Deutsche Bank yaptırımları atlatmaya nasıl yardımcı oldu?
20 Eylül 2020Almanya'nın en büyük bankası Deutsche Bank, Uluslararası Araştırmacı Gazeteciler Konsorsiyumu (ICIJ) tarafından incelenen gizli belgelerde adı en fazla geçen banka olarak öne çıktı.
New York merkezli BuzzFeed News tarafından elde edilen ve Uluslararası Araştırmacı Gazeteciler Konsorsiyumu (ICIJ) ile paylaşılan FinCEN Files, 88 ülkeden 400'den fazla gazetecinin 16 aylık çalışması sonucu haberleştirildi. Araştırma, temel olarak ABD Hazinesi'ne bağlı istihbarat birimi Mali Suçları Uygulama Ağı'na (FinCEN) sunulan gizli banka raporlarına ve onlarca röportaja dayanıyor.
SAR'lar mutlaka bir suistimal ya da bir suçun kanıtı anlamına gelmiyor. ''Şüpheli Eylem Bildirimi'' anlamına gelen SAR, bankalarda uyum görevlileri olarak bilinen gözlemciler tarafından hazırlanıyor. Gözlemciler, finansal suçların ayırt edici özelliklerini taşıyan geçmiş işlemleri veya yüksek risk profiline sahip müşterilerin ya da geçmişte kanunla karşılaşan müşterilerin işlemlerini raporluyor. ABD'de faaliyet gösteren finans kuruluşlarının, bu raporları ABD Hazine Bakanlığı'na sunması gerekiyor; bunu yapmayan bankalar ceza ödemek zorunda kalabiliyorlar.
FinCEN'e ait kayıtlar, toplamda 2 trilyon doları aşan para transferinin, kara para aklama, yaptırımları ihlal etme veya diğer cezai faaliyetlerle ilgili 'şüpheli' olarak işaretlendiğini ortaya koydu. ICIJ'in analizine göre ABD Hazinesi'ne bildirilen bu işlemlerin 1.3 trilyon doları ise Deutsche Bank aracılığıyla yapıldı. Bu sayı, dosyalarda listelenen tüm şüpheli işlemlerin yüzde 62'sine denk geliyor.
Deutsche Bank adı ise ilk kez şüpheli işlemlerle birlikte anılmıyor. Alman bankası, 2015 yılında ABD yaptırımlarını ihlal ettiği için 258 milyon dolarlık para cezası ödemeyi kabul etti. ABD ve New York bankacılık düzenleyicileri tarafından yapılan bir soruşturma, bankanın 1999 ile 2006 yılları arasında İran, Libya, Suriye, Myanmar ve Sudan finans kurumları ve ABD tarafından yaptırım uygulanan diğer kuruluşlar adına 10.9 milyar dolarlık işlem yaptığını ortaya çıkardı. Banka, işlemlerini gizlemek için "şeffaf olmayan yöntem ve uygulamaları" kullanarak müşterileri için takas işlemleri yapmakla suçlandı.
Bir Deutsche Bank sözcüsü, bankanın ceza ödemeyi kabul ettiği anlaşmanın ardından yaptığı açıklamada "O zamandan bu yana ilgili ülkelerdeki taraflarla tüm işleri sonlandırdık" demişti.
Şüpheli transferlere devam etti
Ancak, ICIJ'in yeni araştırması, bankanın 2015 yılından sonra da şüpheli görülen kişi ve şirketler için işlem yapmaya devam ettiğini gösteriyor. İran'ın yaptırımlardan kaçmasına yardım ettiği için Mart 2016'da ABD'de tutuklanan ve 2017'de mahkemede suçunu kabul eden İranlı-Türk altın tüccarı Reza Zarrab'ın davası, Deutsche Bank'ın iddiasıyla ilgili soru işaretlerine neden oluyor.
