1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Dağlık Karabağ – Kırım hayaleti

11 Mayıs 2014

Kayhan Karaca’nın "Azerbaycan" yazı dizisinin ikinci konusu Dağlık Karabağ sorunu. Kırım’da yaşananların Dağlık Karabağ sorununa veya bu sorunun çözümüne etkileri neler olabilir?

https://p.dw.com/p/1BxnE
Fotoğraf: picture-alliance/dpa

“Azerbaycan’ın iki ana gündemi vardır. Birincisi Dağlık Karabağ, ikincisi ise enerji güvenliği. Hangi konu hakkında yazarsanız yazın laf dönüp dolaşıp bu iki konuya gelir. Azerbaycan’la komşu ülkeler Bakü’yle ilişkilerini bu iki konuya göre şekillendirir…” Azerbaycan’ın ve Kafkasların en önemli haber ajanslarından APA’nın kurucusu ve başkanı Vusala Mahırgızı ülkesinin dış dünyayla ilişkilerini yakından bilen bir medya yöneticisi olarak durumu böyle özetliyor. Dağlık Karabağ sorunu Azerbaycan’da toplumsal bir travma. Gerek resmi makamlar, gerekse sokaktaki sıradan vatandaş, kiminle konuşsanız 26 yıl önce başlayan, ancak kökleri 200 yıl öncesine dayanan bu sorunun Azeri halkı için önemini derhal hissedebiliyorsunuz.

'Milat Rus-İran Savaşı'

Azerbaycan Başbakan Yardımcısı Ali Hasanov deneyimli bir politikacı. SSCB döneminde de siyasetteymiş. Sorunun 1820’li yıllarda yaşanan Rus-İran savaşıyla başladığını söylüyor. O savaş sırasında Ermenilerin Çarlık Rusya tarafından Azeri topraklarına bilinçlice yerleştirildiğini belirtiyor. Rusya’nın “iki halk arasında gerginlik yaratıp bundan istifade etmeye dayalı politika güttüğünü” savunuyor. Ve ekliyor: “Sorunun iki millet arasında bir sorun olduğunu söyleyemem. Bu bölgede çıkarları olan büyük güçler arasındaki siyasi mücadelenin sonucudur. Sovyet döneminde de bize karşı adaletsizlik devam etti. Müslüman olduğumuz için. Fakat bu Rusya’nın Ermenileri sevdiği anlamına da gelmez.”

Azerbaycan Dışişleri Bakanlığı ise Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 1993 yılında Ermenistan’ı Dağlık Karabağ’da işgal gücü olarak tanımlayan ve bu topraklardan çekilmesini talep eden kararlarının neden uygulanmadığını soruyor. Bakanlık sözcüsü Elman Abdülayev, sorunun bugüne kadar çözümlenememiş olmasının uluslararası toplumdan kaynaklandığı görüşünde. Buna rağmen diplomatik çabaların henüz sonuçlanmadığını belirtiyor. Azeri ve Ermeni liderler arasında geçen yıl aralık ayında Kiev’de gerçekleşen görüşmenin müzakerelere “yeni bir ivme” kazandırdığını söylüyor. Diplomasi gereği çözümün anahtarını elinde bulunduran Rusya’yı doğrudan hedef almıyor. Moskova’yı “arabuluculardan biri, çözümün parçası” olarak tanımlıyor. Minsk Grubu’nun “daha etkin” rol oynamasını istediklerini dile getiriyor.

Endloser Kampf um Berg-Karabach
Dağlık Karabağ Savaşı'nda kullanılan bir tankFotoğraf: picture alliance/dpa

'Batı adaletsiz davranıyor'

Azerbaycan Dağlık Karabağ konusunda özellikle Batı’dan şikâyetçi. Batı’nın, özellikle de Avrupa Birliği’nin (AB) tavrını anlayamıyor. Kendisine Batı ülkeleri tarafından “adaletsizlik” yapıldığını düşünüyor. Cumhurbaşkanlığı Dış İlişkiler Daire Başkanı büyükelçi Novruz Mammadov, 22 yıldır bağımsız olan ülkesinin Avrupa ile yakınlaşmak için üstüne düşen her şeyi yaptığını, buna karşılık AB'den Azerbaycan’ın toprak bütünlüğü konusunda destek görmediğini söylüyor: “AB’nin 25 yıldır Ermeni işgali altında olan Dağlık Karabağ sorununun çözümüne yardımcı olmasını istiyoruz. Neden bize adil davranılmıyor? Neden hiçbir AB yetkilisi Azerbaycan’ın toprak bütünlüğü hakkını savunmuyor? Neden AB son zamanlarda Azerbaycan’la ilgili belgelerde toprak bütünlüğü terimini kullanmaktan kaçınıyor? Moldova ve Gürcistan söz konusu olunca dillendirilen bu hak, söz konusu biz olunca neden görmezden geliniyor? Bunun sonucu olarak biz de AB’ye olan güvenimizi yitiriyoruz.” Mammadov lafı ağzında gevelemiyor ve “Avrupa bize 10 yıl boyunca Nabucco’dan bahsetti. Eğer dostluktan samimiyetten söz edeceksek ilk uluslararası değer adalettir. Azerbaycan’dan söz ederken hiç kimse Dağlık Karabağ ve Ermenistan’dan göçmek zorunda kalan yüzbinlerce Azeriden bahsetmiyor, neden?” diyor.

