'Erdoğan, AB zayıf olduğu için güçlü'
3 Nisan 2016AB-Türkiye arasında varılan anlaşma uyarınca 4 Nisan'dan itibaren yasa dışı yollarla AB ülkelerine giriş yapmış sığınmacıların Yunanistan'dan Türkiye'ye iadesine başlanıyor. Geri gönderilen her sığınmacı karşılığında Avrupa Birliği, Türkiye'deki mülteci kamplarından yasal yollardan bir Suriyeli sığınmacıyı kabul edecek. Uygulama sürecinin başlangıcına hukuki, alt yapısal ve güvenlik konularındaki kaygılar eşlik ediyor. Alman basınında hafta sonunda çıkan haber ve yorumlarda da sığınmacıların Türkiye'ye iadesi ağırlıkta. Basın özgürlüğü konusunda Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'a yönelik eleştiriler de göze çarpan bir diğer konu.
Tagesspiegel gazetesi Avrupa’nın bir numaralı gündem maddesi sığınmacı sorununu ele alıyor. Gazete Federal İçişleri Bakanı Thomas de Maiziére’nin Türkiye modelini örnek gösterdiğini yazıyor:
“Şayet sığınmacılar Akdeniz'i geçerek yeni rotalar üzerinden gelmeye devam ederse, Kuzey Afrika ülkeleriyle de Türkiye gibi anlaşmanın yoluna gitmemiz gerekir. Örneğin İtalya'dan iade edilecek mülteciler için Kuzey Afrika’da sığınmacı kabul merkezleri kurulabilir. Bunun karşılığında da bu ülkelere insani yardım yapılabilir”.
Saarbrücker Zeitung da Alman Federal Meclis Başkan Yardımcısı Claudia Roth’un sığınmacıların Türkiye'ye iadesiyle ilgili açıklamalarına yer veriyor. Roth, ‘AB’nin ruhunu sattığı' görüşünde:
“Sığınmacıların Türkiye’ye iadesi durdurulmalı. Konu sığınmacıların korunmasından ziyade sığınmacılardan korunmak boyutuna geldi. Sayın Merkel’in aylar önce bahsettiği ‘insani himayecilik' tamamen unutulmuşa benziyor. AB ruhunu sattı ve temsil ettiği değerlere ihanet ediyor. Avrupa'da dayanışma içerisinde ortak bir sığınmacı kabul mekanizması oluşturularak kapılarını bu insanlara açacak yasal yollar bulunması gerekiyor. Sorumluluk duygusunun hala var olduğu ülkeler bu konuda öncü olmalı. Buna Almanya da dâhil”.
Spiegel Dergisi bu hafta son dönemde kendisini hicveden video klip yüzünden Almanya’ya yönelttiği itirazlarla gündeme oturan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı taşımış kapağına. Cumhurbaşkanı Erdoğan için özel bir dosya hazırlanan bu sayıda Erdoğan, geçmişten günümüze farklı yönleri ile ele alınıyor. ‘Boğaz’ın çılgın adamı’ başlıklı dosyada dikkat çeken bazı bölümler şöyle:
“Türkiye, AB ve Almanya, kendini Erdoğan'ın ellerine teslim etti: Kendisinden sığınmacı krizine çözüm bulması isteniyor. Ancak hiciv meselesiyle şimdi Erdoğan’ın nasıl bir düşünce yapısına sahip olduğu ortaya çıktı. Kendisini yakından tanıyanlar, Avrupa konusunda endişelenmekte haklı… Erdoğan, AB zayıf olduğu için güçlü. AB liderleri ve özellikle de Merkel sığınmacı krizini nasıl aşacaklarını bilmedikleri için ona ihtiyaç duyuyor. AB’nin, sınırların kontrolü ve kabul edilecek sığınmacı sayısı konusunda mutabakata varması gerekiyor. Ancak bu olmadığından AB'nin kirli işlerini yaptıracak; sığınmacıları püskürtüp geri yollayacak birine: Erdoğan’a ihtiyacı var. Ve kirli işleri halledenler genellikle beyefendilerden çıkmaz.”
Extra 3 adlı Alman mizah programında Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın hicvedilmesinin yankıları sürüyor. Bir süredir Türkiye'de muhalif basın organlarına baskı uyguladığı gerekçesiyle eleştirilen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a bir eleştiri de Avrupa Parlamentosu Başkanı Martin Schulz'dan geldi. Bild am Sonntag gazetesine konuşan Schulz, “Türkiye ile sığınmacı krizi konusunda işbirliği yapıyoruz ama bu yüzden sessiz kalmak zorunda değiliz” diyerek sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Sırf bir ülkenin cumhurbaşkanı karikatürize edilişinden rahatsız oluyor diye Almanya'da demokratik hakları sınırlamamızı istemesi, kabul edilemez. Hiciv, demokrasi kültürünün temel taşlarından ve ‘siyasetçiler, -ki buna Türk Cumhurbaşkanı da dâhil- bununla yaşamayı öğrenmek zorunda… Ben Erdoğan’ı uzun süredir iyi tanırım açık konuşur ve kendisiyle açık konuşulunca da bunu anlar... Erdoğan'ın şunu açıkça anlamasını sağlamalıyız: Bizim ülkemizde demokrasi var. Bitti. Sığınmacı sorunu konusunda birçok ülkeyle işbirliği yapıyoruz ve bunların arasında demokrasi abidesi sayılamayacaklar da var. Hem biz anlaşmayı Türkiye Cumhuriyeti ile imzaladık Sayın Erdoğan ile değil.”
© Deutsche Welle Türkçe
Derleyen: Meltem Karagöz