Erdoğan’ın pozitif değişimi
1 Kasım 2012DW Türkçe Yayınlar Sorumlusu Baha Güngör'ün yorumu:
"Türkiye Başbakanı, Berlin’i her zamanki sert üslubunun aksine daha mülayim bir ton kullanarak şaşırttı.
Erdoğan, daha önceki ziyaretlerinde, Almanya’yı uyum politikaları konusunda şiddetli bir şekilde eleştirmiş, örneğin bir “insanlık suçu” olduğunu söyleyerek asimilasyona karşı uyarıda bulunmuştu. Ancak bu kez her zamanki sert üslubunun aksine yumuşak bir tonla gönül aldı. Peki, Erdoğan’ın bu pozitif değişiminin nedeni nedir? Almanya’da yaşayan Türklerin bu ülkeye uyum sağlamasını neden şimdi istiyor?
Türkiye bölgesel bir güç olma yolunda ilerliyor. Avrupa’da benzeri olmayan bir ekonomik büyümeye sahip olmaktan dolayı gururlu ve bunun yanı sıra güney komşularındaki sayısız çatışmada Batı’nın stratejilerinin destekçisi olarak önemli bir rol üstleniyor. Bir NATO ülkesi olarak kalkınmanın eşiğindeki bir ülkeden ekonomik bir güce doğru evrildiği olumlu kalkınma eğilimini ilerletebilmesi için AB’nin, öncelikle de Almanya’nın desteğine ihtiyacı var. Türkiye, dış ticaretinin yaklaşık yüzde 37'sini AB üyesi ülkelerle yürütüyor, AB üyesi olmak istiyor ve bu hedefe sadece Almanya’nın yardımıyla ulaşabilir. Erdoğan, Türk-Alman ilişkilerindeki gerginliklerin AB hedefine zarar verebileceğini biliyor.
Almanya ise Türkiye'nin Avrupa ve Ortadoğu arasındaki önemli konumu nedeniyle AB hedefini göz önünde bulundurmaya devam etmesi gerektiğini biliyor. Örneğin Avrupa’nın enerji ihtiyacının karşılanması için güvenli bir ulaşım yolu olması gibi nedenlerden ötürü Türkiye, jeo-stratejik açıdan çok önemli. Kendini yeniden tanımlamaya zorlanmış gören ve Avrupa ile arasına mesafe koyan bir Türkiye, AB için bir dezavantaj olur. Üstelik sadece ekonomik nedenlerden ötürü de değil.
Türkiye’deki gayrimüslim azınlıklar, durumlarındaki iyileşmeden memnun. Ancak yine de ideal durumdan bahsetmek şu an mümkün değil. Ayrıca azınlık haklarına ilişkin problemlerin yanı sıra, Aleviler başta olmak üzere toplumun büyük bir kesimi ülkedeki mevcut durumdan şikâyetçi. Gazeteciler ve entelektüeller de büyük haksızlıklardan, kovuşturma ve keyfi tutuklama dalgalarından yakınıyor. Türkiye'den yerine getirmesi beklenen reformlar, sadece AB hedefinden vazgeçmediği sürece ciddi bir şekilde talep edilebilir.
Almanya Başbakanı Angela Merkel, 2013 yılının şubat ayında Türkiye’yi ziyaret edecek. Bilhassa ülkesinin seçim yılına denk gelmesi nedeniyle cesurca bir adım. Federal hükümetin o güne dek bazı ev ödevlerini yerine getirmesi gerekiyor. İşadamı, sanatçı ve öğrenciler için vize yükümlülüklerinde kolaylaştırmaların yanı sıra çifte vatandaşlık hakkının kabulü bunlar arasında. Ayrıca Türkiye’nin yeniden AB zirvelerine davet edilmesi Ankara'daki mercilere yönelik çok olumlu bir sinyal olur. Sonuçta Türkiye, herhangi bir ülke değil ve parya yerine Avrupa’nın partneri olarak görülmeyi çoktan hak etti."
© Deutsche Welle Türkçe
Yorum: Baha Güngör
Editör: Başak Özay