Bulgaristan-Türkiye ilişkileri ivme kazandı
17 Ocak 2006DW: İkili ilişkilerin yanısıra, Bulgaristan’ın da NATO üyesi olması, AB’den üyelik için gün alması uluslararası düzeyde de işbirliğini gündeme getirdi. Bunun ötesinde Bulgaristan’da yaşayan bir Türk nüfus var ve Türkiye’de yaşayan Bulgar kültürünü tanıyan göçmenler var. Tüm bunları gözönünde bulundurursak iki ülke ilişkilerinin Avrupa açısından bir avantaj olduğu söylenebilir mi?
- Her halükarda. Sınırları aşan bu işbirliği Avrupa’nın geleceği için de örnek olacak bence. Ayrıca bu nüfus bileşimi iki komşunun barış içinde birarada yaşaması açısından da önemli. Bir noktaya daha değinmek istiyorum. Bu arada 80’li yıllarda Bulgaristan’dan göçe zorlanan Türk kökenliler Bulgarlar, ya da Bulgar kökenli Türkler son zamanlarda geri dönerek Bulgaristan pasaportu almaya başladılar. Bunun nedeni Bulgaristan’ın yakında AB üyesi olacak olması. Ayrıca Bulgaristan resmi düzeyde Türkiye’nin Avrupa Birliği perspektifine açık olmasını destekliyor. Bulgaristan henüz AB üyesi değil ve kullanacak bir oyu yok ama, yine de komşu ülkenin de aynı ittifak içinde yer almak istemesi önemli bir avantaj.
DW: Peki sokaktaki insan, Bulgar halkı nasıl bakıyor Türkiye ile ilişkiye? Bulgaristan’daki Türkler şimdi politik düzeyde temsil edilebiliyorlar, sosyal ve kültürel açıdan da Bulgar toplumuna uyum sağladıklarını söyleyebilir miyiz?
- Ne yazık ki henüz bu düzeye ulaşamadık? Bulgarların çoğu hala Osmanlı İmparatorluğu’ndaki 500 yıllık ortak yaşamın etkisi altında. Bulgar kimliği ve modern Bulgar devleti, Osmanlı’ya başkaldırı ve ulusal bağımsızlık savaşı ile oluştu. Bu da Bulgar tarihi ve kültüründe Türkler’in ezen ulus olduğu mitosunu güçlendirdi. Bu çoğu kez bugüne yansıtılıyor ve Türkiye’nin bugünkü nüfusu Osmanlılar’la eş tutuluyor. Bu saçma ama Bulgarlar’ın çoğu bu konuda ayrım yapmıyor. İki ülke arasındaki ilişkiyi değiştirebilecek bir gelişmeyi, tarihçilerin Balkanlar’ın tarihini yeniden objektif bir bakış açısı ile yazma girişiminde görüyorum. Böylece bugünkü Türklerle 200-300 yıl önceki Osmanlılar arasındaki farkı anlayabilecekler.
DW: Bulgaristan’daki Türkler bu durumdan nasıl etkileniyor?
- Bu konuda son 15 yılda olumlu gelişmeler oldu. Bulgar kökenli Türkler ya da Türk kökenli Blugarlar yıllarca baskı altında yaşadılar dinlerini, kimliklerini inkar etmeleri istendi. O zamanlar Bulgar halkının bir kısmının bu önlemlere destek verdiğini de kabul etmek gerek. 1989’daki iktidar değişiminden sonra bu konu da tartışıldı ve Türk azınlığa karşı baskı politikasının yanlış olduğu kabul edildi ve bugün Bulgar halkının Türklere daha olumlu baktığını söyleyebilirim. Ne yazık ki bu Bulgaristan’da Türk düşmanlığının tamamen ortadan kalktığı anlamına gelmiyor. Son seçimlerde parlamentoya giren Ataka adlı aşırı sağcı grup özellikle yabancı düşmanı ve azınlıklara karşı sloganları ile destek buldu. Türk düşmanlığı da yapıyorlar ve Türk azınlığın Bulgaristan politikasındaki etkisini azaltmak istiyorlar.
DW: Azınlık ve sürgün sorunlarının yaşandığı yerlerde mülkiyet sorunu da olur. Bulgaristan’ı terk etmek zorunda kalan Türkler açısından böyle bir sorun var mı? Türklerin bu konuda talepleri var mı?
- 80’li yıllarda yüzbinlerce Türk kökenli Bulgar ülkeyi terk etmeye zorlanınca alelacele mallarını ve mülklerini satmak zorunda bırakıldılar. Bu işlemler resmi olarak ve o zamanki hukuka uygun gerçekleşti, ama bu ticaretin normal olmadığı, Türkler’in zorunlu göç ve politik baskı altında mülklerini uçuza satmak zorunda kaldıkları kesin. Belki bu konuda bugün dava açsalar tazminat alabiliyor. Bu vesile ile şu sıralar Bulgaristan’daki bir başka mülkiyet konusuna değinmek istiyorum. Bulgar toplumu Türkler’in ve Türk yatırımcıların özellikle Güney Bulgaristan’da yatırım yapmasını, Bulgaristan’ın Türkler tarafından satın alınması olarak nitelendiriliyor. Bu bağlamda Türk düşmanlığı da yapılıyor. Şunu vurgulamak gerek: Türkiye Bulgaristan’daki dördüncü büyük yatırımcı, Balkan ülkeleri arasında ise birinci sırada. Öte yandan iki ülke arasındaki ticari ilişkide de büyük gelişmeler var. Bu ticaretin önündeki engel ise sınır kapılarının yetersiz olması.
DW: İki ülke ilişkilerindeki diğer önemli noktalar neler?
- Kısaca söylemek gerekirse, çevre, su kullanımı ve enerji branşlarında işbirliğinin önemi artıyor. Son 15 yılda iki ülke ilişkilerinin gelişmesinde Türkiye’nin eski Cumhurbaşkanları’ndan Demirel ile şimdiki Cumhurbaşkanı Sezer ve Bulgaristan’ın eski Cumhurbaşkanlarından Jelyu Jelev’in katkıda bulunduğunu da hatırlatmak isterim.