Esad sonrası için Berlin planı
28 Ağustos 2012
Almanya’nın dış politika alanındaki en önemli düşünce kuruluşlarından Berlin merkezli Bilim ve Politika Vakfı ve ABD’den Barış Enstitüsü’nün koordinasyonunda Yaklaşık 50 muhalifin katıldığı toplantılar sonrasında ‘The Day After - Ertesi Gün' başlıklı 122 sayfalık bir belge sunuldu. Aralarında eski generaller, ekonomi ve hukuk uzmanları, etnik grup ve mezhep temsilcilerinin de bulunduğu muhalifler Ocak ayından bu yana toplam altı toplantı gerçekleştirdi.
Toplantılara katılan Suriye Ulusal Konseyi temsilcisi Afra Çelebi, öncelikle toplumun yaralarının sarılması gerektiğini belirtiyor:
“Her şeyden önemlisi, toplumun sağlığına yeniden kavuşması, son yıllar ve on yılların zulmünden sıyrılması. Toplumun mümkün olduğunca normal bir duruma dönmesi gerek. Çünkü şu an Suriye yaralı bir toplum.”
Bağımsız yargı ve hukuk devleti
Muhalefetin en önemli taleplerinden biri, geçiş dönemi için bağımsız bir yargının hızlı bir şekilde hayata geçirilmesi ve keyfî iktidardan hukuk devletine dönüşüm. Suriyeli insan hakları aktivisti Rami Nahla, öncelikle vatandaşın devlete güveninin yeniden inşa edilmesi gerektiğini vurguluyor:
“Yasaların üstünlüğü ilkesi geçerli olmalıdır. Esad yönetimindeki Suriye’de herkes böyle bir şey olmadığını biliyor. İyi ilişkileri bulunan, güç ve paraya sahip olanlar yasalara uymak zorunda değildi. Bu nedenle yasaların üstünlüğü genel ilke haline gelmeli. Zengin ya da yoksul, ünlü ya da sıradan vatandaş… Her Suriyeli için yasa aynı olmalı.”
"Şeriat gelmeyecek"
Suriye içinde olduğu kadar dışında da yaygın bir endişe, Esad sonrasında Suriye’nin radikal İslamcıların eline geçmesi. Suriye Ulusal Konseyi temsilcisi antropolog ve yayımcı Afra Çelebi, yeni hukuk düzeninin insan hakları ve hukuk devleti ilkeleri temelinde inşa edileceği güvencesi verdi. Berlin’deki toplantılara katılan Müslüman Kardeşler temsilcisinin de Şeriat düzenini reddettiği belirtiliyor.
Muhalifler hızlı bir şekilde bir geçiş hükümeti ile anayasayı oluşturacak meclisin kurulması gerektiğini vurguluyor ve 1950 yılındaki Suriye anayasasının temel alınabileceğini belirtiyor. İlk adım olarak Beşar Esad'ın 2012'de üzerinde değişikliklere gittiği anayasa feshedilecek. Yeni anayasa ile devlet yetkililerinin özgür ve adil seçimlerle seçmenler tarafından belirlendiği yeni bir seçim sisteminin temeli atılacak.
Suçların aydınlatılması için komisyon
Muhaliflerin planının bir diğer önemli maddesi ülkede toplumsal barışın sağlanması. Sadece çatışmaların yaşandığı 1,5 yıl değil, öncesindeki suçların da aydınlatılması için bir komisyon kurulması talep edildi. Suriye Ulusal Konseyi temsilcisi Çelebi:
“Devrim dönemi dışındaki suçları da aydınlatacak bir tarihçiler komisyonu kurulmasını tavsiye ediyoruz. Tabii ki son bir buçuk yılda tamamen yeni bir zulüm yaşadık. Ama Esadlar döneminde 42 yıl süren bir zulüm serisi var. 1982'deki Hama katliamı gibi. Esad’ın ayaklanmayı bastırdığı 80’li yıllar boyunca ortadan kaybolan 80 bin kişiyi de gündeme getirmeliyiz. Esad halka karşı topyekün cezalandırmaya girişmişti. Pekçok masum da arada acı çekti.”
Güvenlik ve istihbaratta reform
Bir diğer önemli reform talebi, ordu, güvenlik güçleri ve istihbarat birimlerinin sivil bir otoritenin emri altına sokulması, ancak aynı zamanda siyasî etkiden tamamen bağımsız işlemesi. Ekonomi ve sosyal sistemin reformu da önemli yapı taşları arasında yer alıyor. Toplantıyı organize eden Bilim ve Politika Vakfı'ndan Muriel Asseburg şunları söylüyor:
“Baba-oğul Esadların 40 yıllık iktidarı ekonomik olarak muazzam bir eşitsizlik yarattı. Bu eşitsizlik son yıllardaki kısmî liberalleştirmelerle daha da derinleşti. Son bir buçuk yılda yaşanan çatışmalar da eklenince insanî zorluklar çok büyük ve ülkenin yeniden imarına yönelik çalışmalar çok zorlu geçecek. Ekonominin yeniden imarını saymıyorum bile.”
"Batı'nın politikaları çelişkili"
Ancak tüm bu planların hayata geçirilebilmesi için Esad'ın gitmesi gerekiyor. Suriyeli muhalefet Batı'dan daha fazla destek bekliyor. Asseburg, Suriyeli muhaliflerin hayal kırıklığını şöyle ifade ediyor:
“Pekçok Suriyeli muhalif açısından, ülkelerindeki zalim baskının nasıl gün be gün sürdüğünü ve Batı’nın bunu durdurmak için elle tutulur hiçbir şey yapmadığını seyretmek zorunda kalmak çok zor. Her şeyden önce Batı politikalarının çelişkilerini görüyorlar. Batı kendisini insan hakları savaşçısı olarak görse de iş ciddiye binip bir şeyler yapması talep edildiğinde devreye girmiyor. Pekçok Suriyeli'nin gözünde durum bu.”
© Deutsche Welle Türkçe
DW,AFP,dpa/BK,HK