Biden'ın hangi "ültimatomu" Erdoğan'a adım attırdı?
25 Ocak 2024İsveç'in NATO'ya üyelik protokolünün Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) tarafından onaylanmasının yankıları sürüyor.
ABD ve Almanya başta olmak üzere pek çok ittifak üyesinden art arda yapılan açıklamalarda TBMM'nin onayının memnuniyetle karşılandığı, bunun önemli ve olumlu bir adım olduğu vurgulanıyor.
Ankara'nın İsveç'e yaktığı yeşil ışık, Türkiye'nin Batılı müttefikleriyle bir yıldan fazla süren "veto gerilimdeki" tansiyonu düşürmüş görünse de Türk kamuoyundaki tartışmalar sürüyor. "Türkiye'nin öne sürdüğü hangi şartlar karşılandı?" "Ne oldu da onay verildi?" sorularına yanıt aranıyor.
ABD'den "ültimatom" olarak nitelendirilen mesaj
DW Türkçe'nin edindiği bilgilere göre, TBMM'nin onayının gerisinde Biden yönetiminin Ankara'ya ilettiği ve "ültimatom" olarak da nitelendirilen kritik bir mesaj etkili oldu.
Buna göre Biden yönetimi, Türkiye'nin İsveç'in onay sürecini "en kısa zamanda" tamamlamaması halinde Ankara'yı F-16 taleplerinin "riske girebileceği” konusunda uyardı.
ABD Kongresi'ne Türkiye'ye F-16 satışını Yunanistan'a F-35 satışı ile aynı bildirim ile iletmeye hazırlanan Biden yönetimi, İsveç onayının daha fazla geciktirilmesi halinde, Kongre'ye sadece Yunanistan'a savaş uçakları satışı için bildirimde bulunulmak zorunda kalınacağını, Türkiye'ye F-16 satışının ortak bildirimden çıkartılacağını iletti.
Biden yönetimi, Erdoğan liderliğindeki Türk hükümetine tepkili Kongre üyelerini Türkiye'ye yapılacak F-16 satışları için Yunanistan'ın da dahil edildiği bildirimle ikna etmeyi, bunu "NATO'nun güney kanadındaki müttefiklerini güçlendirme paketi" olarak sunmayı hedefliyordu. İsveç'in NATO üyeliğinin Ankara tarafından onaylanmasının yönetimin elini güçlendireceği, Kongre üyelerinin bu satışa itiraz etmelerini önleyebileceği umuluyordu.
Ancak Ankara'nın İsveç'e onayı sürekli erteleyerek geciktirmesi üzerine Washington "çok uzun süredir bekleyen" Yunanistan'ın daha fazla bekletilmeyeceğini Türk hükümetine iletti. Hatta ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken'ın 6 Ocak'ta gerçekleştirdiği Türkiye ziyareti sırasında görüştüğü Türk mevkidaşı Hakan Fidan ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a da bu mesajı verdiği belirtiliyor.
Ünlühisarcıklı: Kongrenin F-16'ları onaylama olasılığı azalırdı
Alman Marshall Fonu (GMF) Türkiye Direktörü Özgür Ünlühisarcıklı, Türkiye'nin İsveç'e onayı daha fazla geciktirmesinin oluşturacağı riskleri dikkate alarak hareket ettiği görüşünde.
DW Türkçe'nin sorularını yanıtlayan Ünlühisarcıklı, "Bence Türk hükümeti şöyle bir hesap yaptı: süreci uzatmanın yaratacağı fırsat maliyeti, olası ilave kazanımlardan daha fazla. Sürecin daha fazla uzaması F-16 meselesini tehlikeye atabilirdi. ABD yönetimi, Yunanistan'ın F-35 talebiyle ilgili anlaşmayı hemen imzalayıp, Türkiye'nin taleplerini ileri bir tarihe atması durumunda Kongre'nin F-16'ları onaylama olasılığı azalırdı. Ayrıca Erdoğan'ın Beyaz Saray'a resmi bir ziyaret beklentisi var. İsveç'e onay ile birlikte bu ziyaretin de gerçekleşmesi mümkün olacak" diye konuştu.
Özgür Ünlühisarcıklı, İsveç'in NATO üyeliğinin onaylanmasının sadece ABD ile değil Avrupa Birliği (AB) ile ilişkilerde de önemli bir açılım sağlayacağına dikkat çekti. AB liderlerinin Aralık'taki zirvede Türkiye ile ilişkilerin geleceğine ilişkin kararı bu yılın Mart ayına ertelediklerini anımsatan Ünlühisarcıklı, "AB'nin de adım atması için Türkiye'nin İsveç'in üyeliğini onaylaması gerekiyordu" dedi.