Sorunun kökeni

Dağlık Karabağ savaşı 1988-1994 yılları arasında yaşanmış, savaş, Dağlık Karabağ bölgesi de dâhil Azerbaycan topraklarının yüzde 20’sinin Ermenistan tarafından işgaliyle sonuçlanmıştı. Savaş sonrasında 200 bini Ermenistan’dan, 1 milyonu da Dağlık Karabağ’dan olmak üzere 1 milyon 200 bin Azeri bugünkü Azerbaycan’a göç etmek zorunda kalmıştı.

AB’nin Azerbaycan’la hazırladığı Ortaklık Anlaşması metnine Azerbaycan’ın toprak bütünlüğüne saygıyla ilgili bir madde koymaya yanaşmaması Bakü’de olağanüstü rahatsızlık yaratmış durumda. Bu duruma en sert tepkiyi büyükelçi Novruz Mammadov gösteriyor: “AB bugün AB olduğu için her şeyi yapabileceğini sanıyor. Ermenistan Rusya ile gümrük birliğine gireceğini açıkladığında Stefan Füle ‘Ermenistan baskı altında’ dedi. Azerbaycan aynı şeyi yapsaydı savaş ilan etmedikleri kalırdı.” Azeri büyükelçi AB'nin ülkesine yönelik tavrının, birliğin Türkiye’yle yürüttüğü politikayla benzerlik taşıdığını da söylüyor: “Soğuk savaş döneminde NATO üyesi Türkiye Avrupa’yı korudu. Soğuk Savaş bitince tamam, bitti, buraya kadar denildi. Olur mu böyle şey?” Mammadov, “Azerbaycan AB ile ortaklık değil işbirliği antlaşması istiyor.”

‘AB adil olmak zorunda'

Petrol gelirleri her geçen gün katlanan ve buna paralel olarak kendine olan özgüveni artan Azerbaycan AB’ye baş mı kaldırıyor? Resmi olarak böyle bir şey söz konusu değil. Fakat Bakü’de kiminle konuşsanız “artık yeter” şeklinde algılanabilecek bir mesaj alıyorsunuz. Büyükelçi Mammadov “AB dünya işlerinde ‘super manager’ olmak istiyorsa biraz adil olmak zorunda. Model olmak istiyor, tamam, fakat biz bunu göremiyoruz. Yaklaşım şekli tehlikeli” diyor. Dışişleri sözcüsü Abdüllayev de “Dağlık Karabağ sorunu ne kadar çabuk çözümlenirse tüm bölge ve komşularımız için o kadar iyi olur. Çözümlenmemiş sorun siyasi ve ekonomik istikrarsızlık yaratır. Bu da herkes için tehlike kaynağı” şeklinde konuşuyor. Sonra da ekliyor: “İlelebet bekleyecek değiliz. Azerbaycan bölgenin askeri açıdan en kalkınmış ülkelerinden. Ordusunu modernleştiriyor. Savunma bütçemiz Ermenistan’ın tüm bütçesinden daha fazla.” Bundan daha açık olunamaz.

Flash-Galerie Friedensmacher
Dağlık Karabağ Savaşı'nda ölenlerin mezarlarıFotoğraf: DW/Hufen

Başbakan Yardımcısı Hasanov ise Ermenistan’daki mevcut rejim iktidarda kaldıkça sorunun çözümlenemeyeceği görüşünde. Ancak o da çözüm için Rusya’yla yüzleşilmesi gerektiğini düşünenlerden: “Geçenlerde ABD elçisine ‘Bize Ermenilerle konuşun diyorsunuz ama bizim topraklarımızı Rusya işgal ediyor. Ruslar bizim enerji kaynaklarımızı işletmek istiyor’ dedim. Azerbaycan gibi küçük bir ülke bağımsız kalmak istiyor. Bizim için bağımsızlık her şeyden önemli. Dağlık Karabağ sorununun çözümü Rusya’nın elinde. ABD ve Fransa çözüm için Rusya’yla yüzleşmeli. Bu sorun çözümlenmedikçe benzer sorunlarla karşılaşacaklardır. Bu tür sorunların yayılması hiçbir devlete yaramaz.”

Kırım emsal mi?

