Deprem bölgesinde her sektörde iş gücü krizi
5 Şubat 2024Türkiye, 6 Şubat 2023 Pazartesi günü tarihinin en büyük afetlerinden birine uyandı. Kahramanmaraş Pazarcık merkezli 7,7 ve dokuz saat sonra yine Kahramanmaraş Elbistan merkezli 7,6'lık iki büyük depremle sarsılan Türkiye 11 ilinde resmi rakamlara göre 50 binin üzerinde can kaybetti, bölgede milyonlarca kişi de evsiz, işsiz ve okulsuz kaldı.
Felaketin üzerinden geçen son bir yılda bölgenin ekonomik performansında da sarsıntının etkisi sürüyor. Üretim gücünde ortalama yüzde 50 kayıp yaşayan deprem bölgesindeki iller, ihracatta da yılı düşüşle kapattı.
DW Türkçe'ye konuşan iş dünyası temsilcileri, depremden sonra bölgeden göç eden yüz binlerce çalışan nedeniyle yaşanan iş gücü krizinin en hayati sorun olduğunu dile getiriyor. Bir diğer önemli sorun ise özellikle esnaf ve KOBİ'lere yönelik destek, teşvik ve finansmana erişim kanallarının yetersiz kalması.
Yıkımın maliyeti 2 trilyon TL
Ortalama bir Avrupa ülkesi büyüklüğündeki alanda etkili olan 6 Şubat depremleri sadece bölge ekonomisine değil, ülke ekonomisine de darbe vurdu. Deprem öncesinde yaklaşık 14 milyonluk bir nüfusu barındıran 11 il, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre GSYH'nin (Gayri Safi Yurt İçi Hasıla) yüzde 9,8'ini oluşturuyordu.
Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığının (SBB) hazırladığı Deprem Sonrası Değerlendirme Raporu'na göre 6 Şubat depremlerinin yarattığı maddi zarar 2 trilyon TL'ye ulaşıyor. Bu maliyetin içerisinde bina ve araç hasarlarından yok olan ev eşyalarından üretim ve sigorta kayıplarına kadar pek çok başlık yer alıyor.
Depremin yol açtığı toplam maliyetin yüzde 54,9'unu tek başına konut hasarı oluşturuyor. Bu maliyet, Türkiye'nin 2023 yılındaki milli gelirinin yüzde 5'ine denk geliyor. Toplam maliyet ise GSYH'nin yüzde 9'una ulaşıyor. Ekonomide oluşan zararın telafisi için 2026 yılına kadar 40 milyar dolarlık finansman yaratılması gerekiyor.
İstihdam, üretim ve ihracatta kan kaybı
İş gücü piyasasında ağır kayba neden olan deprem felaketi sonrası Gaziantep Sanayi Odasının (GSO) Birleşmiş Milletler Uluslararası Göç Örgütü (IOM) ile kamu ve özel sektörün katkılarıyla hazırlanan Üretim Sektörünün Deprem Etki Analiz ve Raporlama Çalışması'na göre özellikle dört ilde çalışan sayısında çarpıcı bir azalma tespit edildi.
Depremin istihdama en olumsuz yansıdığı il Hatay. Kentte özel sektörde çalışan sayısı yüzde 35 azaldı. Geçen sene 165 bin olan kayıtlı istihdam bu sene 107 bine düştü. Kahramanmaraş'ta ise özel sektörde çalışan sayısı yüzde 29 azalarak 147 binden 104 bine, Malatya'da 95 binden 71 bine geriledi. Adıyaman'daki özel sektör istihdamı ise 55 binden 48 bine düştü.
Bölgede insan kaynağı sorununun 2024 yılında da devam etmesi bekleniyor. İnşaat alanında dönüşümün hızlı olması için nitelikli inşaat çalışanlarına bölgede büyük ihtiyaç duyuluyor. Teknik personelin yanı sıra konteyner kentler ve yeni projeler için mobilya; kişisel ihtiyaçlara yönelik tekstil gibi sektörlerde de üretim ihtiyacı bulunuyor.
Depremin vurduğu 11 ilin toplam üretim ve ihracat performansındaki gerileme de devam ediyor. Türkiye genelinde 150 bin mal ve hizmet ihracatçısı bulunurken bunun 9 bini deprem bölgesinde yer alıyor. Geçen bir yıllık süreçte, deprem bölgesindeki 11 ilde resmi kayıtlara göre 2,7 milyar dolarlık kayıpla ihracatta yüzde 13 daralma yaşadı.
Felaketten etkilenen 11 il 2022'de 21,9 milyar dolarlık ihracat yaparken 2023 yılında bu rakam yüzde 12,6 düşüşle 19,2 milyar dolara geriledi. İhracatta en çok düşüş yaşayan sektörler sırasıyla çelik, tekstil, kimya, meyve sebze mamulleri, demir ve demir dışı metaller sektörleri. İhracatı en çok düşen il ise Hatay. Hatay'ın ihracatı 2023'te yüzde 28 kayıpla 2,9 milyar dolara geriledi.
"Normalleşme 2026 yılını bulur"
Türkiye dış ticaretinin yüzde 83'ünü, özel sektör istihdamının ise yüzde 55'ini sağlayan 60 bin şirketi temsil eden Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED) Başkanı Süleyman Sönmez, DW Türkçe'ye yaptığı açıklamada deprem bölgesinde ihracatta yaşanan daralmanın yanı sıra ithalatta da yüzde 23'lük bir daralma olduğunu söylüyor. Üretimdeki kan kaybının aradan geçen bir yılda hâlâ devam ettiğini ifade eden Sönmez, "Üretim ve ihracatta 2022 yılı rakamlarına yeniden dönüşün 2026'da ancak mümkün olacağını öngörüyoruz" diyor.