Deutsche Bank'ın ABD'de faaliyet gösteren iştiraki Deutsche Bank TCA'nın (Trust Company Americas) Mart 2017'de FinCEN'e yaptığı bildirime göre banka, 2013'te Reza Zarrab ile ilişkili olduğu kamuoyuna yansıyan Nadir Döviz ve Kıymetli Maden Ticareti Yetkili Müessese AŞ için 29 milyon dolara yakın para transferi aktardı. Transferler Mart 2016 ve Şubat 2017 arasında gerçekleşti.
Deutsche Bank TCA, Nadir Döviz'in Bangladeş’te kara para aklamakla suçlanan Sonali Bank’a ilişkin bir soruşturmada adı geçtiğine dair şüpheler nedeniyle bu raporu hazırladığını bildirdi. Deutsche Bank söz konusu raporda, şüpheli faaliyetlerin, birkaç Türk bankası arasında dağıtılan şirket içi ödemeler olduğunu belirtti: ''Bu SAR dosyalanmaktadır çünkü işlemler yüksek riskli bir ülkeden (Türkiye) yapılmaktadır. Çok sayıda büyük, yuvarlak dolar işlemi var ve işlem ayrıntılarında hiçbir ticari amaç tespit edilmedi." Bu şüpheli işlemlerden biri 1.5 milyon dolar tutarındaydı ve Aralık 2016'da Türkiye'deki Nadir Döviz'den Dubai'deki Nadir Gold LLC şirketine gitti. SAR'da Nadir Gold LLC'nin o dönemde DMCC (Dubai Multi Commodities Center) onaylı Nadir Metal Rafinerisi'nin distribütörü olduğu belirtildi. Deutsche Bank, söz konusu işlemde bir gerekçenin belirtilmediğine dikkat çekti.
Deutsche Bank sözcüsü, ICIJ tarafından iletilen ayrıntılı sorulara verdiği tek yanıtta, dosyalarda yer alan bilgilerin "kendileri veya düzenleyicileri için yeni bilgiler olmadığını" söyledi. Raporların 2016 öncesine dayandığını iddia eden sözcü, ''Deutsche Bank artık eskisi gibi değil'' ifadelerini kullandı. Sözcü, 9 Eylül'de yaptığı açıklamada, "Kontrol mekanizmalarımızdaki geçmiş zaafları kabul ettik, bunun için özür diledik ve ilgili cezalarımızı kabul ettik. En önemlisi, hatalarımızdan ders aldık, sorunları sistematik olarak ele aldık ve işimizin sınırları, denetimlerimiz ve personelimizde değişiklikler yaptık'' dedi.
FinCEN'e bildirilen SAR'ların tarihleri, Deutsche Bank'ın, Zarrab'ın gaz karşılığı altın planında adı geçen Nadir Döviz ile ilgili ne kadar bilgisi olduğu hakkında soru işaretlerine yol açtı.
Reza Zarrab ilişkisi
İran bankalarının 2012'de SWIFT bankacılık ağıyla bağlantısı kesildikten sonra İran, petrol ihracatı için yalnızca nakit veya altın kabul etmek zorunda kaldı. Reza Zarrab'ın "gaz karşılığı altın" planı, Tahran'ın nükleer programına karşı ABD öncülüğündeki uluslararası mali yaptırımları atlatmasına ve petrol ve doğalgaz ihraç ederken önemli maddeleri ithal etmesine olanak sağladı.
Zarrab, 17 Aralık 2013'teki yolsuzluk ve rüşvet soruşturması kapsamında Türkiye'de göz altına alındı. Savcılık iddianamesinde dönemin bakanlarına rüşvet verme, kara para aklama ve altın kaçakçılığıyla suçlanan Zarrab, Türkiye'de 2.5 ay tutuklu kaldı.
2013'te Türkiye'de yürütülen Reza Zarrab soruşturması kapsamında hazırlanan MASAK-Emniyet raporunda Nadir Döviz'in de adı geçiyordu. Zarrab'ın kuryesi Adem Karahan, Dubai'den Türkiye'ye ve Dubai'den İran'a nakit kuryeliğinde de bulunduğunu, paraları teslim aldığı şirketlerden birinin de Nadir Gold LLC olduğunu iddia etmişti. Deutsche Bank'ın Mart 2017 tarihli SAR'da FinCEN'e bildirdiği tam da bu iki şirketti.
