Doğu Guta'da hayatta kalma mücadelesi
23 Şubat 2018Suriye rejim güçlerinin bombardımanı altındaki Doğu Guta'da sivil ölümleri devam ediyor. Uluslararası yardım örgütleri, açlık ve saldırılara karşı mücadele eden kuşatma altındaki siviller için yardım çağrılarını yineliyor. Pazar günününden bu yana bombardımanın devam ettiği bölgede aktivistlerin verdiği bilgilere göre en az 370 kişi hayatını kaybetti, 1900 kişi de yaralandı.
Yardım örgütleri anlaşma gereği Suriye'deki "çatışmasızlık bölgesinde" bulunan Doğu Guta'ya insani yardım ulaştıramadıklarını belirtiyor.
DW'nin sorularını yanıtlayan uluslararası yardım kuruluşu CARE'in Ortadoğu'dan sorumlu acil yardım koordinatörü Marten Mylius, Doğu Guta'da son beş yılda tanık olmadıkları kadar fazla sayıda sivilin hayatını kaybettiğini belirtiyor. Mylius, Doğu Guta'da büyük bir açlık felaketi yaşandığını, bu nedenle saçları ve dişleri dökülen kadınlar gördüklerini anlatıyor.
DW: Doğu Guta'daki mevcut insani durumu nasıl tanımlarsınız?
Marten Mylius: Doğu Guta'daki insani şartlar bir süredir oldukça zor ve ortam çok gergin. Şam yakınlarındaki bölge dört yıldır rejim birliklerinin kuşatması altında bulunuyor. Geride bıraktığımız aylarda kuşatma altına alınmış alan daha da daraltıldı. Bu da, birçok tünelin ve kontrol noktasının yıkıldığı ve artık Doğu Guta'ya girilemediği anlamına geliyor. Tabii devam eden askeri operasyon nedeniyle son günlerde yeniden çatışmalar hız kazandı ve bunun oradaki insanlara çok ağır etkileri oluyor. Hastanelere saldırılıyor ve son dört beş yılda tanık olmadığımız kadar fazla sayıda sivil öldü. Mevcut durum dramatik şekilde ağırlaştı.
Doğu Guta'da ne kadar kişi yaşıyor? Kuşatma dediniz, en fazla neye ihtiyaç duyuluyor?
Yaklaşık 400 bin kişinin mahsur kaldığını tahmin ediyoruz. Tüneller ve kontrol noktaları yıkıldığından bu yana gıda fiyatları dramatik şekilde tırmanmış durumda. Bir kilo pirinç şu anda 4,5 dolar. Birçok insan bu parayı ödeyebilecek durumda değil. Bu nedenle yetersiz beslenme hızla yayılıyor. Saçları ve dişleri dökülen kadınlar görüyoruz. Çocukların yüzde 10'unun akut derecede yetersiz beslendiğini tahmin ediyoruz. Gıda ve ilaç gibi temel insani şeylere ihtiyaç duyuluyor. Ve bugünlerde buna bir de güvenlik ve hayatta kalma çabası eklendi.
Peki, insanlar kuşatılmış haldeki Doğu Guta'dan istedikleri zamanlarda ayrılabiliyorlar mıydı?
Bu kesinlikle imkansız. Ne dışarı ne içeri girilebiliyor. Oradan çıkış yok. Doğu Guta içinde bir yerlere gidip gelebiliyorlar sadece. Orası yaklaşık 100 kilometre karelik alandaki çok nüfuslu bir yer. Ancak orada bile güvenli yerler pek kalmadı ve dışarı çıkmak da mümkün değil.
Doğu Guta'daki durumu Şam ya da belki Irak'ın başkenti Musul ile karşılaştırmak mümkün mü?
Sanırım, Şam ile karşılaştırılabilir. Uzun süredir bir askeri operasyon başlatılmasını bekliyorduk. Şimdi hava saldırılarına ek olarak bir kara harekatı başlamasından endişeleniyoruz. Bunun işaretleri var. Hava saldırıları düzenlenen Şam'daki durumla paralellikler olurdu. İnsanlar dışarı çıkamıyordu, kaçış imkânları yoktu. Ancak, kara harekatı başlatıldıktan sonra insanlar tahliye edilebilmişti.
Doğu Guta, çatışmasızlık bölgeleri arasında yer alıyor. Böylesi bölgelerin bir anlamı kaldı mı?
Prensipte hiçbir anlamları yok. Anlaşmaya göre çatışmasızlık bölgesi içindeki yerlere insani yardım ulaştırmanın kolaylaştırılması da gerekiyordu. Ama tam aksi oldu. En son 2017 Kasım ayında bir yardım konvoyu gönderebildiğimiz Doğu Guta'ya yardım ulaştırılması çok daha kötü ve zor bir hale geldi.
Yeniden insani yardım ulaştırabilmenin mümkün olabileceğini öngörüyor musunuz?
Doğu Guta'ya komşu ülkelerden doğrudan giriş olmadığı için konum itibariyle çok çetrefilli bir yerde. Rejim birlikleri tarafından kuşatılmış durumda. Örneğin Türkiye'den giriş yapılabilen İdlib'den çok daha farklı durumda. İdlib'de sınırda bekleyip ardından kente girebiliyorsunuz. Ancak Doğu Guta'da rejim birlikleriyle pazarlık yapılmak zorunda olduğu için durum orada daha zor. Doğu Guta'da çalışanlarımız, partnerlerimiz var. Ancak güvenlik gerekçesiyle tüm program geçici süreyle durduruldu.
Peki bu durumda Doğu Guta'ya ulaşılabilmesini sağlamak için uluslararası toplum neler yapabilir?
Birleşmiş Milletler Salı günü bir aylık ateşkes sağlanmasını ve insani yardımın ulaştırılabilmesine yol açılmasını talep etti. Şimdi diplomatik baskı kurulması gerekiyor. Ve bu, tabii ki zor. BM Güvenlik Konseyi'ndeki üyeleri biliyoruz. Ayrıca Suriye'deki savaş son yıllarda öyle karmaşık ve uluslararası bir hal aldı ki, bugünkü imkânlar daha da sınırlı hale geldi. İnsani durum ve devletler hukuku için diplomatik baskı yapmak ateşkes sağlanması için bir çıkış noktası kabul edilmeli.
Matthias von Hein
© Deutsche Welle Türkçe