DİTİB Almanya'da yine tartışmaların odağında
29 Mayıs 2021Almanya'nın nüfus açısından en büyük eyaleti olan Kuzey Ren-Vestfalya'da (KRV) İslam din dersi komisyonuna Diyanet İşleri Türk İslam Birliği'nin (DİTİB) dahil edilmesiyle başlayan tartışmalar büyüyor.
Yeşiller partili Federal Meclis Milletvekili Cem Özdemir, eyalet hükümetinin DİTİB ile işbirliği yapması sayesinde, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Alman okullarına adım atmasının önünün açıldığını iddia etti. Die Welt gazetesine konuşan Özdemir, "Akıl alır gibi değil" diyerek işbirliğine tepki gösterdi. "Bu kararın, Alman anayasası ve açık toplum değerlerine saygı duyan diğer Müslüman gruplara ihanet" anlamına geldiğini ileri sürdü ve "Bundan geri dönülmeli" talebinde bulundu.
Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) partisinin Hamburg Eyalet Teşkilatı Başkanı ve CDU Merkez Karar Yürütme Kurulu Üyesi Christoph Ploß da, "DİTİB'in Erdoğan'ın Almanya'ya uzanan kolu" olduğunu iddia etti ve Ankara'dan Yahudi düşmanlığı ile Türk milliyetçiliğini Almanya'ya ithal ettiğini savundu. Bild gazetesine konuşan Ploß, "Bu kabul edilemez. O sebepten diyorum ki DİTİB ile işbirliğine son verilsin" açıklamasını yaptı.
DİTİB ile işbirliğine bir eleştiri de Hür Demokrat Parti (FDP) Federal Meclis Grup Başkan vekili Stephan Thomae'den geldi. O da İslam din dersinin her türlü dış etkiden bağımsız olması gerektiğini söyledi ve bunun DİTİB için söz konusu olmadığını savundu.
Yine FDP'li Kuzey Ren-Vestfalya Eğitim Bakanı Yvonne Gebauer ise, DİTİB ile işbirliğinin belli şartlar çerçevesinde yapıldığını kaydederek, eyalet hükümeti ile DİTİB arasında imzalanan anlaşmaya hem federal hem de eyalet anayasa değerlerinin temel teşkil ettiğini savundu. Bakan Gebauer ayrıca, DİTİB'in uzun denetimler sonrasında İslam din dersi komisyonuna alındığını vurguladı. Kendi verilerine göre DİTİB Almanya'da bir dernek yapısı altında örgütlü Müslümanların yüzde 70'ini temsil ediyor.
DİTİB'den sert tepki
Son günlerde tartışmaların odağında olan ve 37 yıldır da Almanya'da dini ve sosyal hizmet veren DİTİB ise teşkilat tarihinde görülen en sert ve uzun açıklamalarından birini yaparak kendisine yöneltilen eleştirilere yanıt verdi.
DİTİB yönetimi, 24 bin fahri çalışanı ve 200 bin üyesi ve onların aileleriyle birlikte 800 bin insanı temsil ettiğini vurguladı. Bu yönüyle de kendileri gibi Müslüman çatı örgütlerinin, ülkedeki Müslümanların küçük bir kesimini temsil ettiği iddialarına rakamlarla cevap vermiş oldu.
İlaveten DİTİB, tartışmalarda ülkedeki "susan çoğunluk" olarak yansıtılan grubu temsil ettiğini iddia eden bazı kişilerin inanan Müslümanların gerçekliğini yansıtmadığı gibi hiçbir dini hizmet de sunmadıklarını söyledi. Buna rağmen onların kamuoyunda "muhatap" olarak lanse edildiğini ve pek çok yerde yıllardır hizmet veren köklü kuruluşlarla aynı seviyede sayılıp kabul gördüklerini belirtti.
DİTİB ayrıca, İslam din dersi komisyonuna katılmasıyla başlayan tartışmalara eski veya halen vekil olan bazı poltikacıların da popülist tavrıyla müdahil olduğunu ve bu yolla anayasal temellerde var olan bir Müslüman cemaatin saf dışı bırakılmaya çalışıldığını kaydederek uyardı.
Kendisine yöneltilen, Ankara'nın etkisinde olduğu iddialarına atfen ise DİTİB, "Hiçbir zaman yabancı devletlerin etkisinde olmadıkları ve gelecekte de olmayacakları" vurgusuyla yanıt verdi.
15 Temmuz sonrası DİTİB ile işbirliği donduruldu
Federal sistemin hakim olduğu Almanya'da, eğitim, eyalet hükümetlerinin sorumluluğunda. Bu nedenle de İslam din dersi konusunda müfredatı, dersin biçimini, kaçıncı sınıflarda verileceğini, öğretmenleri, dersin normal veya tercihli olmasını eyalet yönetimleri belirliyor.