Ukrayna'da, daha doğrusu Kırım’da yaşananların Dağlık Karabağ sorununa veya bu sorunun çözümüne etkileri neler olabilir? Bu da son haftalarda sık sık gündeme gelen bir soru. Ermeniler de Azeriler de etkisi olacağını düşünüyor. Birleşmiş Milletler’de 27 Mart’ta Kırım’ın Ukrayna’dan ayrılması konusunda yapılan oylamada 100 devlet bu karar için “geçersiz” anlamına gelen oy verdi. Ermenistan ise Belarus, Küba, Venezüela, Sudan ve Kuzey Kore gibi ülkelerin yanında Rusya lehinde oy kullandı. Ermeni yönetimi bu tutumu “Toprak bütünlüğü ilkesinin halkların kendi geleceklerini tayin hakkını ihlal etmesine asla müsaade etmeyeceğiz” şeklinde gerekçelendirdi. Ermeni parlamentosu başkan yardımcısı Eduard Şarmazanov daha da ileri giderek “Rusya bizim stratejik ortağımız” ifadelerini kullandı. Buna karşılık Sarkisyan rejiminin bu tutumuna Ermenistan içinde muhalif sesler de yükseliyor. Ülkede 1998-2008 yılları arasında Dışişleri Bakanlığı yapmış olan Vardan Oskanyan, “Ermenistan, uluslararası planda otoriter ülkeler listesine girebilir. Ukrayna oylamasına katılmayabilirdik” uyarısında bulunuyor. Bu görüş ülkedeki muhalif partiler tarafından da paylaşılmakta.

Rusya’nın Kırım’ı yutması Dağlık Karabağ’ın Ermeni yönetimince Ermenistan tarafından “resmen tanınma veya Ermenistan’a katılma” yönünde “emsal” olarak görülmekte. Rusya lideri Vladimir Putin Kırım’ı işgale “halkların kendi geleceklerini tayin haklarını” gerekçe göstermişti. Rusya halkların kendi geleceklerini tayin haklarını devletlerin toprak bütünlüğüne tercih emiş görünüyor. Bu da eski SSCB topraklarında sınırların bundan sonra da değişebileceği anlamına geliyor. Bu gelişme Azerbaycan’da endişeyle izlenmekte. Rusya’nın eski SSCB topraklarında hükümran olmak istediğini ve bu nedenle “ayrılıkçılığı finanse ettiğini” dile getiren Azeri analistler, Kırım’ın Rusya’ya bağlanmasının bu nedenle Dağlak Karabağ sorununa yansımaları olacağını düşünmekte.

Dağlık Karabağ’da ateşkesin ilan edildiği 5 Mayıs 1994 tarihinden bu yana AGİT bünyesindeki Minsk Grubu içinde soruna çare aranıyor. Grup; Rusya, ABD ve Fransa tarafından yönetiliyor. Rusya grup içinde tamamen Ermeni çizgisini savunuyor. ABD ve Fransa’nın çizgileri ise daha muğlak. Bu iki devlet sorunu Azerbaycan ile Ermenistan arasında sıradan bir sorun gibi pazarlıyor, Ermenistan’ın her geçen gün daha da Rusya’nın güdümüne girdiğini görmezden geliyorlar. Minsk Grubu’nun ABD’li eşbaşkanı büyükelçi James Warlick, birkaç gün önce yaptığı açıklamada, “tarafların barış müzakerelerine başlama zamanı geldi” ifadelerini kullandı. “Barışın artık erişilebilir uzaklıkta” olduğunu söyledi. “Barışın faydalarının Ermenistan, Azerbaycan ve Dağlık Karabağ halkı için içinde bulunulan çıkmazın maliyetin çok daha fazla” olduğunu söyledi.

Putin Siegesfeier in Sewastopol 09.05.2014
Putin'in 9 Mayıs'ta Sivastopol'da yaptığı zafer kutlamasındanFotoğraf: Reuters

ABD bunları Kırım’da yaşananların Dağlık Karabağ’da yaşanması kaygısından mı söylüyor? Bunu zaman gösterecek. Ancak Ermenistan’ın Rusya ile stratejik ortaklığı, Ermenistan topraklarında en az 2044 yılına kadar kalacak daimi Rus askeri üsleri, Ermenistan’ın bu yılın başlarında Rusya’yla imzaladığı doğalgaz anlaşması ve Ermenistan yönetiminin AB ile Ortaklık Anlaşması yerine Rusya ile Gümrük Birliğini seçmiş olmasını unutmamak gerekiyor. Eski SSCB ülkelerinin kurduğu Kollektif Güvenlik Antlaşması Örgütü’nün eski delegelerinden Stepan Grigoryan bu durumu “Ermenistan ulusal egemenliğini kaybetmeye devam ediyor. Rusya üzerindeki baskı şimdi Ermenistan’a da yayılacak. Ermenistan’a baskı yapmak kolay zira biz Rusya’nın kaynaklarına sahip değiliz. ABD ve Avrupa’nın Ermenistan’a yönelik politikalarında radikal bir değişiklik olamayacak ama yine de bir değişiklik göreceğiz. Ermenistan BM’de Rusya’nın yanında oy kullandığı için acı çekebilir…” ifadeleriyle açıklıyor. Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ nedeniyle içine çekilebileceği bir tuzak bölgedeki dev enerji projeleri açısından da tehdit oluşturabilir.

© Deutsche Welle Türkçe

Kayhan Karaca / Bakü