FAZ: İncirlik kapatılırsa Ankara'nın NATO üyeliği sorgulanır
17 Aralık 2019Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ABD'nin olası yaptırımlarına karşılık olarak, Türkiye’deki askeri üsleri kapatmakla tehdit etmesi Frankfurter Allgemeine Zeitung’un yorum köşesinde değerlendiriliyor:
"Eğer Erdoğan tehdidini uygular ve İncirlik'i Amerikan silahlı kuvvetlerine kapatırsa, ikili ilişkilerde yeni bir dip noktaya ulaşılmış olur ve bunun da ötesinde Türkiye'nin gerçekten bir NATO üyesi olup olmadığı sorusu daha sık sorulmaya başlar. Evet, ortaklarının partlamentoları Ermenilere uygulanan soykırımı soykırım olarak tanıdıklarında bu Türkiye'nin hoşuna gitmiyor, evet, Türkiye Ortadoğu ve Akdeniz'de özerk, kendi güç çıkarlarına odaklı bir rol üstlenmek istiyor ve buna uygun da davranıyor. Ama görünen o ki bunu yaparken, ne olursa olsun karşılıklı yardıma dayalı bir ittifak olan NATO ile sürekli yeni anlaşmazlıkları göze alıyor. Rus üretimi S-400 sistemlerinin satın alınması bir provokasyondu, İncirlik'in kapatılması ise eşi benzeri olmayan bir aşağılama olur."
Neue Osnabrücker Zeitung'un yorum sütunlarında ise Türkiye'nin dış politikası tartışılıyor:
"Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın uluslararası sahnedeki hareketleri, dış politika şizofrenisini andırıyor. Bir NATO müttefiği olarak Rus hava savunma sistemi satın almak yeterince cüretkar, ancak ABD'nin tepkisine şaşırmak ve Washington'ı ABD ordusunun hava üslerini kapatmakla tehdit etmek Erdoğan'ın güvenilirliğine ilişkin ciddi bir şüphe uyandırıyor. Ya da şöyle mi demeliyiz: Türkiye'nin dış politikadaki aklıselimliğine mi şüphe düşürüyor? Bu Ankara'nın, Akdeniz'in doğusunda Mısır, Kıbrıs Cumhuriyeti ve Yunanistan ile arasındaki doğalgaz mücadelesinin ortasında Kuzey Kıbrıs'a silahlı insansız hava aracı konuşlandırması ve Libya'ya askeri olarak karışmak istemesi için de geçerli. Erdoğan bu şekilde hem AB hem de Rusya'nın kendilerini aşağılanmış hissetmesine neden oluyor."
Wiesbadener Kurier gazetesinde ise Almanya'da Mart ayında yürürlüğe girecek yeni işgücü göçü yasasına değiniliyor:
"Federal hükümet, yeni işgücü göçü yasasıyla nihayet Almanya'nın bir göç ülkesi olmadığı yalanından arınmış oluyor. Almanya 1960'lardan beri pratikte bir göç ülkesi. Bu yasa da yaması oluyor. Tekil önlemler mantıklı ancak yetersiz. İnisiyatifin tamamında ise bir eksiklik sözkonusu: Hedefler doğru tanımlansa da uygulamada çekingen biçimde yolun ortasında kalınıyor."
Magdeburg'da yayınlanan Volksstimme gazetesinde de dün Berlin'de düzenlenen işgücü zirvesi yorumlanıyor:
"Kalifiye yabancıların istihdam edilmesi için mevcut olan mekanizmaların güçlendirilmesi iyi bir gelişme. Kötü olansa, ne hükümet ne de işletmecilerin, Almanya'yı üst düzey işgücü için itici kılan sorunların gerçek nedenlerine yoğunlaşmaması. Almanya'da diğer OECD ülkelerine göre net maaş daha düşük. Yabancı diplomalarla terfi etme şansı düşük. Ve, bu yeni işgücü yasasında da vurgulanıyor, yüksek derecede kalifiye kişiler bile önce Almanca öğrenmek zorunda. Bunlar, bir Hindistanlı bilişim uzmanının Avustralya'ya gitmesinin ve Saksonya-Anhalt eyaletinde 2 bin daha az kalifiye Hindistanlı olmasının nedenleri. Bu Almanya'daki yabancı öğrenciler için de geçerli. Eğitim ücreti düşük, kazanç iyi ancak burada okuyanların yarısı bile ülkede kalmıyor."
BÜ,TY
© Deutsche Welle Türkçe