28 Şubat 2014'te Türkiye'de 'delillerin usülsüz toplandığı' gerekçesiyle tahliye edilen Zarrab, 19 Mart 2016'da ABD'de gözaltına alınıp cezaevine kondu. 2010-2015 yılları arasında "İran'a karşı uygulanan yaptırımları delme'", "kara para aklama", "kara para aklamak için komplo kurma" ve "ABD bankalarını dolandırma" suçlamaları ile yargılanan Zarrab, suçunu kabul ederek ABD yargısıyla anlaşmaya gitti ve sanık konumundan tanık konumuna geçti.
Deutsche Bank'ın şüpheli olarak bildirdiği işlemlerin detaylarını ve Reza Zarrab ile ilişkisini sorduğumuz Nadir Döviz ise sorularımızı yanıtlamadı. Deutsche Bank da bu konuyla ilgili yorum yapmadı.
Deutsche Bank reddetmedi
Öte yandan FinCEN Files, Deutsche Bank'ın İran'ın yaptırımlarını ihlal etme olasılığına rağmen, Türkmenistan'ın en büyük petrol ve gaz üreticisi Turkmenbashi için de işlem yaptığını gösteriyor. Deutsche Bank'ın ABD iştiraki, Ekim 2014 ve Şubat 2015'te iki SAR başvurusunda bulundu. Deutsche Bank, SAR'larında, "Turkmenbashi Oil Processing Complex'in, İran'a sıvı petrol gazı ihraç ettiği gerekçesiyle hala AB yaptırımları kapsamında kısıtlanmış ticari faaliyetlerde bulunduğunu" kabul etti.
Deutsche Bank TCA ayrıca, İran Ulusal Petrol Mühendisliği ve İnşaat Şirketi'nin (NIOEC) "Turkmenbashi Petrol Rafinerisi'nde günde 35.000 varilden fazla üretim yapabilecek bir benzin üretim birimi inşa etmekle meşgul olduğunu" belirtti. NIOEC Aralık 2012'de AB yaptırım listesinde kara listeye alınmıştı.
Deutsche Bank TCA tarafından dosyalanan ve ICIJ tarafından incelenen SAR'lara göre banka, Turkmenbashi için Nisan-Eylül 2014 arasında yaklaşık 168.5 milyon dolar, buna ek olarak Eylül 2014 ile Ocak 2015 arasında da yaklaşık 113 milyon dolarlık işlem gerçekleştirdi.
Deutsche Bank, Turkmenbashi petrol kompleksinin işlemlerini gerçekleştirirken, New York'ta hizmet veren başka bir banka olan BNY Mellon, OFAC filtresine takıldığı gerekçesiyle şirketin neredeyse aynı döneme denk gelen işlemini yapmayı reddetti.
Yaptırım listelerindeki Rus oligarklar
FinCEN Files'ta yer alan SAR'lar, Deutsche Bank'ın, şirketlerin sadece İran değil Rusya'ya yönelik yaptırımlardan da kaçınmasına yardım ettiğini belgeliyor. Rusya'nın en büyük petrol şirketlerinden biri olan Surgutneftegas, Eylül 2014'te ABD tarafından yaptırım listesine alınmıştı. Bu yaptırımlar, Rus petrol firmalarına herhangi bir ekipman veya teknik destek sağlamanın yanı sıra bunu mümkün kılan işlemleri de yasaklıyor.
Deutsche Bank TCA, muhabir banka olarak, yaptırımların duyurulmasından çok sonra, Mart-Mayıs 2015 arasında Surgutneftegas için yaklaşık 430 milyon dolarlık 47 transfer gerçekleştirdi.
ABD makamları ayrıca uzun süredir Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in müttefiki olan Rus milyarder Oleg Deripaska için bireysel yaptırım kararı aldı.
ABD Hazinesi, Deripaska'nın kara para aklamaktan soruşturulduğunu, rakiplerinin hayatlarını tehdit etmekle, bir hükümet görevlisini yasadışı olarak dinlemek ve haraçkesmekle suçlandığını söyledi. Hazine, ayrıca Deripaska'nın bir iş adamının öldürülme emrini verdiğine dair iddialar olduğunu bildirdi.
