1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

"AKP sporun sahibi haline geldi"

7 Şubat 2020

Türkiye’de AKP kurmaylarının Trabzonspor’u destekleyici açıklamaları tepki yaratıyor. DW Türkçe, "propaganda aracı" olarak kullanılan futbolun siyasetle ilişkisini mercek altına aldı.

https://p.dw.com/p/3XLot
Fotoğraf: picture-alliance/AA/M. Cetinmuhurdar

"İnşallah bu yıl şampiyon Trabzonspor olacak." Bu sözler herhangi bir Trabzonspor yöneticisine, taraftarına veya futbol yorumcusuna ait değil. Bu sözlerin sahibi, etik olarak tüm spor kulüplerine aynı mesafede durması beklenen Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Cahit Turan.

Bakan Turan’ın Süper Lig’in 20’nci haftasındaki Trabzonspor’un Fenerbahçe’yi 2-1 mağlup ettiği maçın ardından yaptığı bu açıklama, Türkiye’deki çok eski bir tartışmayı, siyaset ve futbol dünyası arasındaki gizli ilişkileri tekrar gündeme taşıdı.

Bakanın açıklamalarına sert tepki gösteren Fenerbahçe taraftarları, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın 2016’da yaptığı bir konuşmanın videosunu dolaşıma soktu. Albayrak’ın videoda, "Trabzonsporlu 5 bakanımız var… Bizi bilenler biliyor. Perdenin arkasında Trabzon ve Trabzonspor için ne kadar uğraştığımız biliniyor" sözleri dikkat çekti.

Fenerbahçe camiası, başında Berat Albayrak’ın kardeşi Serhat Albayrak’ın bulunduğu Turkuvaz Medya Grubu’na ait A Haber ve A Spor kanallarının yanlı yayın yaptığı iddiasıyla maçlarda "A Spor dışarı!" sloganları atmaya başladı.

Peki, Türkiye’de siyaset-futbol ilişkisini yeniden gündeme taşıyan bu gelişmeler, ne anlama geliyor?

"Tüm isimler hükümete yakın isimlerden"        

Hükümete yakın bir medya kuruluşunda futbol yorumculuğu yapan ve adının kullanılmasını istemeyen bir isim, DW Türkçe’ye yaptığı açıklamada, AKP döneminde iktidarın büyük bir güç sahibi olmasının siyaseti de sporun neredeyse sahibi haline getirdiğini söylüyor.

"Tüm federasyonlar, başkanları ve kurulları iktidar partisinin süzgecinden geçerek kendilerine yakın kişilerden oluşturuluyor" diyen futbol yorumcusu topluma adeta "Cumhurbaşkanı olmazsa spor olmaz" düşüncesinin aşılandığını öne sürüyor.

Siyasetin futbolla ilişkisinin bir diğer ayağının ise batma noktasına gelen kulüplerin son çare olarak "devlet yardımı"na koşmaları olduğunu kaydeden yorumcu, "Normalde bağımsız sivil toplum kuruluşu olması gereken kulüpler, paraları çarçur etmeleri nedeniyle batma noktasına gelerek bağımsızlıklarını kaybetmiş ve siyasete muhtaç hale gelmişlerdir" diye konuşuyor. 

Türkiye'de iktidar futbolu propaganda aracı yapmakla suçlanıyor

"İttihat Terakki’den beri sürüyor"

Türkiye’de siyaset ve futbol dünyasındaki ilişkilerin tarihi 100 yıl öncesine kadar uzanıyor. Kimi uzmanlar ilk spor kulüplerinin kurulduğu İttihat Terakki döneminden bu yana siyaset ve futbolun iç içe olduğu görüşünde.

DW Türkçe’ye konuşan Ajansspor Haber Müdürü ve futbol yorumcusu Kenan Başaran’a göre, Atatürk döneminde himaye edilen Güneşspor örneği bugün İstanbul Başakşehir Futbol Kulübü’nün Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından himaye edilmesi ile benzerlikler taşıyor.

Tek parti döneminin başbakanı Şükrü Saraçoğlu'nun Fenerbahçe Kulübü başkanı olduğunu, Demokrat Parti vekillerinin de üç büyük kulüpte başkanlık yaptığını hatırlatan Başaran, yalnızca siyasilerin değil askerin de futbol dünyası ile sürekli içli dışlı olduğunu anlatıyor.

Başaran siyaset-futbol ilişkisine geçmişten örnekler veriyor
Başaran siyaset-futbol ilişkisine geçmişten örnekler veriyorFotoğraf: Levent Kulu

Kenan Başaran, "12 Mart darbesinin önde gelen komutanlarından Muhsin Batur, Fenerbahçeli Cemil Turan’ın lisansının yetişmesi için askeri uçak kaldırmıştır Ankara’dan Urfa’ya. 12 Eylül yönetiminin Ankaragücü’nü lig kupasını aldı diye Süper Lig’e yükselttiği de malum. Turgut Özal da tesisleşmeye destek vererek futbol üzerinde Recep Tayyip Erdoğan gibi bir 'minnettarlık' oluşturdu. Mehmet Ağar da emniyet müdürü olarak 90’larda futbolla en yakın teması kuran devlet mensuplarındandı" diyor.

