1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git
Basın özgürlüğüTürkiye

DW Türkçe’ye yine ulaşılır, iktidar sınıfta kalır

Türkei Banu Güven
Banu Güven
2 Temmuz 2022

"DW Türkçe’ye ve VOA haber sitelerine getirilen erişim yasağı, arkaik bir otoriter yönetim örneği." Banu Güven DW Türkçe’de yazdı.

https://p.dw.com/p/4DYYJ
Deutsche Welle'nin Bonn'daki binası
Deutsche Welle'nin Bonn'daki binasıFotoğraf: Oliver Berg/dpa/picture alliance

Bu iktidar bir türlü öğrenemiyor. Haber kaynaklarına internette erişim engeli getirmek bu çağda şalteri tamamen indirmediğiniz sürece im-kan-sız. İsteyen bilgiye ulaşıyor. Farklı DNS ayarları ya da VPN adresleriyle, yol biraz uzasa da, menzile varmak mümkün. Dolayısıyla son olarak DW Türkçe'ye ve VOA haber sitelerine getirilen erişim yasağı, arkaik bir otoriter yönetim örneği. Bu tür yasaklar, sadece bir iktidarın basın özgürlüğü sıralamasında listenin en aşağısındaki yerini garantiliyor. Örnekleriyle anlatayım.

Banu Güven
Banu GüvenFotoğraf: Privat

Twitter erişim yasağıyla dalga geçildi

Bundan yıllar önce, 20 Mart 2014'te dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan Twitter'ı kapattırmıştı. Yerel seçime 10 gün vardı ve sosyal medyada 17 - 21 Aralık'a dair ses kayıtları dolaşıyordu. Başçalan hesabını kapattıramayan ve asabı bozulan Erdoğan, "Tivitır (Tweeter) mivitır hepsinin kökünü kazıyacağız. Uluslararası camia şunu der, hiç beni ilgilendirmiyor" demişti. Bu sözlerin üzerinden 24 saat geçmeden, mahkemeden karar çıkmıştı. Twitter böylece güya toptan kapatıldı. Yurtdışından Türkiye'yi izleyen The Guardian gazetesinin yazdığına göre, kapatma kararı uygulandıktan sonraki birkaç saat içinde, Türkiye'de 2,5 milyon Tweet atılmıştı. O Tweetler'den biri de, tarihi Newroz kutlamasını izlemek üzere Diyarbakır'da buluşan, içinde benim de olduğum bir grup gazetecinin yasakla dalga geçen toplu Selfie'siydi. Sadece Türkiye'de değil, dünya çapında dalga konusu olan bu "yasak", yerel seçimden 5 gün sonra kaldırıldı. Ama Erdoğan Türkiyesi'nin hanesine, ifade özgürlüğü konusunda koca bir eksi olarak geçti. Yasakla ilgili Avrupa Birliği cenahından gelen açıklamalarda "yersiz, anlamsız, korkakça, beyhude" gibi sıfatlar kullanıldı. Türkiye, bu yasak nedeniyle Çin ve İran'a benzetildi.

Vikipedi yasağı en geniş kapsamlısıydı

Erdoğan'ın Türkiyesi, çok geçmeden yasaklar konusunda Çin'i de geride bıraktı. 29 Nisan 2017'de Wikipedia, Türkçe adıyla Vikipedi, yeryüzünde ilk kez bütün dillerde yasaklandı. Hem de 991 gün boyunca. Buna karar veren de Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu BTK idi. Gerekçe? Türkiye'nin Suriye'nin kuzeyindeki askeri varlığının Vikipedi'de "işgal" olarak tanımlanmasıydı. Ayrıca "Suriye İç Savaşı'na Yabancı Müdahalesi" ve "Devlet Destekli Terörizm" maddelerinde Ankara'ya yer ayrılması, iktidarı rahatsız etmişti. Yasak 2 yıl, 8 ay, 17 gün sürdü, ama bu süre boyunca isteyen Vikipedi'ye yine başka yollarla ulaştı. VPN'e bile gerek kalmadı; Vikipedi'nin başına bir "0" koyunca sayfalar önümüzde açılıverdi. Sonra ne oldu? Vikipedi Vakfı'nın avukatları ve başka hukukçuların başvurduğu AİHM, Türkiye'ye yasağın Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile uyumlu olduğunu kanıtlaması için 15 Aralık gününe kadar süre verince, en baştan delinmiş olan yasak acele bir Anayasa Mahkemesi AYM kararıyla kaldırıldı. Site 15 Ocak 2020'de yeniden normal yollarla erişime açılırken, içinde "Vikipedi'ye Türkiye'den erişimin engellenmesi" diye yeni bir madde vardı.

