Eğitimde yeni kriz: TEOG’dan sonra ne olacak?
22 Eylül 2017“Kızım, sınavın kaldırıldığını duyunca sevindi. Ama ben, haftada bir değiştirilen eğitim sisteminden umudumu iyice kestim.”
Son bir yıldır 14 yaşındaki kızı ile birlikte TEOG maratonuna hazırlanan yüzbinlerce veliden biri olan Kenan Şanlı, sınavın bir anda kaldırılması ile yaşadığı şaşkınlığı bu sözlerle anlatıyor.
Geçen hafta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş (TEOG) sınavının kaldırılması gerektiğine ilişkin açıklaması sonrasında, milyonlarca öğrencinin kaderini belirleyecek yeni sistemin nasıl şekilleneceğine ilişkin tartışma başladı.
Milli Eğitim Bakanlığı’nın TEOG'un yerine geçmesi planlanan yeni sistemi hafta başında önce Bakanlar Kurulu’na, ardından da Cumhurbaşkanı Erdoğan’a aktarması bekleniyor. Ancak pek çok eğitimci ve veli, eğitim kurumları ve öğrenci ailelerinin görüşü alınmadan, tepeden inme verilen bu kararın eğitimde yeni krizlere yol açabileceği endişesi taşıyor.
Yaklaşık 1,3 milyon ortaokul öğrencisini lise eğitimine taşıyan TEOG sınavında geçen yıl, Eğitim İş Sendikası’nın araştırmasına göre 15 bin birinci çıkmış ve bu durum sınavın güvenilirliğini kamuoyu nezdinde sorgulanır hale getirmişti. Şimdi ise TEOG’un tamamen kaldırılacağının açıklanması, pek çok yeni soruyu da beraberinde getirdi.
“Herşey altüst oldu”
Çocuğunu özel okulda okutan velilerden biri olan Kenan Şanlı, “Ben başından beri TEOG gibi bir sınavın olmaması gerektiğini düşünenlerdenim” diyor. Ancak hükümetin uzun yıllar eğitim sistemi üzerinde sürekli değişikliğe gittiğini, bu nedenle en azından TEOG sınavı ile sistemin “net ve belli” bir hale geldiğini anlatan Şanlı, şunları söylüyor: “Şimdi ise herşey yeniden altüst oldu. Daha bir ay önce Milli Eğitim Bakanı’nın televizyonda TEOG sınavını övdüğünü hatırlıyorum. Hatta Cumhurbaşkanı sınavın kalkacağını söylemeden iki gün önce bakanlığın sitesinde yayınlanan TEOG için açık uçlu soru örneklerine baktık. Ama sonra tek bir açıklama ile herşey belirsiz hale geldi.”
Lise eğitimi yaşına gelmiş bir çocuğun ailesi olarak bundan sonra en büyük endişelerinin TEOG sisteminden bile geriye düşecek düzenlemeler ile karşılaşmak olduğunu dile getiren Şanlı, şunları soruyor: “Deniyor ki, okullar kendi sınavını yapacak. Biz bu sınavlarda torpil dönmediğinden nasıl emin olacağız? Adrese dayalı kayıt diyorlar, ailelerin bunun için hileli ikametgahlar edineceğini bilmiyorlar mı?”
Gözler Bakanlar Kurulu'nda
Şimdilik bu soruların yanıtları kimsede yok. Gözler ise, haftabaşında yapılacak Bakanlar Kurulu toplantısında Milli Eğitim Bakanlığı tarafından ortaya konacak alternatif önerilerde. Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, geçen hafta TEOG’a alternatif yöntemlerin bir ay içinde Bakanlar Kurulu’na sunulacağını açıklamıştı. Ancak sonrasında bu alternatif modellerin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ABD ziyareti sonrasına yetiştirilmesi kararı alındı. Bu modellerin neler olacağına dair yapılan tahminlerde ise, yüksek başarılı öğrencilere özel bir merkezi sınav yapılması, geri kalan öğrencilerin ise adrese dayalı kayıt ile okullara yerleştirilmesi ve her okulun kendi sınavını yapması gibi seçenekler öne çıkıyor.
"Görüş alınmaması yanlış"
TEOG’un kaldırılmasını DW Türkçe’ye değerlendiren Eğitim Reformu Girişimi Politika Uzmanı Yeliz Düşkün'e göre TEOG'un kaldırılması doğru bir adım, ancak bunun ani bir kararla yapılması ve eğitim sektöründeki paydaşlardan görüş alınmaması yanlış.
