Deniz Yücel davasında gözler Türkiye'de
24 Ekim 2017Türk ve Alman vatandaşı gazeteci Deniz Yücel 253 gündür demir parmaklıklar arkasında. Almanya merkezli Die Welt gazetesinin Türkiye muhabiri Yücel, "halkı kin ve düşmanlığa tahrik" ve "terör propagandası" yapmak suçlamasıyla şubat ayında tutuklandı.
Yücel, hakkında uzun süredir bir iddianame hazırlanmadığı ve hâkim karşısına çıkarılmadığı gerekçesiyle Nisan ayında avukatları aracılığıyla Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) başvurdu. Yücel'in çalıştığı gazetenin bağlı olduğu medya grubu WeltN24 de muhabirlerinin "basın ve habercilik hakkının ihlal edildiği" gerekçesiyle Ağustos ayında AİHM başvurusunda bulundu.
Mayıs ayında iç tüzük değişikliğine giden AİHM, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nde öngörülmüş bir hakkın kullanımıyla doğrudan bağlantılı olarak gözaltında ya da tutuklu olan bireyler tarafından yapılan başvuruları "acil" koduyla işleme koyma kararı alarak Yücel'in dosyasına öncelik verileceğini açıkladı.
Mayıs ayı verilerine göre, önünde Türkiye'ye karşı açılmış 23 bin dava dosyası bulunan AİHM'nin, Yücel'in başvurusu konusunda Ankara'ya tanıdığı süre 24 Ekim'de doluyor.
Gazetecinin avukatı Veysel Ok, Türkiye'nin vereceği yanıt konusunda umutlu, ancak beklentileri gerçekçi tutmak gerektiği kanaatinde. DW Türkçe'nin sorularını yanıtlayan Ok, "Türkiye'nin ekstra süre talep etme hakkı var, daha önceden Ahmet Altan dosyasında Türkiye'ye üç hafta süre verildi" şeklinde konuştu.
Hedefteki gazeteci
Çift pasaport sahibi Yücel, RedHack adlı grubun, Enerji Bakanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın damadı Berat Albayrak'ın kişisel emaillerini ele geçirmesi ve bunları Wikileaks isimli internet sitesi üzerinden yayınlamasını haberleştirmiş ve bundan dolayı ifade vermek üzere Şubat ayında İstanbul'da emniyet müdürlüğüne davet edilmişti.
Davete riayet eden Yücel 17 Şubat'ta gözaltına alınmış, 10 gün sonra da tutuklanmıştı. "Deniz'in tutuklanma gerekçesi 'halkı kin ve düşmanlığa tahrik', 'terör propagandası' ve bu suçlamaya delil teşkil eden kaynaklar ise haberler" diyen Ok, şiddet çağrısı olmadığı sürece haber yapmanın ve yayınlamanın bir suç olmayacağını kaydetti.
Yücel'in tutuklandığı sırada öne sürülen gerekçelerin herhangi bir suç unsuru teşkil etmediğini savunan Avukat, "AİHM'nin içtihatları, yerel hukuk, Türk Ceza Kanunu ve anayasayı dikkate alırsak Deniz'in değil mahkûm olması, şu an bile tahliye olması gerekir" ifadesini kullandı.
Yücel, 15 Temmuz 2016'daki başarısız darbe girişiminden bu yana tutuklanan gazetecilerden sadece biri. İstanbul merkezli bağımsız gazetecilik platformu P24'ün verilerine göre Türkiye'de halen 150'nin üzerinde tutuklu gazeteci bulunuyor ve bu kişilerin birçoğu darbe girişimi sonrasında hapse kondu.
Deniz ile Silivri Hapishanesi'nde haftalık görüşmesinden dönen eşi Dilek Yücel devam eden tutukluluk halini hayretle karşılıyor. DW'nin sorularını yanıtlayan Yücel, "İddianamenin hazırlanmayışı zaten büyük bir fiyasko" şeklinde konuştu.
Bu kadar zamandır bir iddianamenin neden hazırlanmadığını merak eden Yücel, Deniz'in avukatı Ok'un savcıyla görüşemediğini ekledi.
Geciken adalet
Hapisteki 44 yaşındaki gazeteciye şu ana kadar resmi bir suçlama yöneltilmemişken, avukatı Ok, bu konuda bilgiye erişimin sınırlı olmasından dolayı spekülasyondan kaçınıyor.
Ok, hazırlandığı söylenen iddianamede gizlilik kararı olmasından dolayı, Yücel'in avukatı olarak cumhuriyet savcılarıyla bir temasının olmadığını kaydetti ve gecikmeyle ilgili şu ana kadar kendilerine bir gerekçe verilmediğini ekledi.