Bölgenin şu anda en önemli ihtiyacının barınma ve istihdam sorununun çözülmesi olduğunu vurgulayan TÜRKONFED Başkanı, "Kalıcı konutların tesliminin 2026'ya kadar uzayacak olması, geçici barınma ve yaşam alanlarının üretimi destekleyecek şekilde planlanmasını gerekli kılıyor. 'Fabrika Yapan TOKİ' modelini ısrarla savunuyoruz. Böylece kısıtlı sermaye ile iş yapan KOBİ'ler, sermayelerini makine ve işletmeleri için kullanarak daha verimli ve kaliteli üretim yapabilir" diye konuşuyor.
Tekstil, tarım, demir ve demir dışı ürün üretimiyle öne çıkan bölgede aktif 37 Organize Sanayi Bölgesi (OSB) bulunuyor. Bu 37 OSB'de yer alan yaklaşık 5 bin 185 tesisin ortalama üretim kapasiteleri yüzde 50'lerde seyrediyor. Üretim Sektörünün Deprem Etki Analiz ve Raporlama Çalışması'na göre deprem bölgesinde işletmelerin yüzde 94,1'i üretime yeniden başlamış durumda. Ancak iş gücü ihtiyacının giderilememesi nedeni ile üretim ve ihracat kayıpları devam ediyor.
"Üretim başka kentlere kayıyor"
Depremden en fazla zarar gören kentlerden biri olan Kahramanmaraş, bölgenin en güçlü sanayi şehirlerinden biriydi. Özellikle tekstil ve hazır giyimde Türkiye'nin lider kentlerinden biri olan Kahramanmaraş'ta üretim kapasitesi son bir yılda yüzde 50 geriledi. Kentteki altı organize sanayi bölgesinde zarar gören tesislerin onarımı sürüyor. Son bir yıllık tekstil ihracatındaki kayıp ise yüzde 30 oldu.
Eski Kahramanmaraş Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı ve bölgedeki önemli tekstil üreticilerinden BLC Group Yönetim Kurulu Başkanı Şahin Balcıoğlu, DW Türkçe'ye yaptığı açıklamada, üretim tesisleri büyük zarar gören firmaların üretimlerini başka kentlere kaydırarak ayakta durmaya çalıştığını ifade ediyor.
"Bir anlamda kendi göbeğimizi kendimiz kestik" diyen Balcıoğlu, üretimde kapasitelerin global talebin daralması, maliyetlerin artması ve depremin etkilerden dolayı yüzde 50-60 civarında olduğunu belirtiyor. Üreticilerin kalifiye personel bulmakta zorluk yaşadıklarını kaydeden Balcıoğlu, "Konut, hastane, okul ve sosyal imkanlar eksik oldukça başka şehirlerden iş gücü çekemiyoruz. İstihdam, olması gerekenden en az yüzde 20-25 daha az durumda" diyor.
Nitelikli iş gücünün bölgeye çekilmesi için teşvik edici uygulamalar beklediklerini vurgulayan Balcıoğlu, "Ödediğimiz SGK primlerini işveren olarak yine ödeyelim fakat bu çalışanlarımıza doğrudan ödensin. Emin olun burada devletin bir zararı olmaz" diye konuşuyor.
Öte yandan deprem bölgesindeki inşaat işlerinden dolayı demir-çelik üretiminde deprem öncesine bu yıl içinde dönülmesi bekleniyor. Türkiye Çelik Üreticileri Derneği (TCÜD) verilerine göre, Türkiye çelik üretim kapasitesinin yüzde 32'sinin deprem bölgesindeki yedi çelik üreticisinden sağlanıyor.
2023 yılının toplamında ham çelik üretimi yüzde 4 azalırken 2024'te ise bölgede inşaat demirine duyulan ihtiyaç, enerji maliyetlerinin makul seviyelerde kalması, dampingli ve devlet destekli ürün ithalatına karşı koruma tedbirlerinin uygulanmasıyla daha iyi bir tablonun yaşanması ve 2021 kapasitelerine ulaşılabileceği öngörülüyor.
"Göçler kalıcı hale gelebilir"
DW Türkçe'ye konuşan Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası (DTSO) Başkanı Mehmet Kaya da deprem illerinin hem tarımsal üretim hem de sanayi üretimi açısından önemli merkezler olduğuna dikkat çekerek "Bu illerde yatırımların sürdürülmesi için özel politikalar gerekiyor. Bir yıllık süre içinde daha çok hasar gören üretim alanlarına yoğunlaşıldı. Ancak deprem sonrası illerde değişen yaşam koşulları, temel kent hizmetlerine erişim sorunları nedeni ile yaşanan göçler kalıcı olabilir veya devam edebilir" şeklinde konuşuyor.
Türkiye'nin içinde bulunduğu ekonomik kriz ortamının da bölgeye olan ilgiyi azalttığını ifade eden Kaya, şu görüşleri dile getiriyor:
"Orta vadede nitelikli iş gücü kaybı ülke geneline göre depremin yaşandığı illerde daha çok yaşanabilir. Şu an hem deprem hem de mevcut ekonomik sorunlar nedeni ile zorlanan işletmelerimiz için destekler yok. Sadece teşvik paketindeki vergi indirimleri devam ediyor. İşletmeler özellikle son bir yıldır hem iç hem de dış pazarlarda daralan satışlarını artan üretim ve iş gücü maliyetlerine rağmen korumaya çalışıyorlar. İstihdamın korunması, girdi maliyetlerinin karşılanması ve özellikle dış pazarlara açılabilmeleri için desteklere ihtiyaç var."