"Dini yapılar tarafından kuşatılmış bir devlet var"
4 Eylül 2020Uşşaki tarikatı lideri olarak bilinen Eyyup Fatih Nurullah Şağban’ın çocuğa yönelik cinsel istismar suçlamasıyla tutuklanmasının ardından, tarikatlar ülke gündemine oturdu. Tarikat lideri Fatih Nurullah’ın, AKP’li eski bakanlar Emrullah İşler ve Yalçın Akdoğan ile fotoğraflarının sosyal medyada paylaşılması, gözleri bir kez daha söz konusu dini yapılanmaların siyasetle ilişkisine çevirdi.
Sakarya’da 12 yaşında bir kız çocuğuna cinsel istismarda bulunduğu gerekçesiyle gözaltına alınan tarikat lideri Fatih Nurullah, 2 Eylül’de tutuklandı. Olaya ilişkin haberlere erişim engeli getirildi ancak tartışmalar bitmedi. Sosyal medyada, #TarikatlarKapatılsın etiketiyle kampanya başlatıldı. CHP hukuki düzenlemeye ihtiyaç olduğunu dile getirirken, İYİ Parti tarikatların tamamen kapatılmasını savunuyor. HDP ise tarikatların tolere edilmesine neden olarak siyasi iktidarla ilişkilerini gösteriyor. Peki, tekke ve zaviyelerin 1925 yılında kapatıldığı Türkiye’de, tarikat-siyaset ilişkisi nasıl yürüyor?
"AK Parti döneminde hızla büyüdüler"
Sosyolog Doç. Dr. Polat Alpman’a göre, tarikatlar ortaya çıktıkları günden beri siyasete mesafeli durmadı. Cumhuriyet döneminde dini alana ilişkin müdahalelerin dinle ilgili olmaktan çok, siyasal alandaki iktidar ilişkilerinin bir sonucu olduğunu vurgulayarak, "Cumhuriyet yönetimi yereldeki tarikatların gücünü kırmak ve devletin gücünü merkezileştirmek istiyordu. Bu nedenle tarikatların, şeyhlerin üzerine gitti ve bu sosyopolitik yapılar kademeli olarak yeraltına çekildi" diyor. Ancak çok partili hayata geçilmesiyle tarikatların yeniden görünür hale geldiğini ekliyor.
15 Temmuz darbe girişiminin yarattığı olumsuz sonuçlara işaret eden Alpman, devlet-tarikat ilişkisinin dikkatle izlenmesi gerektiğini savunuyor. "Ancak buna rağmen AK Parti’nin siyasal iletişim aygıtlarından biri olan tarikatlar yine AK Parti döneminde hızla büyüdüler. İtikat ve ekonominin mekanlarından birine dönüştüler ve bu tarikatlar sosyoekonomik olarak yerelde güçlü yapılar haline geldiler" diyor. Dini örgütlenmelerin Türkiye'deki sosyal değişimin dışına düştüğünü ifade ederek, "Bu nedenle çok hızlı bir biçimde ve kaçınılmaz olarak yozlaşmış yapılar" diye konuşuyor.
"Eğitim seviyesi vasat insanlar arasında daha yaygın"
Diyanet tarafından hazırlanan ve geçen sene basına sızan "Dinî-Sosyal Teşekküller, Geleneksel Dinî-Kültürel Oluşumlar ve Yeni Dinî Akımlar" raporu, Türkiye’deki dini yapılanmalar hakkında ayrıntılı bilgiler içeriyor. Raporda, çocuk istismarı ile gündeme gelen, merkezi İstanbul Kasımpaşa’da bulunan Uşşaki tarikatına ilişkin değerlendirmeler de var. "Halvetiyye Tarikatı: Uşşakıyye ve Cerrahiyye Kolları" başlığı altında, tarikat faaliyetlerinin İbrahim İpek ve Fatih Nurullah tarafından sürdürüldüğü belirtilerek, "Genel olarak Cerrahilerin de Uşşakilerin de gayeleri insanların nefis terbiyesini sağlamak ve tasavvuf ilmini yaygınlaştırmak olmakla birlikte Uşşakiler eğitim seviyesi ve kültür düzeyi vasat insanlar arasında daha yaygındır" deniyor.
