Libya, artık Türkiye’nin Libya’sı mı?
29 Mayıs 2020Avrupa Dış İlişkiler Konseyi (ECFR) tarafından yayımlanan "Libya artık Türkiye'nin Libya'sı" analizi ile dikkatleri üzerine çeken Tarek Megerisi, DW Türkçe'nin sorularını yanıtladı.
Megerisi, Türkiye'nin Libya'da "hakim güç” haline geldiğini söylerken, bölgede askeri rekabetin tansiyonu daha da tırmandırabileceğine işaret etti.
Rusya'nın Libya'da, NATO için "devasa boyutta” stratejik tehdit oluşturabilecek adımlar atabileceğine dikkat çeken Megerisi, "Beyaz Saray Libya'da olup bitenlere kayıtsız kalsa da, ABD Savunma Bakanlığı, Rusya'nın Libya'daki hamlelerinden çok rahatsız. Dolaysıyla ABD Savunma Bakanlığı, perde arkasında, NATO gücü olan Türkiye'yi, NATO'nun çıkarlarını koruması için destekleyebilir” diye konuştu.
ECFR'nin Libyalı uzmanı Tarek Megerisi'ye yönelttiğimiz sorular ve yanıtları şöyle:
DW Türkçe: Yazdığınız son analiz, "Libya, artık Türkiye'nin Libya'sı” başlığını taşıyor. Libya'nın yeni siyasi realitesi bu mu, Türkiye bu kadar etkili mi?
Tarek Megerisi: Libya'daki gelişmeleri belirleyen hakim güç artık Türkiye diyebiliriz. Traublus'taki hükümet Türkiye'ye bağlı hareket ediyor, Ankara'dan ciddi boyutta destek ve yönlendirme alıyor. Şu anda Libya'daki gelişmelerin seyrini belirleyen hakim güç Türkiye.
Son gelişmelerin ardından Rusya'nın Libya'ya savaş uçaklarını göndermesi, sorunu daha karmaşık hale getirecek gibi. Yıllarca sürecek bir ihtilaf ile karşı karşıya kabalar miyiz?
Evet öyle görünüyor… Rusya ve Türkiye'nin, Suriye'de olduğu gibi Astana benzeri bir süreç başlatabilecekleri görüşündeyim. Ama bu sefer farklı olarak Rusya değil Türkiye lider aktör olacak. Çünkü Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Mısır, ideolojik ve jeopolitik nedenlerden ötürü Türkiye'nin hakim güç olmasını, Trablus üzerindeki nüfuzunu kabullenemiyorlar. Türkiye ise geri adım atmaz, atmak istemeyecektir. Çünkü Kıbrıs, Yunanistan ve Mısır'ın Doğu Akdeniz'deki manevralarına karşı Türkiye'nin geliştirdiği ‘Mavi Vatan' projesi için Libya kilit öneme sahip. Özetle Libya'da nihai bir çözümü, çok farklı aktörün, çok farklı çıkar ve çekinceleri zora sokuyor.
Türkiye'nin desteği ile yürütülen askeri harekatın Hafter'in Trablus'u ele geçirme planlarına darbe indirdiğine, hava üstünlüğünü yeniden sağlayamaması halinde kaybetmeye devam edeceğine dikkat çekiyorsunuz. Peki Libya'ya konuşlandırılan yeni Rus savaş uçakları Hafter güçlerine bu üstünlüğü sağlayabilir mi?
Bunlar yeniden üstünlük sağlamasına yarar mı bilmiyorum ama bu destekle Hafter, kendi kontrolü altındaki bölgelere Türkiye'nin ilerleyişini önleyebilir. BAE de çok yoğun silah yardımını sürdürüyor. Petrol yataklarını korumak için ellerinden geleni yapacaklardır. Amacın bu olduğunu düşünüyorum. Ama Hafter'in şimdi başka sorunları da var. İlk kez Hafter cephesinde bölünmeler olduğunu görüyoruz. Hafter'in Libya Ulusal Ordusu olarak adlandırdığı, aslında bir ordu değil, pek çok farklı çıkar gruplarından oluşuyor. Traublus'u ele geçirme hedefi artık gerçekleşmeyeceği için, Hafter'in bu grupları bir arada tutmak için büyük çaba göstermesi gerekecek, çünkü şimdiden bu gruplar arasındaki huzursuzluklar artıyor…
ABD Libya'da olup bitenleri uzun süre uzaktan izlemeyi tercih etti. Ancak bu hafta ABD Afrika Merkez Komutanlığı (AFRICOM) Libya'ya gönderilen savaş uçaklarıyla ilgili olarak Rusya'yı hedef alan dikkat çekici bir açıklama yaptı. "Rusya Libya'daki çatışmalara taraf olduğunu artık inkar edemez” ifadelerine yer verilen bu çıkışı nasıl yorumluyorsunuz?
Açıklamanın bence en çarpıcı bölümü, Amerikalı General Townsend'in, Rusya'nın Libya'da hava savunma sistemi konuşlandırabileceği yönündeki uyarısı. Rusya'nın A2AD (Anti Access Area Denial) olarak adlandırılan, bölgeyi diğer ülkelerin güçlerine kapatmayı amaçlayan bir sistemi Cufra hava üssüne konuşlandırması, NATO için devasa boyutta bir stratejik tehdit oluşturur. Kanımca önümüzdeki süreçte bu konu tansiyonun ciddi ölçüde tırmanmasına yol açacak.
NATO üyeleri zaten Libya konusunda bölünmüş durumda. Fransa Hafter'i, Türkiye es-Sarrac hükümetini destekliyor. Bu konuda ortak bir anlayışa varmaları mümkün mü sizce?
