DİTİB'den istifalarda "Ankara" faktörü
27 Kasım 2018Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) Aşağı Saksonya ve Bremen Eyalet Teşkilat yönetimi geçen Pazar günü istifa ettiğini açıkladı. Yönetim istifa gerekçesinde, kendilerine ve çalışmalarına yönelik gelen müdahaleler karşısında istifa kararı alındığını duyurdu. DİTİB’in Köln’deki genel merkezinden bu istifalarla ilgili bir açıklama yapılmadı.
Almanya’da 900’den fazla caminin bağlı olduğu, Diyanet İşleri Başkanlığına bağlı çatı kuruluşu DİTİB uzun süredir eleştiri oklarının hedefinde. DİTİB'e bağlı camilerde görev yapan bazı imamların, Gülen yapılanmasına yakın olduğundan şüphe edilen kişiler hakkında Ankara'ya rapor gönderdiği yönündeki iddialar Almanya'da tepkiyle karşılanmış, hatta DİTİB'in Alman iç istihbarat kuruluşu Anayasayı Koruma Teşkilatı tarafından izlenmesi çağrıları gündeme gelmişti.
Birçok Alman siyasetçi DİTİB’i Türk hükümetiyle yakın ilişkiler içinde olduğu gerekçesiyle eleştiriyor. DİTİB’in Eylül sonunda Köln’de inşa edilen Merkez Camii’nin açılış töreni Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından yapılmış, açılış törenine Alman siyasetçiler katılmamıştı. DİTİB Aşağı Saksonya ve Bremen Teşkilatı’nın istifası DİTİB’i, faaliyetlerini ve Türk hükümetiyle ilişkilerini yeniden gündeme getirdi. İstifa eden teşkilatın başkanı Yılmaz Kılıç konuyla ilgili olarak DW Türkçe’nin sorularını yanıtladı:
DW Türkçe: DİTİB Aşağı Saksonya ve Bremen Teşkilat Başkanı olarak sadece siz istifa etmediniz. Yönetimin tamamı istifa etti. Sizi istifaya götüren süreç nasıl gelişti?
Yılmaz Kılıç: Yönetimin yanı sıra kadın birliği, gençlik birliği ve veliler birliği de topluca istifa etti. Ben zaten DİTİB’in gidişatından memun olmadığımı her yerde söylüyordum. Bunu merkeze de söyledim. Bunu Ankara’da da söyledim. Bugünkü çağa uygun bir yapıya kavuşması gerektiğini, buradaki insanımıza hizmet anlayışının değişmesi gerektiğini uzun zamandan beri söylüyorum. 29 Ocak 2017’deki son genel kurul toplantımızda o dönemki ataşemiz (Hannover) bizim seçilmememiz için elinden geleni yaptı, başka adaylar gösterdi, yönlendirmeler yaptı. Biz buna rağmen seçildik. Ama tabii ki aramızda güven ilişkisi kalmadı. Ondan sonra bize yönelik iftiralar başladı. Türkiye’ye kadar şikayet edildik. Biz bunları rapor halinde üstlerimize bildirdik. Köln merkeze (DİTİB) bildirdik. Ankara’ya bildirdik. Ama ne yazık ki arzu ettiğimiz bir sonuç ortaya çıkmadı. O seçimde (2017) içimize ataşelikte çalışan bir arkadaşı soktular. O kişi de ajan gibi konuştuklarımızı öteki tarafa aktardı. Cemiyetle aramıza fitne, fesat sokmaya çalıştı, dedikodular yapmaya başladı. Sonrasında bize iftiralar atılmaya başlandı. 'Bunlar falan cemaattendir' şeklinde suçlamalarda bulunuldu. Biz bunların hepsini Köln'deki genel merkezimizle istişare ettik. 'Bakın problemlerimiz var. Aşağı Saksonya büyük bir eyalet, burada Alman hükümetiyle muhteşem bir çalışmamız var. Bunlar engellenebilir, sıkıntılar var, gelin bu işi çözelim' dedik. Ama olmadı. Bu nedenle Köln merkeze güvenimiz kalmadı. Birkaç kez tekrar söyledik son zamanlarda. Onlar 'o zaman seçim yapılmasında fayda var" dediler. 'Demek ki bizi gözden çıkardılar' dedik. Madem merkez bize güvenmiyor, istifa edelim dedik ve istifa ettik.