"AKP kulüpleri propaganda aracı olarak kullanıyor"

Öte yandan AKP döneminde futbol-siyaset ilişkisinin çok daha görünür ve inkâr edilmez bir hal aldığını kaydeden Başaran, "İktidar tesisten nakite kadar kulüplere büyük kaynak akıtıyor. Kulüp yönetimleri de her cümlelerine bunun karşılığında 'Sayın Cumhurbaşkanımız…' diyerek başlıyor. Bu ilişki milli takım düzeyinde soyunma odasına kadar yansıyor" diye konuşuyor.

Kulüp yönetimlerinin yaptıkları hataları iktidardan ekonomik ayrıcalıklar elde ederek kapatmaya çalıştığını vurgulayan Başaran, "Siyaset de bu desteği karşılığında onları propaganda aracı olarak kullanıyor" değerlendirmesinde bulunuyor.

Kenan Başaran Türkiye siyasetinde Trabzonlu siyasetçilerin etkinliğinin artması ile birlikte, bunun futbolda da etkisini göstermeye başladığına değiniyor: "Özellikle iktidar partisine mensup belediye başkanları, milletvekilleri ve bakanlar şampiyonluk yarışında çok açık şekilde Trabzonspor’dan yana tavır alıyor, onun şampiyon olmasını istediklerini söylüyorlar. Hatta maddi desteklerini de ifşa etmekten kaçınmıyorlar. Diğer yandan Trabzonsporlular, kendilerini "Cumhurbaşkanı da Fenerbahçe üyesi. Divan kuruluna giderek 25. yıl üyelik beratını aldı” diyerek, savunuyorlar"

Trabzonspor
TrabzonsporFotoğraf: Reuters/S. Pivovarov

"Yalnızca Türkiye’ye özgü bir durum değil"

Peki, siyaset ve futbol dünyası arasındaki bu ilişki ağı, uluslararası spor kurallarına ne kadar uygun?

DW Türkçe’ye konuşan Fotomaç Gazetesi yazarı Hüseyin Özkök’e göre, siyaset ve futbol arasındaki bu iç içe geçmiş ilişkiler sadece Türkiye’de olmuyor. Özkök, dünyanın en medeni ülkelerinden biri olarak bilinen İsviçre’de bile durumun böyle olduğuna dikkat çekiyor.

Özkök, "FIFA, UEFA, IOC gibi merkezleri İsviçre’de olan ve ülkenin yasalarına tabi dev kurumlarda yapılan yolsuzluklar nerdeyse örtbas ediliyor" diyor. Diğer yandan totaliter rejimlerle yönetilen ülkelerde de futbolun en önemli propaganda aracı olmaya devam ettiğini söyleyen Özkök, Katar örneğini veriyor. Katar'ın, ikliminin elverişsiz olmasına rağmen başta 2022 FIFA Dünya Kupası olmak üzere çok sayıda spor organizasyonunu almasının altında imaj düzeltme, propaganda düşüncesinin yattığını belirtiyor.

"AİHM, TFF bağımsız karar alamıyor dedi"

Kenan Başaran’a göre ise Türkiye’de kurumların özerkliği fiilen ortadan kalktığı için siyaset-futbol gerilimi daha fazla yaşanıyor. Başaran, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) Tahkim Kurulu başta olmak üzere diğer kurulların bağımsız karar alamadıklarına hükmettiğini hatırlatıyor.

"TFF özerk ama yıllardır siyasetin gölgesi altında. Haluk Ulusoy döneminden sonra çok adaylı bir yarış hiç olmadı. Siyasetin işaret ettiği isim ve yöneticilerden oluştu yönetimler" diyen Başaran, artık bu durumun normal karşılanır hale geldiğini savunuyor. "UEFA, TFF'nin oluşum biçimini takibe alsa üyeliğini bile askıya alabilir" diyor.

Peki, Türkiye’de siyaset-futbol ilişkisi nasıl normalleşir?

Kenan Başaran bu soruya, "Siyasetin ve futbolun kendi alanlarına çekilmesi lazım" yanıtını veriyor. Trabzonspor örneğinde olduğu gibi, iktidar ve futbol takımları arasındaki ilişkilerin gerilmesinin, toplumsal alanda da huzursuzluklar yarattığına işaret eden Başaran, "Siyaset, desteklerini altyapıya yöneltmeli ve tüm kulüplere de bu topraklardaki diğer kurumlar gibi bakıp, mesafeyi korumalı" diyor.

Aram Ekin Duran

© Deutsche Welle Türkçe