“Eğer yeni bir sistem getirilecekse, bunun bir tartışma ve uyum süreci olmalıydı” diyen Düşkün, her okulun kendi sınavını yapması gibi seçeneklerin fırsat eşitliğine ağır darbe indireceği tehlikesine de dikkat çekiyor. Eğitim politikalarının uzun vadeli perspektiflerle ve yalnızca akademik başarıyı değil çocukların mutluluğunu da hedef alarak oluşturulması gerektiğinin altını çizen Yeliz Düşkün, “Şimdi yeni sistem muhtemelen hiç denenmeden, pilot uygulamalar yapmadan doğrudan uygulamaya geçecek. Bu da sürekli değişen bir sistemin içinde bocalayan çocukları daha da mutsuz ve huzursuz kılacak” diye konuşuyor.
Türkiye “öğrenci memnuniyeti”nde sonuncu
Türkiye’de eğitim sistemi çok uzun yıllardır en önemli tartışma konularının başında geliyor. Özellikle son 15 yılda hiçbir öğrencinin okula başladığı sistemle mezun olamaması ve bu dönemde 6 ayrı eğitim bakanının görev yapması, eğitimde tutarlı politikalar uygulanmadığı eleştirilerini artırıyor. Türkiye’de bir yandan eğitim müfredatından evrim teorisinin çıkarılması ya da İmam Hatip Lisesleri’nin yaygınlaşması tartışılırken, diğer yandan Türkiye’deki öğrencilerin uluslararası normlara göre giderek daha da başarısız hale gelmesi sorunu baş gösteriyor.
Avrupa Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD) ülkelerini kapsayan Uluslararası Eğitim Değerlendirme Testi (PISA) sonuçları bu konuda en güncel örnek. Türkiye’deki öğrenciler PISA sonuçlarına göre bilim, matematik ve okumada OECD ortalamasının altında kalmış durumda. 72 ülke ve ekonomik bölgede 15 yaşındaki 540 bin öğrenci arasında yapılan testte Türkiye, OECD ülkeleri arasında matematikte 49, fen bilimlerinde 52 ve okumada 50’nci sırada yer alıyor. Bununla birlikte, yine OECD ülkelerindeki öğrenciler arasında yapılan “yaşam memnuniyeti” sıralamasında da Türkiye, 10 üzerinden 6.12 puanla son sırada yer alıyor.
"Sorunlar kaosa dönüştü"
Eğitim-Sen Genel Başkanı Feray Aytekin Aydoğan, DW Türkçe’ye yaptığı açıklamada, “2012’de 4+4+4 sistemi ile birlikte eğitimde var olan sorunlar kaos boyutuna ulaştı ve artık her gün yeni bir kaos yaşıyoruz” diyor. Ülkedeki tüm öğrenciler için kamusal ve eşit bir eğitimin geçerli olması gerektiğini anlatan Aydoğan’a göre, eğitimdeki özelleşme, bina yetersizliği, öğretmen atamalarındaki yanlışlıklar, müfredat değişiklikleri gibi sorunlar ile sistem felç olmuş durumda. Yaptıkları araştırmalara göre, 2012’den bu yana ülke genelinde 2 milyon çocuğun okula gitmeyi bıraktığını kaydeden Eğitim-Sen Başkanı, İmam Hatip Liselerini (İHL) güçlendirmek amacıyla atılan adımların tüm sistemi ağır bir krize soktuğunu savunuyor.
“İmam Hatip’lerin başarısızlığı örtülüyor”
Çıkarılan yönetmeliklerle İHL’lerin kayırıldığını ifade eden Aydoğan, “Yakında İmam Hatip dışında okul kalmayacak. Fen lisesi kurulması için en az 50 bin nüfus aranırken, İHL açmak için 10 bin nüfus yetiyor. İstanbul’da bile yalnızca iki tane güzel sanatlar lisesi kaldı. İHL’ye ücretsiz yemek, servis, donanımlı bina gibi avantajlar sunuluyor. Vakıf ve derneklerin yalnızca İHL’ye bağış yapması teşvik ediliyor” diye konuşuyor. Tüm bunlara rağmen üniversite sınavında her beş İHL öğrencisinden yalnızca birinin üniversiteyi kazandığına işaret eden Aydoğan’ın son sözleri ise, Türkiye’de eğitim sistemi tartışmalarının daha da derinleşeceğini gösteriyor:
“Neden TEOG’un bir anda kaldırılması için böyle bir zamanlama seçildi? Bence hükümet, genel sınavlarda İmam Hatip okullarının başarısız olduğu görüntüsünü ortadan kaldırmak istiyor. Bu okulların akademik başarısızlığını örtmek için yeni düzenleme yapılıyor. Peş peşe birbiri ile çelişen açıklamalar yapıyorlar. En büyük kaygımız, İHL’ye giden ile gitmeyen öğrenci arasındaki ayrımın derinleştirilmesi.”
©Deutsche Welle Türkçe
Aram Ekin Duran