Almanya'da 2020 verilerine göre 900'den fazla okulda yaklaşık 60 bin öğrenci İslam din dersi eğitimi alıyor. Bunun da ailesi Müslüman ülkelerden gelen Almanya'daki çocukların yüzde 10'undan biraz fazlasına tekabül ettiği bildiriliyor. 16 eyaleti bulunan Almanya'da sekiz eyalette Alevi din dersi, dokuz eyalette de İslam din dersi veriliyor. Almanya'da İslam din dersi alan 60 bin çocuktan yaklaşık 22 bini şu dönem tartışmanın odağında olan KRV eyaletinde bulunuyor.
İslam din dersleri, bazı eyaletlerde Müslüman cemaatlerin katılımı ile, bazı eyaletlerde ise sadece devletin belirlediği müfredat ve öğretmenlerle veriliyor. İnanca dayalı İslam din dersi olduğu gibi, İslami bilimler dersi şeklinde veya bütün semavi dinlerin işlendiği din bilimleri dersi şeklinde sunuluyor.
Çok sayıda Türkiye kökenli göçmenin de yaşadığı ve DİTİB'in merkezinin de bulunduğu Kuzey Ren-Vestfalya'da (KRV), eyalet hükümeti, DİTİB ile işbirliğini 2017'de dondurdu. Buna, 15 Temmuz darbe teşebbüsü sonrasında Diyanet İşleri Başkanlığı'nın talebi üzerine Almanya'daki bazı DİTİB imamlarının bulundukları cemaatlerdeki Gülenciler ve kısmen de muhalifler hakkında tuttukları ve Ankara'ya yolladıkları listeler krizi neden oldu. Sadece KRV'de 39 kişi ve derneğin adı Ankara'ya yollanan "ihbar" listelerinde yer aldı. Eyalet hükümetinin hazırladığı bir raporda, KRV'de görevli 13 DİTİB imamın bu listeleri yolladığı bilgisine yer verildi. Altı imam hakkında soruşturma başlatılmasıyla o dönem DİTİB'e güven derinden sarsıldı. Diyanet'ten gönderilen bin 100 civarında din görevlisi bulunan DİTİB'e "Ankara'nın Almanya'daki uzun kolu" olma yakıştırmaları yapıldı.
Sonraki dönemde de bazı imamların kendi inisiyatifleri ile Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi (CİMER) ile emniyet teşkilatına ihbarlarda bulundukları, listeler yolladıkları ve söz konusu ihbarlarda adı geçen bazı kişilerin Türkiye'de açılan soruşturma dosyalarına kanıt olarak girdiği ortaya çıktı. Aynı dönemde Almanya'dan Türkiye'ye gidişte çok sayıda vatandaşın gözaltına alındığı, bazılarının tutuklandığı, kimilerinin yurt dışı çıkış yasağı ile şartlı salındığı ve Almanya'ya dönemediği, kimilerinin ise ülkeye girişi engellenerek beş yıla varan yasak belgeleriyle geri gönderildiği görüldü.
Çanakkale anmaları veya Suriye harekatları için dualar
DİTİB ile yaşanan ikinci büyük kırılma ise 2018 yılında oldu. Önce Afrin'e düzenlenen harekat için Almanya‘daki bazı camilerde toplu dua çağrıları yapılması, aynı yılın Mart ayında bazı DİTİB derneklerinde düzenlenen Çanakkale müsamerelerinde çocuklara asker üniformaları giydirilip, oyuncak silahlarla savaş sahneleri canlandırılması, İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana pasif savunma temelli bir güvenlik politikası izleyen Almanya‘da kamuoyunda büyük tepkiye neden oldu. DİTİB'in adı, istihbarat tarafından izlenen bir yapı olmadığı halde iç istihbarattan sorumlu Anayasayı Koruma Teşkilatı (BfV) raporlarında geçti.
Sadece KRV'de değil, Hessen eyaletinde de DİTİB ile İslam din dersi işbirliği askıya alındı. Hessen'de din dersi çerçevesinde yapılan işbirliğine son verilmesine, "kuruluşun Ankara'dan bağımsız olduğuna duyulan şüphe" gerekçe gösterildi.
Ankara ile yakın bağ DİTİB'in sadece eyalet hükümetleri ile sorun yaşaması sonucunu doğurmadı. Nadiren de olsa DİTİB'in kendi teşkilatları içindeki istifa ve görevden almalar olarak kamuoyuna yansıdı. Bunlar arasında en ses getireni de DİTİB Aşağı Saksonya teşkilatında 2018'de yaşanan toplu istifa oldu. Kuruluşun eyalet teşkilatı yönetimi Ankara ve DİTİB'in Köln'deki merkezinden gelen baskı üzerine topluca istifa etti.