Öte yandan Uşşaki Vakfı'ndan, Fatih Nurullah ile ilgili bir açıklama geldi. Nurullah’ın kendileriyle bağının olmadığını ileri süren Uşşaki Vakfı'nın açıklamasında, "Bugün kadar birçok defa dile getirdiğimiz açıklamamızı, gündemdeki gelişmelerden ötürü, tekrar beyan etmek isteriz; kendisini her fırsatta vakfımızla ilişkilendirmeye çalışan, bazı yerel ve ulusal basın yayın organlarında ve sosyal platformlarda sözde 'Uşşaki Tarikati Lideri' olarak lanse edilmeye çalışılan, ismi İslam ve ahlak dışı haberlerle anılan, devletimizin ve milletimizin bütünlüğüne karşı cephe almış bir tutum içinde bulunan Fatih Nurullah isimli şahısla ve bu şahsın sözde tarikatıyla hiçbir alakamızın olmadığını kamuoyuna saygıyla duyururuz." ifadeleri kullanıldı.
"Ne idüğü belirsizler başımızı ezmeye uğraşıyor"
Tarikatlar, internet üzerinden yayın yapan platformlara son dönemde ağırlık vermeye başladı. Dini yapılar, YouTube kanalları başta olmak üzere sosyal ağlar üzerinden kitlelere hitap ediyorlar. Tutuklanan tarikat lideri Fatih Nurullah’ın konuşmaları ve diğer tarikat faaliyetleri "Gönüllerin Birleştiği Nurlu Kanal" olarak tanımlanan "Nurani TV" adlı internet sitesinde yayınlanıyor. Nurullah, Nurani TV’de geçen ay yayınlanan bir konuşmasında, "Devlet makamlarına ne idüğü belirsizler geliyor, bizim başımıza amir oluyorlar. Daha sonra başımızı ezmeye uğraşıyorlar. Bizim bir sözümüz var: Hele İslami devlet olsun, her şey yerini bulsun, en güzel sarığı biz saracağız. Vakti var her şeyin" sözlerini sarf edince tepki toplamıştı.
Tarikatlar, istismar vakasının ortaya çıkmasının ardından, "Masum yavrularımıza uzanan şeref yoksunu, hain ve zalim ellerle mücadele hepimizin vazgeçilmez görevi" açıklamasını yapan Diyanet İşleri Başkanlığı’nın da 2016’dan beri gündeminde… Diyanet, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra din istismarı alanında çalışmalarını artırdı. “Dinî oluşumlar üzerinden yanlış ve maksatlı bir biçimde dinin olumsuz temsilinin zuhur etmemesi ve dinî inanç ve değerlerin istismar edilmemesi için söz konusu grupların şeffaf bir yapıya kavuşturulması ve denetime açık hale getirilmesi önem arz etmektedir” maddesi, Diyanet tarafından geçen sene düzenlenen "6. Din Şûrası"ndan çıkan kararlar arasında yer alıyor.
"Siyasetin vazgeçilmez bir parçası haline dönüştüler"
Siyaset bilimci Pınar Ecevitoğlu, "12 Eylül rejiminin mirası" olarak tanımladığı tarikatların 1980 askeri darbesinden sonra güçlendiğine dikkat çekiyor. Tekke ve zaviyelerin hiçbir zaman yasak olmadığını belirterek, "Alevilerin dergahları halen yasak ama Sünni tarikatlar için bu yasak uygulanmadı. Rejim için ihtiyaç duyduğunda yedek kuvvet işlemini üstlendiler. 12 Eylül rejimi tarafından bizzat komünizmi bastırmak için alana sürüldüler ve böylece güçlendiler" diyor. Türkiye'deki laiklik modeli için "Devlet dini kontrol altına alıyor" denildiğini ancak bunun doğru olmadığını savunuyor. "Gelinen noktada, dini kontrol altına almak için çabalayan bir devletten çok, dini yapılar tarafından kuşatılmış bir devletle karşı karşıyayız" diyor. Ecevitoğlu’na göre, tarikatlar bugün "yedek kuvvet" olarak işlev görmüyor. Aksine, siyasetin vazgeçilmez bir parçası haline dönüşmüş durumdalar.
Ecevitoğlu, AKP öncesinde de siyasilerin tarikat liderleriyle görüşmelerinin basına yansıdığını hatırlatarak, tarikatların bu meşru gözüken konumları nedeniyle pervasızca davranabildikleri kanaatinde… Eğitimden kültüre hayatın her alanında söz sahibi olduklarına dikkat çekerek, "Devletin içinde, politika alanında mevzilenmiş durumdalar. Yayın organları var, her yerde konuşuyorlar. Kendilerini siyaset oyununun ana aktörleri olarak görüyorlar. Devlet onları bu hale getirip meşrulaştırdı" diyor.
Burcu Karakaş
© Deutsche Welle Türkçe