ICIJ'in FinCEN kayıtları üzerindeki analizi, Deutsche Bank'ın, aleyhindeki soruşturmalardan tamamen haberdar olmasına rağmen, 2003 ve 2017 yılları arasında Deripaska'ya bağlı şirketler için 11 milyar dolardan fazla işlem yaptığını gösteriyor.
Kasım 2016'da bildirilen SAR'lardan birinde Deutsche Bank, "Deripaska, 2007'deki 57.5 milyon dolarlık banka havalesi ile ilgili ABD ve İngiltere yetkilileri tarafından soruşturuluyor. Geçmişte, ABD yetkilileri Deripaska'yı organize suçlarla bağlantılı olmakla suçladılar" diyor.
Kara para akladığını veya mali suç işlediğini reddeden Deripaska ise yaptırımların kaldırılması için ABD hükümetine dava açtı.
Alman bankası geçmişte şüpheli faaliyetleri kolaylaştırdığı için defalarca cezalandırıldı. Peki, 2015'te aldığı 258 milyon dolarlık ağır cezadan sonra bile bu işlemlere neden devam ettiler?
ICIJ partnerlerine konuşan kara para aklamaya karşı bir danışmanlık firması olan AML Right Source'dan yaptırım uzmanı Tim White için cevap basit: Para. White, ''Bankalar bu şüpheli işlemlere devam ederek, ihlallerin olası maliyetinden daha fazla para kazanıyor" diyor.
Pelin Ünker
©Deutsche Welle Türkçe
(*)
Bu haber, Nadir Döviz'in avukatları tarafından Deutsche Welle'ye gönderilen mektubun ardından güncellenmiştir.
Avukatlık bürosu, "müvekkili Nadir Döviz’in asla kara para aklama ile ilgili bir soruşturmaya tabi tutulmadığını, FinCEN veya MASAK gibi mali suçlarla mücadele eden ulusal veya uluslararası yetkili kurumlar tarafından asla şüpheli konumda görülmediğini, herhangi bir kurumun kara para aklama soruşturması ile ilgili günümüzde veya geçmişte kendileriyle ilişkiye geçilmediğini ve kendilerine bilgi verilmediğini" iddia ediyor. Ancak Deutsche Bank'ın Mart 2017'de FinCEN'e sunduğu SAR'da, Bangladeş'te yerel basında çıkan bir haberden bahsediliyor. Bu haberin, ülkedeki Yolsuzlukla Mücadele Komisyonu'nun (ACC) yürüttüğü ve Nadir Döviz ile Sonali Bank'ın 2016'da karıştığı söylenen bir kara para aklama vakasına dair bir soruşturma hakkında olduğu iddia ediliyor.
Avukatlık bürosu ayrıca, Dubai'deki Nadir Gold'un "hiçbir zaman Nadir Döviz'e ait olmadığını, Nadir Döviz ile Nadir Gold LLC arasında organik bir bağ bulunmadığını" belirterek, "Nadir Döviz'den Dubai'deki bir şirkete bir transfer söz konusu olduğunda, bunun kıymetli metal bedeli için ödeme veya kıymetli metal satışı olduğunu" kaydetti. Avukatlık bürosu buna ek olarak, SAR'ın 2016 yılı verilerine dayanması nedeniyle, "müvekillerinin gündeminde bu tür işlemler ve şahıslarla organik bir bağın yer almadığını" vurguladı. DW'nin araştırmalarına ve şirketin eski kayıtlarına göre ise hem Nadir Döviz hem de Nadir Gold'un Nadir Metal Rafinerisi ile bağlantıları bulunuyordu.
Avukatlık şirketi ayrıca, DW muhabirinin Nadir Döviz ile hiçbir zaman temasa geçmediğini iddia ediyor. Ancak DW 4 Eylül 2020 tarihinde e-mail yoluyla Nadir Döviz'e sorularını göndermişti.