Bulgaristan'da zor bir dönem başlıyor
27 Haziran 2005Sosyalistler’in zaferi beklenmedik bir gelişme değil. Son sekiz yılda izlenen siyasetin ardından Bulgaristan’da çoğunluk sola dönüş istiyordu. AB üyeliği yolunda yapılan reformlar özellikle de yaşlılar ve kırsal kesimde yaşayanlar için sancılıydı ve sosyal standartlarda düşüşe yol açtı. 1989’da Demir Perde’nin yıkılışının ardından Bulgaristan’da üç kez iktidarda yer alan eski Komünistler, seçim kampanyalarında bu hoşnutsuzluktan yararlanmayı bildiler. Ücretler ve emekli maaşlarına hızla zam yapma, sosyal sistemi ve sağlık hizmetlerini iyileştirme vaadinde bulundular.
Ancak Sosyalistler’in bu vaadlerini uygulamaya geçirebilmeleri için olumsuz makroekonomik durumun getirdiği bedeli de ödemeleri gerekecek. Yani ücret ve emekli maaşlarında artış ile sağlık sisteminin iyileştirilmesini finanse etmek için vergi artışları ve kredilerin pahalanması gündeme gelecek. Bu da yıllık yüzde 4 ila 5’lik ekonomik büyüme oranının düşmesi, enflasyonun artması ve acil ihtiyaç duyulan yabancı yatırımların uzaklaşması tehlikesini beraberinde getirecek.
Bulgarlar’ın duyduğu hayalkırıklığı ve reform yorgunluğu seçim sonucuna bir başka tehlikeli boyutuyla da yansıdı. Radikal sağcı Ataka partisi oyların yüzde 8’inden fazlasını alarak meclise girmeyi başardı. Parti şimdi mecliste milliyetçi, ırkçı, Avrupa düşmanı görüşlerini yaymaya çalışacak. Şimdiye kadar görev yapan siyasi elitten intikam almak, Türk ve Çingene azınlığın bastırılması ve sınırlandırılması, otoriter ulus devlete geri dönüş, NATO’dan çıkmak ve AB’ye üye olmamak, bu partinin sloganları arasında. Ataka daha çok, piyasa ekonomisinden yararlanamayan, ülkedeki yolsuzluk ve suç ortamından en çok çeken kesimden oy aldı.
Ataka’ya oy veren seçmenler, çatışmalardan çok çekmiş Balkanlar’da AB üyeliği ve piyasa ekonomisinden daha iyi bir alternatif olmadığını düşünemiyorlar muhtemelen. Ataka partisinin nereden finanse edildiği, parti üyelerinin kimliği ise ayrı bir konu. Parti, geçmişin karanlığından gelen, eski istihbarat çevreleri, eski komünist rejimin çekirdek kadrosu, hatta Rusya’daki Sovyet nostaljistlerinden destek alıyor.
Ultramilliyetçilerin seçim başarısı hükümet oluşumunu da zorlaştıracak. Sosyalistler ile seçimlerden üçüncü güç olarak çıkan Türk azınlığın Hak ve Özgürlükler Partisi arasında koalisyon kurulması beklentisi boşa çıktı. İki parti tek başlarına koalisyon için gerekli çoğunluğa ulaşamadı. Seçimlerin ikincisi, eski Kral, şimdiki Başbakan Simeon Sakskoburggotski’nin partisi ise bu şartlar altında üç küçük parti ile koalisyon kurabilecek durumda değil.
Meclisteki büyük partilerden hiçbiri aşırı sağcı Ataka ile görüşmelere yanaşmayacağı için ortaya tek seçenek kalıyor. O da Sosyalistler’in, Simeon Milli İttifakı ile koalisyona gitmesi. İki parti seçim kampanyalarında koalisyona mesafeli yaklaştı, dolayısıyla şimdi görüşmelere çok istekli yaklaşmayacaklardır. Ancak Türk azınlığın Hak ve Özgürlükler Partisi’nin muhtemel katılımı böyle bir koalisyonda katalizör olarak olumlu bir rol oynayacaktır. Çünkü bu üç partinin hepsi, AB üyeliği için gerekli reformların yazın çıkarılabilmesi için bir an önce işleyen bir meclise ihtiyaç olduğunu biliyor. Diğer yandan AB üyeliği konusundaki zaman baskısı, bir azınlık hükümeti kurulmasına da yol açabilir. Böyle bir hükümetin başarısı ise büyük partilerin göz yummasına ve AB üyeliği için gerekli yasa değişikliklerini desteklemesine bağlı olacaktır.