Şimdi dikkatler Biden yönetiminin atacağı adımlara çevrildi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Meclis kararını imzalaması ve kararın Resmi Gazete'de yayımlanmasıyla birlikte ABD yönetimi Kongre'ye Türkiye ve Yunanistan'a savaş uçaklarının satışıyla ilgili resmi bildirimini yapacak.
"Yunanistan'a karşı kullanılmayacak" güvencesi verildi mi?
ABD'nin önde gelen Türkiye uzmanlarından Alan Makovsky, DW Türkçe'ye yaptığı değerlendirmede Washington cephesinde yaşanacak kritik sürece ilişkin dikkat çekici bilgiler paylaştı.
Geçmişte ABD Kongresi'nde ve ABD Dışişleri Bakanlığında görevler üstlenen, şimdi ise Washington merkezli düşünce kuruluşu Amerikan İlerleme Merkezi (CAP) kıdemli uzmanı olan Makovsky, Biden'ın Aralık ayında Erdoğan ile yaptığı telefon görüşmesi öncesinde, kilit konumdaki dört Kongre üyesinden İsveç'in onay sürecinin resmen sonuçlandırılması halinde Türkiye'ye F-16 satışını durdurmayacakları yönünde bir tür güvence almış olabileceğine dikkat çekti.
Makovsky ayrıca, "Kanımca Kongre üyelerinin ikna edilmesi için, muhtemelen ABD Dışişleri Bakanlığı aracılığıyla, dolaylı olarak, Türkiye'ye satılacak uçakların hiçbir şekilde Yunanistan'a karşı kullanılmayacağı, Yunan hava sahasının ihlal edilmeyeceği yönünde bir tür güvencenin de sunulması gerekecek. Bu zaten uzlaşının bir parçasıydı, bu beklentinin karşılanacağını düşünüyorum" diye konuştu.
Senato ve Temsilciler Meclisindeki dış ilişkiler komite başkanları ve kıdemli üyeleri silah satışları konusunda yapılan bildirimlere iki haftalık bir süre içerisinde itiraz edebiliyor. Ama bu dört kilit isim itiraz etmeyerek satışa yeşil ışık yaksa bile Kongre'nin diğer üyeleri, oylamaya sunacakları bir karar ile bu satışı engelleyebilirler.
Alan Makovsky ise "Onaylamama kararı sunulma ihtimali yok değil ama bunun kabul edilme ihtimali olası görünmüyor" dedi.
Makovsky: S-400 satın alınması yüzyılın en büyük hatası
Bu arada son gelişmeler dikkat çekici bir tablo ortaya koyuyor. Türkiye Rus yapımı S-400'leri aldığı için ABD'nin hasımlarına uyguladığı CAATSA yaptırımları kapsamına alınmış, ortak üreticisi olduğu F-35 programından çıkartılmış, 100 F-35'i satın alma fırsatını kaybetmiş, satın aldığı altı F-35'i de teslim alamamıştı. Gelinen noktada ise Yunanistan ABD'den 5'inci nesil 40 F-35 alırken Türkiye, Kongre'de bir sıkıntı çıkmadığı takdirde, 40 adet F-16 savaş uçağı, mevcut filonun yenilenmesi için de 79 adet modernizasyon kiti satın alabilecek.
CAP kıdemli uzmanı Alan Makovsky, "Rusya'dan S-400 satın alınması yüzyılın en büyük hatasıydı. Türkiye, 2,5 milyar dolara satın alıp hiç kullanmadığı bir hava savunma sistemi için 100 F-35'i ve F-35 programındaki ortak üretici konumunu kaybetti" dedi.
Ancak Makovsky, Türkiye'nin NATO'nun yeni üyelerle genişleme sürecini kullanarak ABD'den F-16 satın alma hamlesinin hiç de hafife alınmaması gerektiğine vurgu yaptı.
Türkiye'nin aslında bu talebi ABD'ye 2021'de ilettiğini, ancak Türkiye'ye ve özellikle de büyük askeri alımları yapan Savunma Sanayi Başkanlığına uygulanan yaptırımlar nedeniyle bunun çok da mümkün görünmediğine dikkat çeken Makovsky, "İsveç'in NATO üyeliği gündemde değildi. Bu süreç olmasaydı, Erdoğan İsveç'e onayı 'biraz ağırdan alalım' diyerek geciktirmeseydi, F-16'ları alabilir miydi? ABD yönetimi buna olumlu yaklaşır mıydı? Sanmıyorum" diye konuştu.
