Diyarbakır Baro Başkanı: Kayyum atanması gerginliği artırır
26 Ekim 2016Diyarbakır'da Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanları Gültan Kışanak ve Fırat Anlı'nın gözaltına alınmasıyla tansiyon yükseldi. HDP ve DBP'nin çağrısıyla belediye binası önünde toplananlara polis sert müdahale etti, 25 kişi gözaltına alındı. Kentte bu sabah saatlerinden itibaren internet erişiminin kesildiği ya da çok yavaş işlediği belirtiliyor. Aralarında Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası ile Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği'nin de bulunduğu 15 sivil toplum örgütü, Kışanak ve Anlı'nın gözaltına alınmasıyla ilgili yaptığı açıklamada, kaygılı olduklarını, Kışanak ve Anlı'nın gözaltına alınmasının demokratik sivil siyaset alanlarını daralttığı, sivil siyaset olan inancı zayıflattığını dile getirdi. Diyarbakır Barosu Başkanı Ahmet Özmen son gelişmelerle ilgili olarak DW Türkçe'nin sorularını yanıtladı.
DW Türkçe: Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanları Gültan Kışanak ve Fırat Anlı'nın gözaltına alınmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ahmet Özmen: Son bir yıldır Türkiye'deki en önemli siyaset gündemlerinden birisi HDP/DBP'li belediyelere kayyum atanması. Gültan Kışanak ve Fırat Anlı'nın gözaltına alınmasından sonra kayyum uygulamasının Diyarbakır'da da uygulanabileceği yönünde kentte ciddi bir endişe var. Demokrasilerin olmazsa olmazı seçimlerdir. Seçimler sonrasında halkın iradesi sandığa yansır ve halk kendi yöneticilerini seçer. Halkın seçtiği yöneticilerin yerine kayyum tarzında atanmış kişilerin getirilmesi, demokrasi açısından makul görülümez. Mevzuat gereği Belediye Başkanı'nın görevden alınması halinde ise yine belediye meclisi üyelerinden birinin bu göreve atanması, en makul yöntem. 2009'da Oslo ile başlayan çözüm süreci büyük bir destek gördü. Yani Türkiye halkları vatandaşlar, Kürt meselesinin ancak barışcıl yöntemlere çözülebileceğini gördüler. Diyarbakır'da son bir yıldır süren bir gerginlik var. Son olarak Kışanak ile Anlı örgüt üyeliği kapsamında gözaltına alındı. Yapılanların Kürt meselesinin çözümüne bir katkı sunmayacağını belirtmeliyim.
Diyarbakırlılar Kışanak ve Anlı'nın gözaltına alınmasını nasıl karşıladı? Kentte şu an nasıl bir hava hakim?
Ahmet Özmen: Şu an Diyarbakır'da çok gergin bir hava var. Arzu edilen bir tablo değil. Demokratik siyaset kanallarının açık tutulması, parlamentoda Kürt meselesinin çözülebileceğine dair yoğun inanç da ne yazık ki bu son tablo nedeniyle Diyarbakırlıların olanları yadırgamasına zemin hazırlıyor.
Özellikle sosyal medyada kullanıcılar Diyarbakır'da internet erişiminin sık sık kesildiği ya da internetin yavaşladığından dert yanıyor. Bu konuda sıkıntı yaşanıyor mu? Nedir durum?
Ahmet Özmen: İnternet kesintisi 2015 Temmuzu'ndan, yani sokağa çıkma yasaklarının ilanıyla başlayan bir uygulama. Genelde bu tarz gergin ortamların oluştuğu zamanlarda internet ya yavaş bir şekilde işliyor ya da tamamen kesiliyor. Biz örneğin Diyarbakır Barosu olarak bugün açıklama yapacaktık ama internet kesintisi nedeniyle açıklamamızı basın yayın organlarına gönderemedik. Uygulama iletişim haklarına aykırı. Ama ne yazık ki bir buçuk yıldır birden fazla kez gündeme gelen bir yöntem. Bu sabah itibariyle internet kesildi ve şu an itibariyle sürüyor. İlgili makamlarla yapmış olduğumuz görüşmelerde bize 'şu ya da bu sebeple kesinti yaşanıyor' şeklinde bir açıklama yapılmadı.
15 Temmuz darbe girişimi sonrasında ilan edilen OHAL sonrasında kentte durum ne? OHAL uygulamaları Batı illeri ile Diyarbakır'da aynı mı?
Ahmet Özmen: 2015 Temmuzu'ndan bu yana bölgede 90'yı yılları andıran, kent merkezlerinde çatışma söz konusu. Hukukçu olarak bakmak durumundayım. Temel hak ve özgürlükler açısından ciddi ve yoğun ihlaller söz konusu. 15 Temmuz'daki darbe girişiminden sonra 20 Temmuz'da OHAL ilan edildi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi askıya alındı. Ve ne yazık ki OHAL tekrar uzatıldı. OHAL'in başlı başına varlığı bile temel hak ve özgürlükleri sınırlandıran ya da ortadan kaldıran bir durum. OHAL uygulamalarında asıl büyük yetki yerel makamlarda. Buradan kaynaklı, Diyarbakır'ın öznel durumundan kaynaklı uygulamalar aynı olmuyor. Batı'daki bir ile gittiğinizde oradaki durumla Diyarbakır'daki OHAL'in aynı olduğunu söylemek mümkün değil. Yol aramaları, güvenlik önlemleri, sokakta yapılan etkinlik, eylem, basın açıklamaları açısından uygulamaların aynı olduğu söylenemez. Diyarbakır'da daha sıkı bir uygulama söz konusu. Bunun altını çizmek gerekiyor.
Kışanak ve Anlı'nın gözaltına alınmasının ardından önümüzdeki süreç sizce nasıl görünüyor?
Ahmet Özmen: Ne yazık ki Diyarbakırlılar ve biz hukukçular gidişata baktığımızde karamsar bir tablo görüyoruz. Biliyorsunuz bazı belediyelere geçen günlerde kayyum tayin edildi. Bu uygulamanın Gültan Hanım ve Fırat Bey'in gözaltına alınmasından sonra da uygulanabileceği yönünde kentte ciddi bir endişe var. Tabi böyle bir kayyum atanması başka, farklı bir gerginliğe, gerginlik dozunun artmasına sebep olacak. Yani umarım böyle bir uygulama yapılmaz. Diyarbakır'ın ya da bölgenin geleceği açısından da ne yazık ki önümüzde sıkıntılı bir süreç duruyor. Bu sıkıntılı süreci ortadan kaldırnmanın tek yolu, Kürt meselesinin ancak diyalog yoluyla, masada, şiddet dışı yöntemlerle çözümüne dair bir geri dönüş sağlanması gerekiyor. Aksi takdirde çatışmada kazanan taraf olacağına inanmıyorum. Her çatışma ve şiddet ortamı can kayıplarına, acılara, gözyaşlarına sebep olur.
© Deutsche Welle Türkçe
Hülya Topçu