Hannover Başkonsolosluğu'ndaki Din Hizmetleri Ataşeliği ile ne gibi sorunlar yaşadınız?
Kılıç: Sorun Hannover Başkonsolosluğu'ndaki Din Hizmetleri Ataşeliğiydi. Çünkü ataşelik dernekleri böldü, ötekileştirdi. Dört yıl boyunca yapılan iş bu oldu maalesef. Biz her zaman bunu engellemeye çalıştık, önüne geçmeye çalıştık. İşimize karıştırmamaya çalıştık. Ama olmadı. Bazı eyaletlerde biliyorsunuz DİTİB’le Alman hükümetleri görüşmüyor. Aşağı Saksonya’da durum böyle değildi. Tam tersine biz eyalet başbakanıyla iki, üç ayda bir biraraya geliyorduk, değerlendirme yapıyorduk. Bütün komisyonlarda varız, sözümüz geçiyor. Türkiye ile Almanya siyasetinde yaşanan sorunlar elbette Aşağı Saksonya’yı da etkiledi ama biz görüşmelerimize devam ettik. İslam din dersleri olsun, hapishanelerdeki manevi hizmet işleri olsun. Bunlar çok iyi bir şekilde devam ediyor. Eskiden DİTİB’de eyalet birlikleri yoktu. Her şey ataşenin üzerinden yürüyordu. Üç dört yıldır durum değişti, artık aktif eyalet birliklerimiz var artık. Almanlarla çatır çatır müzakere ediyorlar. Ataşelerimiz maalesef bunu içlerine sindiremediler. Bu sadece Aşağı Saksonya yani Hannover'deki ataşelikle de sınırlı değil. Başka eyaletlerde de ataşelerle ilgili sorunlar var. Biz ataşeye günlük rapor veremeyiz. Ataşe eyalet birliği genel kuruluna karışmamalı. Oraya gelip dini otorite olarak gelip oturabilir. Ancak güncel işlere karıştığında sorun çıkıyor. Derneklerin içişlerine karışmamaları lazım. 'Dernekte şu faaliyet yapılacak bu yapılacak' dememeliler. Buralara müdahale ederseniz dernekler sizden soğur. Eyalet birliğinin Almanlarla yapılan müzakerelerine dini otorite olarak ilgisi olmalı ataşenin ama müdahil olup karışırsanız sıkıntı doğar. Bizim ataşemiz bunu yaptı ve biz bunu uzun süre dışarıya yansıtmadık. Ama artık dur demem gerekiyordu.
İstifanız sonrasında nasıl tepkiler aldınız?
Kılıç: Yüzde 95, yüzde 98 olumlu destek aldık. Derneklerimiz kendilerinin yanlış bilgilendirildiğini, oyuna geldiklerini söylediler. Kamuoyundan büyük bir destek aldık. Olumsuz tepki gösterenler, olan bitenler konusunda bilgisi olmayan insanlardı. Ama biz koltuk sevdasında değiliz. Ben normalde 2020’ye dek görevimde kalabilirdim. Seçilmiştim. Ama sorunlar sürünce bırakma kararı aldım.
DİTİB'in yapısında, organizasyonda değişiklik önerilerinize, ataşelikle yaşadığınız sıkıntıları Köln DİTİB merkezine ilettiğinizde size nasıl yanıt verildi?
Kılıç: DİTİB merkez, bürokrasinin olduğu bir yer, 'bakarız değerlendiririz çözüm buluruz' diye geçiştirdiler maalesef her zaman olduğu gibi. Hala merkezden istifamızla ilgili bir açıklama yok. Herhalde 'başımızı kuma gömersek bu iş geçer' diye düşünüyorlar. Kurumun bir parçasıyım ben. Ve en büyük eyalet teşkilatlarından birinin başkanlığını yapıyorum. Sorunla gitmedik biz merkeze, çözüm de sunduk ama tekliflerimize kimse kulak vermedi. Köln’deki durum dernek ve cemaatimize zarar vermeye başladı.