Engellemede Guinness'e aday

En fazla yasakla karşılaşanlardan biri de haber sitesi sendika.org'du. Tam 63 kez erişim engellenen sendika.org her seferinde isminin sonuna bir rakam ekleyerek yayınına devam etti. Ta ki, haber sitesinin kapatılmasını hak ihlali olarak gören AYM kararları uygulanana kadar. Bu arada bu seri yasaklar The Times gazetesinde haber oldu. sendika.org en kısa sürede en fazla erişim engelleme cezası alan kurum olarak Guinness Rekorlar Kitabı'na başvurmuştu.

YouTube'u da engellemişti

"YouTube hiç engellenmedi mi" diye soracak genç okurlar olabilir. O da olmuştu arkadaşlar, hem de birden çok kere, ama farklı bağlamlarda. Önce 2007-2008'de Atatürk'e hakaret içeren bir video olduğu gerekçesiyle, ikincisinde iki yıl süreyle. 2014'te ise, Erdoğan istediği için, Twitter'a erişim yasağının hemen ardından. Dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Bakanlık Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu, MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Yaşar Güler'in Suriye'de olası çatışma ve komplo senaryolarını konuştukları iddia edilen bir ses kaydı ortaya çıktı. YouTube, aynı gün erişime kapatıldı. Erdoğan'a göre, Twitter'ın ardında da zaten YouTube vardı. Bunu bizzat kendisi bir söyleşide dile getirmişti. Ne var ki, birkaç yıl önce "YouTube'a giremiyorum" diyen gazeteciye, "Ben giriyorum, siz de girin" dediğini unutmuş gibiydi.

İçerik kaldırtmak varken…

AİHM'nin, Youtube'un birkaç içerik bahane edilerek erişime kapatılmasını hak ihlali osaydı. İktidar toptan yasaklamak yerine, keyfi yaptırımlar tehdidiyle istediği içerikleri kaldırtabileceğini anlayınca, ilgisi bu yönde yoğunlaştı. Medyaya zaten ağır para cezalarıyla baskı uyguluyordu, bunun üzerine başka adımlar da attı. Önce sosyal medya platformlarını büro ve temsilci zorunluluğu getirerek kontrolü altına almak istedi, sonra da internetteki yabancı kamu yayıncılarına lisans dayattı ki, Radyo Televizyon Üst Kurulu RTÜK'e bağlı hale gelsinler, RTÜK talep ettiğinde haber içeriği kaldırsınlar, kaldırmazlarsa yaptırımla karşılaşsınlar. Ama DW Türkçe ve VOA bağımsızlıklarına tehdit oluşturan bu çağrıya karşılık vermediler. Neden? DW Türkçe Genel Müdürü Peter Limbourg da açıklamasında, özetledi: "Lisansa baş vurmamamız parayla ilgili değil. Türkiye'deki resmi makamlardan gelebilecek sansürden kaçındık. Bu lisansı almış olsaydık, bazı haberlerimizin resmi makamlar tarafından silinmesi gerekebilirdi ve biz de bağımsız bir yayın kuruluşu olarak buna izin veremezdik." Hele bir de önümüz seçimken, DW Türkçe, RTÜK'e elini verdiğinde kolunu kaptırabileceğini biliyordu; teslim olmak yerine, yasağı göğüsledi; takipçilerine siteye farklı yollarla nasıl ulaşılacağını anlattı.

Özetle, isteyen DW'ye yine ulaşabilecek, iktidarın işine gelmeyen haberleri, röportajları da izleyebilecek. Türkiye'nin ismi ise, artık DW'nin yasaklı olduğu Rusya, Belarus, İran ve Çin ile birlikte anılacak.

Türkei Banu Güven
Banu Güven Gazeteci ve TV moderatörü. Türkiye, Almanya ve dünyadaki gelişmeler üzerine yazılar kaleme alıyor.