Çok doğru bir noktaya işaret ediyorsunuz. Zaten bu bölünmüşlük, NATO'nun, Avrupa'nın, Batı'nın son 10 hatta 20 yılda sergilediği zayıflığın, dış politikadaki başarısızlıklarının nedeni. Ama şu önemli: Bir NATO gücü olan Türkiye artık Libya'da. Beyaz Saray Libya'da olup bitenlere kayıtsız kalsa da, ABD Savunma Bakanlığı, Rusya'nın Libya'daki hamlelerinden çok rahatsız. Dolaysıyla ABD Savunma Bakanlığı, perde arkasında, NATO gücü olan Türkiye'yi, NATO'nun çıkarlarını koruması için destekleyebilir.
Siz analizinizde, Berlin Konferansı'nın ocak ayında başarısızlıkla sonuçlanması nedeniyle Türkiye'nin Libya konusunda daha etkili bir şekilde harekete geçtiğini savunuyorsunuz. Bunu açar mısınız?
Türkiye, Libya'ya müdahil olacağını duyurmasının, BAE, Mısır ve diğerlerini bir uzlaşmaya razı edeceğini umut etmişti. Hafter'in Alman dışişleri bakanı karşısında, Berlin Konferansı sonuçlarını kabul etmeyi reddetmesi, Türkiye'yi çok ciddi ölçüde kuşkulandırdı. BAE'nin silah gönderilmeyeceği taahhüdünü verdikten neredeyse 24 saat sonra Hafter güçlerine silah göndermesi kanımca Türkiye açısından diplomasinin sonuç vermeyeceği kanaatinin oluşmasına neden oldu, güç kullanma yolunu seçtiler… Türkiye şimdi bence yeniden diplomasi masasına yeniden oturulmasını istiyor, üstelik şimdi Türkiye'nin eli daha da güçlü.
Peki bu aşamada diplomasiye yeniden fırsat tanınır mı? Yazılarınızda, Avrupa için Libya'da çözümün sağlanması konusundaki kapıların kapanmakta olduğunu, hızlı hareket edilmesi gerektiğine vurgu yapıyorsunuz. Avrupa size göre siyasi bir çözüme destek olabilmek için neler yapabilir?
Avrupa, Libya'da müdahil olan ülkeler arasında arabuluculuk yapmalı. Rusya şu anda birbirleriyle konuşmayan Türkiye ile BAE ve Mısır'ı ortak bir noktada buluşturmaya çalışan aktör olmaya çalışıyor. Bunu Avrupa yapıyor olmalı. Ellerinde Berlin Konferansı süreci var. Türkiye'nin uzlaşıya açık olduğu, Mısır ve BAE'nin herşeyi kaybetme korkusu yaşadıkları bu momentumu kullanmalı, herkesin masaya dönmesini sağlamalılar….
Avrupalılar kendi aralarında Libya konusunda uzlaşı sağlayamazken, ihtilafa taraf olan ülkeleri nasıl ikna edebilirler?
Yunanistan ve Kıbrıs neden Hafter'e destek veriyor? Türkiye ile Libya hükümeti arasındaki Deniz Yetki Alanları Mutabakatı'nın hükümsüz olması için Hafter'in kazanmasını istiyorlar. Bu çok dar görüşlü bir yaklaşım ve bu sözkonusu ülkelerin gerçek çıkarlarına da hizmet etmiyor. Oysa Avrupa ülkeleri Yunanistan'a, Kıbrıs'ın toprak bütünlüğüne zaten destek veriyor. Akılcı olan Türkiye ile mevcut ihtilafı doğrudan Türkiye ile çözmeye çalışmak. Türkiye'yi daha da yabancılaştırıp, izole etmek akılcı değil. Çünkü Doğu Akdeniz'deki türbülans daha da artıyor. Türkiye NATO müttefiki, Avrupa'nın müttefiki. İki tarafın da birbirine ekonomik, stratejik ve güvenlik konularında ihtiyacı var. Taraflar Doğu Akdeniz'deki sorunları ideolojik yaklaşımlardan arınarak, teknik düzlemde çözmeye çalışmalı. Bir adım geriye atıp, duygusallığı bir kenara koyup, akılcı bir yaklaşım sergilenmek zorunda. Bu mücadele Libya ve halkı üzerinden yürütülmemeli…
Türkiye'nin Libya hükümetine askeri destek vermesi konusunda yoğun eleştiri ve endişe dile getirilirken, uluslararası alanda BAE'nin faaliyetlerinin çok da gündemde olmaması, siyasi açıklamalara çok da konu edilmemesini neye bağlıyorsunuz?
Bunun bir nedeni Fransa'nın Avrupa sahnesindeki ağırlığı. Sadece Doğu Akdeniz'deki rekabet nedeniyle değil, Cumhurbaşkanı Macron ile Erdoğan'ın ilişkilerinde de bir takım uyuşmazlıklar olduğunu anlıyoruz. Fransa, BAE ile hem tüm bölgede hem de özellikle Libya'da çok yakın bir şekilde hareket ediyor. Türkiye'nin müdahelesi de bu ortak çıkarlara büyük bir tehdit oluşturdu, BAE'nin bölgedeki hedeflerini sekteye uğrattı. İkinci bir neden de, Avrupa ülkelerinin BAE ile çok önemli ekonomik ya da stratejik ilişkilere sahip oluşu. Şu çok açık, Libya bu ülkeler için, BAE ile ilişkilerini riske sokacak önemde değil. Çünkü Körfez ülkeleriyle bir sorun çıktığında, bunun ekonomik sonuçlar doğurabileceği biliniyor…
Değer Akal
©️ Deutsche Welle Türkçe