FAZ: Hollanda seçimleri Berlin ve Brüksel'i rahatlattı
16 Mart 2017Trump yönetiminin ilk bütçe teklifi bakanlık ve federal kurumların harcamalarında önemli kesintiler öngörüyor. Die Welt gazetesi teklifi şu sözlerle yorumluyor:
"Göreve gelmesinden iki ay sonra Donald Trump bir kez daha devrimci olmayı deniyor. İkinci Dünya Savaşı'nın bitmesinden beri bürokrasideki en büyük küçülmeyi planlıyor. Savunmaya ve iç güvenliğe daha fazla para ayrılacak ve bunun için de diğer tüm alanların kan kaybetmesi şart, özellikle de muhafazakârların gereksiz şamata olarak gördüğü alanların. Bu devrimin de kurumların bolluğuna saplanıp kalması son derece mümkün. Bu, en çok birçok Müslüman ülkeden vatandaşlara seyahat yasağı getirmek istediğinde kendini belli etmişti. İlk kararname çok sayıda Federal Mahkeme tarafından durduruldu. Trump hükümeti gözden geçirip düzeltti. Ancak bu kararnamenin de yürürlüğe girmesi iki mahkeme tarafından engellendi. Barack Obama halefine ‘Hakikatin geri ısırmak gibi bir alışkanlığı vardır” tavsiyesini vermişti. Şimdiye kadar haklılığını koruyor.”
Aynı konuda Frankfurter Rundschau gazetesinde yer alan yorum şu şekilde:
"'America first' sözü çevrilecek olursa vahşi ve gayrıinsani demek. ABD Başkanı Donald Trump'ın seçim sloganını bütçe rakamlarına dönüştürdüğü bütçe teklifini de böyle tanımlamak gerek. Buna göre dünyanın en güçlü ordusu daha da güçlü olsun, ABD Meksika'ya duvar örsün ve geçerli belgesi olmayan göçmenleri avlayabilsin diye ABD'de ve diğer ülkelerde insanların açlık çekmesi gerek. Kesintiler nedeniyle acı çekecek olanlar arasında çevre koruma ve kırsal nüfus da var. Ve hepsi bu da değil. Trump şimdiye kadar ABD'nin 20 milyar dolar büyüklüğündeki borç dağını nasıl eriteceğini, vergi vaatlerini nasıl gerçekleştireceğini ya da köprü ve yolların imarı için yatırım programını nasıl finanse edeceğini açıklamadı. Bütün olarak bakıldığında, Başkan, Washington'ı kendi fikrine göre değiştirmek için, balyozla Amerikan toplumunun kazanımlarına vuruyor.”
Hollanda'daki genel seçimlerde aşırı sağcı Geert Wilders'in partisinin güçlü bir sonuç alamamış olması Alman basınında geniş yer buluyor. Frankfurter Allgemeine Zeitung Hollanda genel seçim sonuçlarını şöyle değerlendiriyor:
"Avrupa’nın kaderi belirlenmiş olmadı, çöküş vaizlerinin ya da tasfiyecilerin arzularına göre şekillenmedi. Hollanda siyasetinin tek adam şovu olan sağ popülist Wilders İslam'a, göçmenlere ve Avrupa Birliği'ne karşı intikam harekatını kendisini öyle saydığı gibi büyük muzaffer sıfatıyla sürdüremeyecek. Sık sık kara çalınan Avrupa dostu partiler geniş bir ölçekte başarılı oldu. Brexit ve Trump sonrası tüm kötü şeylerin sayısının üç olmadığı belli oldu. Yani Hollanda'nın Avrupa Birliği'nden ayrılışı, kurucu üye olan Hollanda'nın Avrupa Birliği'nden ve Euro Bölgesi'nden çıkışı olmayacak, belki de Britanya'daki halkoylaması ve Amerika'da yeni bir çağın başlaması ayıltıcı bir etki yarattığı için. Berlin, Brüksel ve diğer yerlerde her halükarda büyük bir hafifleme var.”
Hollanda'daki seçimlere ilişkin Neue Osnabrücker Zeitung'da yer alan yorumda ise temkinli bir iyimserlik öne çıkıyor:
"Hollanda'da siyaset Almanya ile paralel şekilde yön değiştirdi. Çokkültürlü topluma dair ziyadesiyle romantik şarkılar hakikatin etkisi altında sesini kesti. Uygulayıcılarının sürekli daha da büyüyen çelişkisi nedeniyle artık bunlar kendi saflarında dahi artık kayıtsız şartsız sürdürülemiyor. Bunun Avrupa açısından anlamı ne? Umalım ki herkesin artık arkasına yaslanacağı anlamına gelmesin. (Sağ popülist) Almanya için Alternatif partisinin yükselişi, Britanyalıların (Avrupa Birliği'nden) çıkışı, Polonya ile sorunlar ve naif bir dış politikaya verilen tepkiler ilk etapta daha büyük bir dehşete dönüşmedi. Ama bu hızla yeniden kapıya dayanabilir, Hollanda'da olmasa bile bir başka yerde.”
©Deutsche Welle Türkçe
Derleyen: Ercan Coşkun