailli aşırı sağcıların açıklamalarını "sorumsuz ve kışkırtıcı" olarak eleştirdi. ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, geçen hafta bölgeye yaptığı ziyaret sırasında, Filistinlilerin hangi koşullar altında geri dönebileceklerini belirlemek üzere Gazze'nin kuzeyine bir Birleşmiş Milletler misyonu gönderileceğini açıkladı.
1,9 milyon Gazzeli mülteci konumunda
Filistinlilerin Gazze'den zorla göç ettirilmesi ihtimali, Arap devletleri için kabul edilemez bir durum. Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es Sisi, Filistinlileri Sina bölgesine yerleştirmek gibi bir planlarının olmadığını açıkça vurguladı.
Birleşmiş Milletler Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansına (UNRWA) göre, tahminen 1,9 milyon Gazzeli, yerlerinden edildi. Bu da Gazze nüfusunun yaklaşık yüzde 85'ine tekabül ediyor. Yüz binlerce Filistinli, Gazze Şeridi'nin Mısır sınırındaki en güney şehri olan Refah'a sığınmış durumda.
Telefonla ulaştığımız Refah'taki Filistinli insan hakları aktivisti Mustafa İbrahim, Gazze'deki büyük yıkım ve İsrailli politikacıların açıklamaları nedeniyle Filistinlilerin hızlı bir şekilde evlerine geri dönmelerinin hayli şüpheli olduğunu belirtiyor: "Smotrich'in Avrupa ve Amerika tarafından kınanan son açıklaması, bir sınır dışı etme konseptine benziyor. Refah'ta halihazırda 1,5 milyon Filistinli sıkışmış durumda."
Yerlerinden edilme Filistinliler için yeni değil
İbrahim, kaçış ve yerlerinden edilme meselesinin Filistinliler için yeni olmadığını söylüyor. Birçoğunun aklında "Nakba" (Arapça "felaket") olarak adlandırılan 1948 travması var. O dönemde yüz binlerce kişi evlerini terk etmek zorunda kalmış ya da Arap-İsrail savaşı sırasında zorla yerlerinden edilmişti. Bugüne kadar da geri dönemediler. UNRWA verilerine göre, Gazze'de yaşayanların yaklaşık yüzde 70'i, gerginliğin son tırmanışından önce, zaten mülteci ya da onların soyundan gelenler olarak kabul ediliyordu.
30 yaşındaki Amir Abdülmuti de onlardan biri. Aslen Gazze'nin kuzey doğusundaki Cibaliye bölgesinden geliyor. Ancak birkaç kez memleketinden kaçmak zorunda kalmış. Önce Han Yunus'a ve ardından Refah'a sığınmış. Abdülmuti, "Eğer Batılı ülkeler, savaş sırasında bize kapılarını açıp kısa bir süreliğine gitmemize ve ateşkesten sonra ülkemize geri dönmemize izin verirlerse, o zaman giderim. Çünkü hayatımdan endişe ediyorum," diyor ve ekliyor: "Ama bir daha dönmemek üzere ayrılmak zorunda olursam, o zaman ülkemde kalırım."
Bu haber Umman'dan Hazem Balousha'nın katkılarıyla hazırlandı.