Fransa'yı bekleyen reformlar
17 Haziran 2017Fransa'nın halk tarafından sevilen yeni Başbakanı Edouard Philippe, Cumhurbaşkanı Macron tarafından atandıktan hemen sonra istihdamı arttırıcı uygulamalar başlatmak üzere kolları sıvadı. Ancak hükümetin mali imkânları sınırlı. Fransa Maastricht kriterlerine mutlaka uymak istiyor ama sosyal güvenlik sigortalarının borçları durmadan artıyor. Ülkede 3 milyon işsiz var. Sigorta primi ödeyenlerin sayısı azalıyor.
Başbakanın planları arasında kamu görevlilerinin daha ileri yaşta emekliye ayrılması, sosyal sigorta sisteminin baştan sona yenilenmesi de bulunuyor. Uzmanlar 1945 yılında kurulan sosyal sigortaları en çaplı revizyonun beklediğini söylüyorlar. Ilımlı sendikalardan CFDT de Başbakanın reform planlarını destekliyor.
‘Küreselleşme kültürünün' sonu
Ancak havanın değişmesi uzun sürmüyor ve radikal sendikaların ilan ettiği genel greve halktan da katılanlar oluyor. Üç hafta trenler işlemiyor, posta hizmetleri duruyor, çöpler toplanmıyor ve acil ihtiyaçların karşılanabilmesi için asker kışladan çıkıyor.
Ama aklınıza Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve hükümeti gelmesin. Sözünü ettiğimiz yıl 1995'ti. Başbakan Alain Juppe'nin ülkeye küreselleşme kültürünü getirme teşebbüsü Fransa'yı kaosa sürüklemişti ve sonunda Juppe sokağın direnişi yüzünden emeklilik sigortası planlarını rafa kaldırmak zorunda kalmıştı.
Emmanuel Macron o günlerde lise bitirme sınavlarına hazırlanıyordu. 2006 yılında hükümet yeniden reform planlarından vazgeçmek zorunda kaldığında ise Macron devlet memurluğu görevine henüz başlamıştı. Bütün Fransa'da lise ve üniversite öğrencilerinin protesto eylemleri başlatmaları üzerine Başbakan Dominique de Villepin parlamentonun onayını almış olan istihdam piyasası reformunu geri çekmek zorunda kalmıştı.
Sosyal diyalog zafiyeti
Gözlemcilerin ortak görüşü, reform planlarının sadece Fransızlar beğenmediği için değil, aynı zamanda hükümetin ‘iletişim hatalarından' dolayı da akamete uğradığıdır. Alman Dış Politika Derneğinden siyaset bilimci Juli Hamann "Fransızlar hükümetten, koruma görevini öncelikle sosyal alanda yerine getirmesini beklerler. Ne zaman sosyal yardımların azalmasına ve fakirleşmeye yol açabilecek reformlar ilan edilse, Fransızlar duygusal korkuya kapılırlar”, diyor.
Fransa'nın genç Cumhurbaşkanı'nın önceliklerinin başında köklü reformlar geliyor. Macron ve hükümeti bir buçuk yılda altı kapsamlı sosyal güvenlik reformunu uygulamaya koymayı amaçlıyor. Hem de radikal sendikaların ilkinin pazartesi günü yapılacağını ilan ettikleri protesto gösterilerine rağmen. Fransa'daki protesto hareketleriyle ilgili araştırma yapan Julie Hamann reform ajandasının gerçekleşme şansının olduğu görüşünde. Siyaset bilimci "Fransızlar ve genel olarak sendikalar da reformların gerekli olduğunun bilincindeler. Aynı zamanda reform yapma arzusu da var” diyor. Sosyalist hükümetin parti grubundan gelen direnişle karşılaşmış olması gibi bir tehlike Macron açısından söz konusu değil. Cumhurbaşkanı pazar günkü ikinci tur parlamento seçiminden sonra büyük çoğunluğun desteğine sahip olacak.
Sendikalar değişti
Hükümetin tek avantajı, 20 reformların 20 yıldır yapılamamasının yol açtığı zihniyet değişikliği değil. Sendikalardaki güç dengelerinin oynaması da görüşmeleri kolaylaştırabilir. On yıllardır Fransa'nın en güçlü işçi temsilciliği olan radikal CGT sendikası ılımlı işçi temsilcilikleri karşısında zayıflamaya başladı. Ilımlı sendikalar prensipte hükümet ile uzlaşmaya hazır olduklarını duyurmuştu. Ayrıca Cumhurbaşkanı seçim kampanyasında vaat ettiği kapsamlı değişimlerin kendisine reform yetkisi verdiği tezini de kullanabilir. Julie Hermann reformların doğru anlatılıp iletişimde hata yapılmamasının belirleyici olacağını söylüyor. Hermann "sokağa taşmış iktidar mücadelesi görüntüsü mutlaka önlenmelidir. Cumhurbaşkanı Macron'un sendikalarla ve kamuoyuyla nasıl iletişim kuracağı belirleyici olacaktır”, diyor.
Fransa Başbakanı Edouard Philippe sendikalarla yapacağı görüşmelerde muhakkak ‘rehberi' Alain Juppe'nin tecrübelerinden yararlanacaktır. Juppe protestoların doruğa çıktığı 1995 sonbaharında göstericilere sert davranmasının bedelini önce otorite kaybıyla, daha sonra da hükümetin iktidardan uzaklaşmasıyla ödemişti.
© Deutsche Welle Türkçe
Andreas Noll