Berlinale parmaklıklar ardında
25 Şubat 2018Berlin'deki JVA Tegel, Almanya'nın en eski ve en büyük hapishanelerinden biri. Yaklaşık 850 mahkum burada cezalarını çekiyorlar. Bazıları müebbet hapise mahkum. Her adımda sizi dışarıdan biraz daha koparan beş kapı ve iki güvenlik kontrolünden geçtikten sonra, karşınıza kırmızı tuğladan bir bina çıkıyor. Girişinde "Kültür Salonu" tabelası asılı, kapının önüne ise yaklaşık dört metrelik bir kırmızı halı serilmiş. Berlin Film Festivali'nde, prömiyerlerin ayrılmaz parçası olan, yıldızların ışıltılı kıyafetlerle geçit töreni yaptığı kırmızı halı özel bir gösterim için bu sefer de, hapishane duvarlarının ardında. Her penceresinde demir parmaklıkların olduğu çevre binalarına hakim olan grinin yanında hemen göze çarpan bir tutam renk.
Birkaç kat merdivenle "Kültür Salonu"na çıkılıyor. Sıradan, sade bir mekan, hiçbir albenisi olmayan, belki de hapishanedeki diğer mekanlardan tek farkı duvarlardaki sarı boya olan bir salon. Büyük ebatlı pencereler siyah kumaş ile perdelenmiş, yaklaşık 150 kişilik sandalyeler film seyretmeye gelecek mahkumları bekliyor. Önde ufak bir sahne, sahnede de bir beyazperde. Gösterim için sağlı sollu yerleştirilmiş hoparlörler ve projektör, Berlinale tarafından hapishaneye getirilmiş.
Hapishanede bir Berlinale filmi gösterme fikri geçen yaz doğmuş. DW Türkçe'ye konuşan Berlin Eyalet Hükümeti Adalet Senatörü Dirk Behrendt, Berlinale yönetimine bir hapishanede de gösterim yapmak için teklif götürdüklerini ve festivalin derhal olumlu cevap verdiğini kaydetti. Geçen ağustos ayında bir telefonla başlayan proje, kasım ayında somut bir hal almaya başlamış, hangi hapishanede, hangi filmin gösterilebileceği soruları da hızla cevaplandırılmış. Sinemanın dışarıdaki hayatın bir parçası olduğunu belirten Yeşiller partili Behrendt, sundukları kültür etkinlikleri ile hapishanedeki hayatı da dışarıdaki hayata yakın hale getirmeye çalıştıklarını, böyle bir gösterimin de bu yönde atılmış bir adım olduğunu söyledi. Senatör Behrendt, mahkumlardan gelen ilgi nedeniyle, gelecek sene de festival yönetimi ile işbirliğine gidilip bir Berlinale filmini hapishanede gösterebilmeyi umduklarını belirtti.
Hapishanede görev yapan sosyal pedagog Axel Briemle, etkinliğin organizasyonunda önemli rol oynamış. Briemle, mümkün olduğu kadar çok mahkuma ulaşabilmek için, festival yönetiminden "İngilizce altyazılı bir Tayland filmi" seçilmemesini de rica etmiş. Briemle, göçmen kökenli mahkumların oranının yüzde 40'ın üzerinde olduğunu ve bu mahkumlar arasında Türkiye kökenlilerin ilk sırada yer aldığını belirtiyor.
Bu özel gösterim için seçilen film bir Alman yapımı. Lars Kraume imzalı "Das schweigende Klassenzimmer" ("Susan Sınıf"), 1956 yılında Alman Demokratik Cumhuriyeti'nde, Macaristan'daki Sovyetler Birliği destekli hükümete karşı devrimin bastırılmasını protesto eden bir sınıfın rejim tarafından baskı altında bırakılışının gerçek hikayesini anlatıyor.
Filmin yönetmeni Lars Kraume de gösterimde hazır bulundu ve filmden sonra mahkumların sorularını cevaplandırdı. Filmin gerçek hayattan alınma hikayesinin beyazperde yolculuğunu merak eden mahkumlar, ayrıca Kraume'ye, filmde de bir nevi tutsaklık konu edildiği için mi tercihin bu yapımdan yana yapıldığını öğrenmek istediler. Film seçiminin festival yönetimi tarafından yapıldığını anlatan yönetmen, muhtemelen "deneysel değil de, klasik bir film" olduğu gerekçesiyle "Das schweigende Klassenzimmer"in tercih edildiğini tahmin ettiğini belirtti.
Gösterimden sonra konuştuğumuz mahkumlar etkinlikten gayet memnundular. Christian K., nadiren daha çok yaşlı kuşaklara hitap eden konserlerin düzenlendiğini, ancak film gösterimlerinin yapılmadığından şikâyetçiydi. Koğuşlarda en fazla 56 cm. boyutlarında televizyonlara izin verildiğini anlatan K., karanlık bir salonda ve dev beyazperdede film seyretmenin kendileri için ayrı bir zevk olduğunu, zira hapiste istedikleri zaman sinemaya gitmek gibi bir lüksleri olmadığını belirtti ve "Bir de cips olsaydı keyfimiz tam olacaktı" dedi.
Dört yıldır hapiste olan Wilhelm K. adam öldürme suçundan toplam 15 yıla mahkum olmuş. Kırmızı halı üzerinden yürümenin garip bir his olduğunu belirten K., bu filmin sadece sinema keyfi açısından değil, aynı zamanda gazetecilerle yani "dışarıdan gelen ziyaretcilerle" konuşarak "normal hayattan bir parça tatma" açısından da önemli olduğunu kaydetti.
22 aydır hapis yatan Philipp K. da, kendilerini hapishanenin monotonluğundan birkaç saatliğine bile olsa kurtaran bu gösterim için müteşekkir olduğunu dile getirdi. Beş ay sonra tahliye olacağını belirten mahkum, umudunun, gelecek yıl gerçek Berlinale gösterimlerine gidebilmek olduğunu söyledi.
Aydın Üstünel
© Deutsche Welle Türkçe