Sorun nereden kaynaklanıyor? DİTİB merkez sizlerden gelen yenilenme, reform taleplerini neden kabul etmiyor? Türk hükümetinin bunda etkisi var mı?
Kılıç: Ankara’yı bilemiyorum. Ankara beni aşıyor. Benim merkezim Köln. Köln’deki DİTİB merkez ne yazık ki değişikliğe sıcak bakmıyor. Elindekini tutmanın gayesindeler herhalde. Sadece Aşağı Saksonya’dan değil başka eyaletlerden de DİTİB merkeze teklifler, değişiklik önerileri gitti. Almanlar yıllardır bizden değişiklik bekliyor. Üstelik beklentiler o kadar da yüksek değil. Organizasyon açısından değişiklikler isteniyor. Bunlar dini cemaat olmanın gerektirdiği istekler. Ama merkez bunlara olumlu bakmadı. Sorun şu: Artık Türkiye’den buraya belirli bir süre için gelen insanlarla, Almanya’daki Türkler arasında fark var. Ancak burada sosyalleşmiş olan Türkler burada yaşayanları anlayabilir. Bize gelen hocalar arasında muhteşem insanlar var elbette. Teolojik bakımdan çok iyiler. Ama Almanya’yı bilmiyorlar, tanımıyorlar. Almanya’yı bilmediğiniz zaman Almanya’da görev yapamazsınız. Yaparsanız sıkıntılar olur. Bu Köln merkezdeki yönetim kuruluna giren arkadaşlar için de geçerli. Camilerimize Türkiye'den gelen hocalarımız için de geçerli. Bunun için buradaki insanlar değişiklik istiyor. 'Gelen insanlarımızdan faydalanamıyoruz, anlaşamıyoruz' diyorlar. Benim burada yetişmiş çocuğum camideki hocayı anlamıyor, dil yönünden anlamıyor, sosyalleşme yönünden anlamıyor. Bunu biz yıllardan beri dile getiriyoruz. 'Bunun için önlem alınması gerekiyor' dedik ama maalesef büyüklerimiz bu konuda harekete geçmediler, daha da geçmezlerse sıkıntılar daha da büyüyecektir.
DİTİB’e yönelik eleştiriler arttı. Alman siyasetçiler DİTİB'e Türk hükümetiyle bağını kesme çağrısında bulunuyor. Siz uzun yıllar DİTİB'de çalışmış biri olarak bu eleştiriler hakkında ne düşünüyorsunuz?
Kılıç: DİTİB'in Türkiye ile olan ilişkilerini ben değerlendirmek istemiyorum. Bu beni aşan bir konu. Bunu Köln merkezin değerlendirmesi gerekir. Diyanet İşleri Başkanımızla irtibatımız daha da gelişerek devam etmelidir. Çünkü oradaki teolojik birikim bizde yok. Onlara ihtiyacımız var elbette. Biz burada kendi işimizi birden bire göremeyiz. Kendimiz hoca, imam yetiştirinceye kadar Türkiye’den imamların gelmesi lazım. Ama biz en kısa zamanda eyalet hükümetleriyle anlaşarak buradaki üniversitelerde, yine bizim kontrolümüzde, DİTİB ve diğer dini cemaatlerin kontrolünde imamlarımızı yetiştirmeliyiz. Ki beş on sene sonra burada yetişmiş olan imamlar camilerimizde görev alsınlar. DİTİB siyasetin dışında kalmalıdır. Dini cemaat olarak herkesi kucaklamalıyız. Çünkü DİTİB’de Türkiye’nin dışında Müslümanlar da var. DİTİB’in herkesi kucaklaması gerekir. Ama bunu ne yazık ki merkezdekiler anlamadı.
Hülya Topcu
© Deutsche Welle Türkçe