Avrupa'da Trump endişesi tırmanıyor
Bu arada dikkatler ABD'de 5 Kasım'da yapılacak başkanlık seçimlerine çevrilmiş durumda.
Başkanlık yarışının Demokrat Partili mevcut Başkan Joe Biden ile Cumhuriyetçi eski Başkan Donald Trump arasında yaşanma ihtimali gün geçtikçe artıyor. Anketler seçim sonuçlarını etkileyecek eyaletlerde Trump'ı önde gösteriyor.
Donald Trump'ın yeniden ABD Başkanı seçilme olasılığı Avrupa başkentlerinde büyük bir dikkat ve endişeyle takip ediliyor. Avrupa basınında, "Yeniden seçilmesi dünyayı değiştirir," "Avrupa endişeli," "İkinci başkanlığı daha da tehlikeli olabilir" başlıklı haber, yorum ve analizler yer alıyor.
Peki, Trump'ın yeniden ABD başkanı olması Türk-Amerikan ilişkilerini nasıl etkiler?
"Trump'ın yaptırım kararıyla TL'de değer kaybı başladı"
CAP kıdemli uzmanı Makovsky, Türkiye'de Trump ve Erdoğan'ın dostane ilişkilere sahip oldukları yönündeki bir algı olduğunu oysa Trump'ın Türkiye'de krizi tetikleyen önemli bir aktör olduğunu hatırlattı.
Makovsky, "İkisi de otoriter zihniyete sahip oldukları için birbirlerini sevdikleri düşünülüyor. Oysa Trump Türkiye ile ilgili olarak iki kere yaptırım kararı aldı. Birincisini Rahip Brunson, ikincisini ise Suriye'de ateşkes için. Ve Brunson için açıkladığı yaptırım kararıyla TL'de değer kaybı başladı ve TL zaten bir daha toparlayamadı" diye konuştu.
Trump'ın öngörülemez bir siyasetçi ve Türkiye'nin de güvenliği için önem taşıyan NATO için bir tehdit olduğunu söyleyen Amerikalı uzman, "Erdoğan'ı sevdiğini söylüyor olabilir ama geçmişte yaptığı gibi mazereti olduğunu düşündüğünde Türkiye'ye karşı çok sert önlemler almaktan da kaçınmaz. Erdoğan'ın Trump'ın seçilme ihtimaline çok da sevinmemesi iyi olur, dilediği şey için sonra pişman olabilir" dedi.
"ABD'nin Türkiye'ye güvenlik taahhüdü zayıflar"
GMF Türkiye Direktörü Ünlühisarcıklı da sorumluluk duygusuna uzak ve öngörülebilir olmayan bir siyasetçi olarak tanımladığı Trump'ın yeniden başkan seçilmesi ihtimali konusunda, "Avrupa'nın panikte olmasıyla ilgili her şey Türkiye'yi de etkiler" dedi.
"Trump'ın başkan olması durumunda ABD'nin Avrupa'ya olduğu gibi Türkiye'ye yönelik de güvenlik taahhüdü zayıflayacak" görüşünü kaydeden Ünlühisarcıklı, şu kritik değerlendirmeyi aktardı:
"Trump'ın Avrupa'dan Asya'ya güç kaydırma olasılığı var. ABD'nin kısıtlayıcı dış ticaret rejimi uygulaması, ticaret savaşlarının başlaması ve bunun Türkiye'yi etkileme olasılığı var. Trump'ın İsrail-Filistin ihtilafının insani boyutunu tamamıyla göz ardı ederek İsrail'i daha da kuvvetle destekleme olasılığı var. Ama Türkiye için bazı avantajlar da olabilir. Mesela başkanlığı döneminde ABD'nin YPG'ye desteğini anlamlandıramayan Trump bunu sona erdirebilir. Yunanistan avantajlı konumunu kaybedebilir. Çünkü Trump ne Yunanistan'ı ne de Türkiye'yi umursayacaktır. Rusya ile Ukrayna'yı ateşkese teşvik edebilir, bu Avrupa için kötü bir haber. Ama bu Rusya'ya yaptırımların kalmasına yol açabilir ve bu durum da Türkiye'nin Rusya politikasını daha meşrulaştırır. Ama Trump'ın öngörülemez bir siyasi lider olduğu, yol açtığı hasarın sağlayacağı yarardan fazla olabileceği de göz ardı edilemez."
DW Türkçe'ye sansürsüz nasıl erişebilirim?