Son günlerde ise DİTİB, Almanya'da İsrail-Hamas arasındaki çatışmalar nedeniyle başlayan Yahudi düşmanlığı tartışmaları bağlamında anılıyor. KRV İçişleri Bakanı CDU'lu Herbert Reul, eyaletteki Yahudi düşmanı olaylarda Erdoğan'ın da sorumluluğu olduğunu iddia etti. Eyalet İçişleri Komisyonu'nda konuşan Reul, Erdoğan'ın İsrail'e yönelik sert eleştirilerinin, Türkiye kökenlilerin sokağa çıkmasına yol açan nedenlerden biri olduğunu savundu ve ilginç bir söz sarf etti: "Bahse girerim öyle, ama kanıtlayamam."
Göttingen Savcılığı antisemitizm nedeniyle soruşturma yürütüyor
DİTİB teşkilatı içindeki bazı kişilerin Yahudi düşmanı veya kışkırtıcı açıklamalar yaptıkları iddiaları daha önce de gündeme geldi. Şubat ayında görevini bırakan DİTİB Göttingen Teşkilatı Başkanı Mustafa Keskin'e de Yahudi ve Ermeni düşmanı paylaşım yapmak suçlamaları yöneltilmiş, Keskin görevinden istifa etmek zorunda kalmıştı. Yıllarca semavi dinlerin buluştuğu bir inisiyatifte de görev yapan Keskin'in sosyal medya paylaşımlarında Ermeni ve Yahudileri aşağıladığı, nefret söylemleri ve komplo teorileri yaydığı ileri sürülmüştü.
DW Türkçe'nin sorularını cevaplayan Göttingen Savcılığı, eski DİTİB yöneticisi Mustafa Keskin hakkında bir soruşturma açıldığını, bunun hala sürdüğünü ve birkaç hafta zarfında da tamamlanacağını doğruladı. Buna göre savcılık, halkı kışkırtmak ve suç işlenmesini onaylamak iddiasıyla soruşturma yürütüyor.
Savcılık, Keskin'in suç teşkil edecek tarzda Facebook hesabı üzerinden Yahudi ve Ermenilere karşı kışkırtma içeren paylaşımlar yapmak ve 1981 yılında düzenlenen Papa suikastını tasvip eden paylaşımlarda bulunmakla suçluyor. Halkı birbirine kışkırtmanın cezasının üç ay ile beş yıl, suç teşkil eden olayları onaylamaya yönelik suçun cezasının da üç yıla kadar hapis cezası ile para cezası şeklinde şeklinde olduğu bildiriliyor.
Almanya Sosyalist Gençlik Birliği „Die Falken" adlı derneğin Göttingen teşkilatı, Keskin'in 2013-2021 yılları arasındaki zaman diliminde, Facebook ve Whatsapp paylaşımlarında "nefret söylemleri ve komplo teorileri" yaydığını görsellerle ortaya çıkararak, antisemitizm de içeren pek çok nefret paylaşımının diğer DİTİB yöneticileri tarafından da yayıldığını duyurdu. Bunlara, aralarında İsrail askerlerine "Yahudi köpekleri" yorumunu yaptığı bir paylaşım ile Papa Françesko'nun "Ermeni Soykırımı 20'nci yüzyılda işlenmiş ilk soykırım" olarak nitelemesinin ardından Papa 2. Jean Paul ile Mehmet Ali Ağca'nın bir fotoğrafını paylaşıp, "Birilerinin Papa‘nın kafasına sıkmasına şaşırılmamalı" yorumu örnek gösterildi.
Bir diğer DİTİB ve antisemitizm bağlantılı suçlama da Mart sonunda ortaya çıktı. Rheinland-Pfalz Eyalet Teşkilatı Başkanı Yılmaz Yıldız, Marmara Üniversitesi'nden Prof. Ahmet Şimşirgil ile etkinlik düzenlemeleriyle bağlantılı oluşan tartışma üzerine istifa etti. Ondan önce de yine aynı teşkilatın genel sekreteri Necdettin Aydın'ın istifa ettiği açıklandı. O zaman da "Mehmet Akif ve Çanakkale" başlıklı bir söyleşiye konuşmacı olarak davet edilen tarihçi Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil'ın LGBTİ, İstanbul Sözleşmesi karşıtı söylemlerine ilaveten Yahudi düşmanlığı yaptığı suçlamaları gündeme gelmişti.
Ahmet Şimşirgil, o dönem Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, kadınları şiddete karşı korumak amacıyla kabul edilen İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme kararını savunduğu bir yazısında, sözleşmenin "En şiddetli savunucuları LGBTİ derneklerine üye kimselerdi. Bu derneklere Soros ve AB fonlarından çok büyük meblağda paraların akıtıldığı konusunda ciddi iddialar ortada bulunmaktadır. Aslında istihbarat makamlarınca bunların ciddi olarak sorgulanması gerekmektedir" şeklinde ifadelere yer vermişti.
Macaristan kökenli Yahudi iş insanı George Soros'a yönelik bu tür suçlamalar, dünya çapındaki Yahudi karşıtı söylemler ve komplo teorilerinde kullanılıyor.
Elmas Topcu
© Deutsche Welle Türkçe