Sözlerine devam eden avukat, iddianamenin yazılmamasının hukuki bir gerekçesi olmadığını söyledi ve ne delillerin toplanmasında aksayan bir süreç ne de iddianameye yazılacak birden fazla sanık olduğu bilgisini paylaştı.
Buna ilişkin olarak sözlerini sürdüren Ok, "Deniz'le ilgili suçlamada sadece haberler olduğu için delillerin toplanmadığı gerekçesi yok. Bu bir noktada hâkim önüne çıkma, kendini savunma hakkının alıkonulması anlamına geliyor" ifadesini kullandı.
Gazetecinin eşi Dilek Yücel ise hukuki sürecin şeffaf olmamasına karşın, tutuklanma nedenini vurguladı. Yücel "Deniz zaten sadece yaptığı haberler sebep gösterilerek tutuklandı ve tutukluluğuna gerekçe gösterilen haberlerin hepsi tamamen gazetecilik faaliyet altında değerlendirilebilecek makaleler ve haberlerdir" şeklinde konuştu.
Türkiye'deki iç hukukun işlemesindeki gecikmeye değinen Dilek Yücel, "AİHM artık elini çabuk tutmak zorunda" dedi.
Rehin değil, gazeteci
Deniz Yücel'in tutuklanmasının öncesinde ve sonrasında da birçok başka gazeteci de aynı durumla karşılaştı. Başarısız darbe girişiminden bu yana Türkiye ile Almanya ilişkileri gün geçtikçe kötüleşirken, bazı yabancı basın mensupları ve aktivistleri de terör bağlantılı gerekçelerle gözaltına alındı ve tutuklandı.
Hükümet defalarca Almanya'da bulunan ve Gülen yapılanması ile ilişkisi olduğundan şüphelenilen kişileri talep ederken, buna karşılık Berlin de sürekli olarak vatandaşlarının serbest bırakılması için Ankara'ya baskı uygulamaya çalıştı.
Almanya Adalet Bakanlığı'nın verilerine göre 15 Temmuz darbe girişiminden bu yana Türkiye'den 81 kişi hakkında iade talebi geldi. Bu kişilerin birçoğunun ya Gülen yapılanması ya da PKK ile bağlantısı olduğu düşünülüyor. Buna karşılık Türkiye'de halen 54 Alman vatandaşı tutuklu ve Berlin yönetimi bu kişilerden 11'inin siyasi gerekçelerle parmaklıklar arkasında olduğunu düşünüyor.
Bütün bu gelişmelerin ışığında iki ülkenin arasındaki gerginlik kim zaman siyasilerin sözlü atışmalarına dönüştü ve tutuklu bireyler bir anda gerginliğin öznesi haline geldi.
Almanya Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel Türkiye'yi Deniz Yücel'i rehin almakla itham ederken, Cumhurbaşkanı Erdoğan ise Yücel ile ilgili olarak Temmuz ayında Hamburg'daki G20 zirvesinde "Basın mensupları herhalde sınırsız özgürlüğe sahip değildir. Basın mensupları da suç işler. Suç işlediği zaman da yargı gerekli değerlendirmeleri yapar" ifadelerini kullanmıştı.
Veysel Ok, Yüksel'in siyasi tartışmalara alet edilmesi fikrine mesafeli durduklarını ve karşı olduklarını açıkladı. Ok, "Deniz bir gazeteci ve tutuklama gerekçesi haberler. Bizim veya Türk kamuoyundaki herkesin savunması gereken tek bir ilke var: Habercilik hakkının, haber yapma hakkının, gazeteciliğin savunulmasıdır. Biz olaya böyle bakıyoruz" değerlendirmesinde bulundu.
Dilek Yücel de benzer bir görüş dile getirdi. Eşinin genel tablo itibarıyla rehin alınmış gibi göründüğünü ancak bu kullanımın bile "kulağa çok çirkin" geldiğini ve sadece eşi adına değil, insanlık adına üzüldüğü ve utandığı bir ifade olduğunu söyledi.
Yücel'in eşi, sözlerini "Deniz İncirlik Üssü değil, Deniz bir gazeteci… Fakat ister Türkiye'de ister Almanya'da olsun, politikacılar bir insan hayatını malzeme yapıyorlarsa, orada çok büyük bir sorun vardır. Yani insanlık adına, insan hakları adına bir sorun vardır" diyerek sonlandırdı.
Çağrı Özdemir
© Deutsche Welle Türkçe