Danıştay'dan İstanbul Sözleşmesi'ne ikinci ret kararı
18 Kasım 2021Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu (İDDK), Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın imzasıyla İstanbul Sözleşmesi'nin feshedilmesine ilişkin kararın yürütmesinin durdurulması talebiyle açılan davayı reddetti. Anayasa'nın milletlerarası antlaşmaların feshedilmesi konusunda TBMM'ye bir görev veya yetki vermediği belirtilen kararın gerekçesinde, Cumhurbaşkanı'nın bu antlaşmaları sona erdirme yetkisinin anayasaya aykırı olmadığı savunuldu. Bu kararla, İstanbul Sözleşmesi kararına karşı Danıştay yolu tükendi. Davayı açanların, fesih kararına karşı Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuruda bulunma hakları var.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 20 Mart 2021 tarihinde "Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi"nin Türkiye Cumhuriyeti bakımından feshedilmesine karar vermişti. Bu karar, 9 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 3. Maddesi gereğince alınmıştı. Ancak birçok hukukçu ve muhalefet mensubu, temel hak ve özgürlüklere ilişkin uluslararası sözleşmelerin Meclis kararıyla uygun bulunduğunu belirterek, bu sözleşmelerden çıkılmasının da yine Meclis tarafından yapılabileceğini savunmuştu.
Erdoğan'ın kararına karşı CHP ve İYİ Parti'nin yanı sıra, kadın örgütleri başta olmak üzere birçok kişi ve kuruluş dava açmıştı.
10. Daire reddetmişti
Danıştay 10. Daire, 28 Haziran 2021 tarihinde sözleşmeden çıkılması kararının yürütmesinin durdurulması talebiyle açılan davayı reddetmişti. Bu karara, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener de itiraz etmişti. İtiraz, Danıştay'ın son karar mercii olan İdari Dava Daireleri Kurulu'nun önüne geldi.
5'e karşı 8 oyla ikinci ret çıktı
Danıştay İDDK, 5 üyenin muhalefet şerhine karşılık 8 üyenin oyuyla 10. Daire'nin kararının yürütmesinin durdurulması talebini reddetti. Kararın gerekçesinde, Anayasa'ya göre yürütme yetkisinin Cumhurbaşkanı'nda olduğu, milletlerarası antlaşmaları sona erdirilmesinin de yürütme yetkisine ilişkin olduğu savunuldu.
TBMM'ye milletlerarası antlaşmaların feshedilmesine ilişkin olarak Anayasa ve kanunlarda herhangi bir görev veya yetki verilmediği anlatılan kararda, "Milletlerarası antlaşmaların sona erdirilmesine ilişkin işlemlerin, kaynağını Anayasa'dan alan yürütme yetkisi ve görevi kapsamında Cumhurbaşkanı tarafından yapılacağı" belirtildi. Bu antlaşmaları, uygun bulma kanunu sonrasında onaylayıp onaylamama konusunda takdir yetkisi Cumhurbaşkanı'nda bulunduğu ifade edilen kararda, "yürütme faaliyetine ilişkin sona erdirme yetkisini kullanırken, yasama organının bir işlem tesis etmesine gerek bulunmadığı" iddia edildi.
Kararda, usulüne göre yürürlüğe konulan milletlerarası antlaşmaları onaylama yetkisine sahip Cumhurbaşkanına bu antlaşmaları sona erdirme yetkisi veren 9 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 3. Maddesinin 1. Fıkrasına yer alan "bunların hükümlerinin uygulanmasını durdurma ve bunları sona erdirme" ibaresinin anayasaya aykırı olmadığı savunuldu.
Kararda şöyle denildi:
"Kaldı ki, Anayasa'nın 90. Maddesinin 2. Fıkrasında sayılan ve Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin onaylamayı kanunla uygun bulmasına gerek olmaksızın Cumhurbaşkanı kararı ile onaylanan milletlerarası antlaşmaları da 'kanun gücü'nde olduğu gözetildiğinde, Anayasa'nın 90. Maddesinin 5. Fıkrası ile amaçlanan hususun usulüne göre yürürlüğe konulan milletlerarası antlaşmalara 'işlevsel anlamda' kanun gücü tanımak olduğu açıkça anlaşılmaktadır."
Muhalif 5 üyenin görüşü
Karara muhalefet eden Danıştay üyeleri Ziya Özcan, Hasan Odabaşı, Muhsin Yıldız, Hasan Önal ve Bilge Apaydın, ortak karşı oy yazısı kaleme aldı. Karşı oy yazısında, kamu hukukunun genel ilkelerinden olan yetkide ve usulde paralellik ilkesi gereğince, bir işlem hangi usule uyularak tesis edilmişse aynı usule uyularak geri alınması, kaldırılması veya feshedilmesi gerektiği belirtildi.
Yazıda, karar şöyle eleştirildi:
"Dava konusu Cumhurbaşkanı Kararı ile feshedilen sözleşmenin onaylanmasına ilişkin 6251 sayılı Yasa'nın TBMM tarafından yürürlükten kaldırılmamış olması veya dava konusu Cumhurbaşkanı Kararı alınmadan önce sözleşmenin sona erdirilmesinin uygun bulunduğuna ilişkin yeni bir yasa çıkarılmamış olması nedeniyle, dava konusu Cumhurbaşkanı Kararında yetkide ve usulde paralellik ilkesi uyarınca hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Bu bağlamda, hukuka açıkça aykırı işlemin yürütülmesi halinde telafisi güç ve imkânsız zararlar doğacağı anlaşıldığından, dava konusu Cumhurbaşkanı Kararının yürütmesinin durdurulması gerekmektedir."
Alican Uludağ
© Deutsche Welle Türkçe