Bağdat’ta hiçbir şey normal değil
1 Eylül 2005“Ülke bu haldeyken en iyi anayasa çıkarılsa ne işe yarar ki? Haftalardır güç ve nüfuz için çekişmeler yaşanıyor, eski ayrıcalıkların korunması, petrol zenginliklerinin adil paylaşımı, dinin devlet ve toplum üzerindeki etkisi tartışılıyor.
Sokaklarda ise hergün cinayetler, ölümler sürüyor. Direnişçiler Amerikalılar’ı, hükümet yetkililerini öldürüyor, onlar direnişçileri... Ya da teröristler, sıradan vatandaşı. Saldırganlar artık eylemlerine gerekçe gösterme ihtiyacı bile duymuyor, özür bile yok. Şimdi de bu: Yüzlerce insan, aralarında intihar komandolarının bulunduğu söylentisi sonucu panik içinde ölüyor. Hükümet sözcüsü ‚trajik bir kaza’ diyerek üzüntüsünü dile getiriyor. Terörden ya da hükümetin sorumluluğundan ise bahsedilmiyor. Ve ülkede üç gün yas ilan ediliyor.
Bunlar, Dicle’de yaşanan kaosa uygun bir yanıt değil. Bu kitlesel ölüm karşısında bir doğa afeti karşısında olduğu gibi güçsüz ve çaresiz olunduğunu, elden bir şey gelmeyeceğini, düşünerek kim memnun bir şekilde arkasına yaslanabilir? Panik ve isteri, tsunami ya da bir kasırgayla karşılaştırılabilir mi? Bu panik ve isteri, Iraklılar’ın her gün karşı karşıya bulunduğu terörün bir ifadesi ve ürünü değil midir?
Halk terörize ediliyor, güvensizleşiyor, şüphe ya da söylentiler karşısında kontrolsüz, mantıksız tepkiler veriyor. Terör, halkı işte bu noktaya kadar getirdi. Artık bombalara ihtiyaç yok. Kurbanlar birbirlerini kendileri öldürür hale geldi.
Bu tür olayları tamamen engellemek imkansız olabilir. Ancak tehlike azaltılabilir, halkın güvenliği daha iyi sağlanabilir. Bunun için ise açık ve kesin sonuçlara varmak gerekiyor: Öncelikle, bombalar patlamadığı sürece Bağdat’ta hayatın normal olduğu kurgusundan vazgeçilmelidir. Bağdat’ta hiçbir şey normal değil.
İşte bu nedenle kitle gösterileri ya da kitlesel dini etkinliklerden kaçınılmalıdır. Bunun dini ayrımcılıkla bir ilgisi yok. Sadece sivil halkın korunmasıyla ilgili. Geçtiğimiz yıl dini etkinliklerde yüzlerce kişi hayatını kaybetti.
Irak hükümeti ve Amerikan yönetimi, Irak’ta ilerleme kaydedildiği söylemine artık son vermeli ve olağanüstü hal ilan ederek gerçeklere uyum sağlamalıdır. Çarşamba günü Bağdat’ta yaşananların önünde diğer herşey anlamını kaybediyor. Yeni anayasa ile ilgili öfkeli tartışmalar da...”