Bağdat'ta yaşamak zor
24 Temmuz 2004Iraklı 30 yaşındaki mühendis Hüseyin Ali arkadaşlarıyla sık sık Tigris nehri kıyısında içki içmek için biraraya geliyor. Neden düzenli olarak içki içtiği yönündeki soruya ise, "Canlı canlı mezara girdiğim duygusundan kurtulmak için içiyorum” yanıtını veriyor. Birçok Iraklı Hüseyin Ali gibi işsiz ve savaşla yerle bir olan ülkede geleceklerinin olacağına da inanmıyorlar. 30 yaşındaki mühendis Hüseyin Ali umutsuzluğunu, ”Burada yaşamaktan bıktım” sözleriyle ifade ediyor.
Evler harabeyi andırıyor
Başkent Bağdat harabeyi andırıyor. Sokaklardaki yıkık dökük evlerde mermi izleri dikkat çekiyor. Herhangi bir sokakta bir intihar bombacısının üzerinde patlayan bomba, ölüm korkusu ve Iraklılar’ın çığlıkları neredeyse gündelik yaşamın bir parçası haline gelmiş. Birçok Iraklı bu nedenle Bağdat’ı terketmiş. Hüseyin Ali ise kenti terketmeyen Iraklılar arasında. Bunun nedenini, ”Başka bir yerde acılarla dolu bir yaşam sürmek yerine, burada ölmeyi tercih ediyorum” diye açıklıyor.
Eğlence hayatı sona erdi
Bağdat’ta bir zamanlar çok sayıda eğlence kulübü ve diskotek olduğunu anımtan Iraklılar, Tigris nehri kıyısındaki restoran ve kafelerin cıvıl cıvıl olduğunu, ailelerin haftasonlarında çocuklarıyla tiyatro, müze ya da hayvanat bahçesine gitiğini anlatıyor. Şimdi ise kulüp ve restoranlar kapalı, tiyatro ve müzeler ise savaş sırasında yağmalandığı için harabeyi andırıyor. Bağdatlı erkeklerin şimdiki tek eğlencesi içki içmek ya da yıkık dökük tek sinema olan Atlas’a gitmek. Bağdat’ın tek sineması olan Atlas’ta gösterilen Amerikan filmi, insanları kentin sıkıcı gündelik yaşamından biraz olsun çekip çıkarıyor. Üstelik klimalı olan sinema salonu sıcaktan kavrulan Iraklılar’ın biraz olsun serinlemesine de yardım ediyor.
Serinlemek için tek adres sinema
Bağdat’lı bir esnaf olan Ahmet Settar da sinemaya serinlemek için gidenlerden. Settar serinlemek için gittiği sinemada geçtiğimiz haftalarda aynı filmi tam 14 kez izlemiş. ”Sıcaklar nedeniyle her sabah başağrısıyla kalktığını anlatan Settar, ”Sonra gidip dükkanımı açıyorum ancak çok az insan alışverişe geliyor. Öğlenleri genellikle elektrikler kesiliyor. O zaman ben de sinemaya serinlemeye gidiyorum” diyor.
Kadınların kaçırılmasından korkuluyor
Bir başka başkentli 16 yaşındaki Şayma içinse sinemaye gitmek sadece bir hayal. Şayma’nın zamanının büyük çoğunluğunu evde geçirdiğini anlatan babası Cafer Muhtar, ”Eskiden arkadaşlarıyla buluşup onlarla ders çalışırdı. Tabii o zamanlar kent çok güvenliydi. Şimdi ise evden dışarı çıkmasına izin vermiyoruz” diyor. Kızının kaçırılmasından korkan Muhtar, ”Güvenliğin sağlanamaması nedeniyle kente gelen giden bilinmiyor. Allah korusun, sarhoşun biri kızıma saldırabilir” diye konuşuyor.
Şayma ülkedeki aşırı sıcaklara rağmen dışırışa çıktığında türban takıyor ve vücut hatlarını belli etmeyen uzun elbiseler giyiyor. Aslında Iraklı genç kızların modaya önem verdiğini ve zevkli olduğunu ifade eden Şayma başındaki türbanı göstererek, ”Bu bizi ileriye değil, geriye götürüyor” yorumunda bulunuyor. Evde ise istediği gibi giyindiğini söyleyen genç kız, ”Güvenlik yüzünden sürekli evde oturmaktan bıktım, çok sıkılıyorum” diye dert yanıyor.
Birçok Bağdatlı devrik lider Saddam Hüseyin döneminde politik özgürlük olmadığını ancak en azından insanlanın intihar saldırıları gibi korkulara kapılmadan dolaşmaya çıktığını anımsatıyor. Iraklılar’ın şimdi tek umudu geçiş hükümetinin güvenliği sağlaması. Başbakan İyad Allavi terör gruplarıyla mücadele edecek yeni bir güvenlik merkezi oluşturdu. Ancak Iraklılar bu birimin teröristlerle başa çıkabileceğine pek inanmıyor.
Çocuklar sokağa çıkamıyor
35 yaşındaki Muhammed Abbas güvenlik yüzünden ailesinin 14 aydır sokağa çıkmasına izin vermediğini anlatıyor. Özelilkle beş yaşındaki oğlu için bu durumun dayanılmaz hale geldiğini söyleyen Abbas, ”Oğlum Ali eskiden sabahları kalktığında gülümserdi. Şimdi ise ne zaman yabancı bir yüz görse ağlamaya bağlıyor. Bu sıkıcı yaşam oğlumun hayatını altüst etti” diyor.